Gaziantep-Kilis Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Mehmet Çetin, çatışma ortamlarındaki ölümlerin ancak yüzde 5’inin doğrudan ateşli silahlara bağlı olduğunu, ölümlerin yüzde 95'inin savaşın yarattığı yoksunluklara bağlı açlık, bulaşıcı hastalık, ilaç yokluğu nedenleri ile oluştuğunu belirtti.

Gaziantep - Kilis Tabip Odası binasında düzenlenen basın toplantısında '1 Eylül Dünya Barış Günü' nedeniyle Yönetim Kurulu Adına Gaziantep-Kilis Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Mehmet Çetin açıklama yaptı. Yapılan açıklamada barışı düşünürken bir hekim örgütü olarak akıllarına ilk gelenin, Hipokrat’ın 'önce zarar vermeme' ilkesi olduğunu belirten Çetin, “Savaş önce insana, doğaya ve insanlığa zarar verir. Savaş, sadece eli silah tutanları değil, bir toplumun geleceğini yok eder, onları yoksunlaştırır. Unutmayalım ki çatışma ortamlarındaki ölümlerin ancak yüzde 5’i doğrudan ateşli silahlara bağlıdır. Ölümlerin yüzde 95'i ise savaşın yarattığı yoksunluklara bağlı açlık, bulaşıcı hastalık, ilaç yokluğu nedenleri ile oluşur” dedi.

ŞİDDET ANLAYIŞI YAYILDI

Ülkede ve dünyada hayatta karşılaşılan her sorunu güç ve şiddet kullanarak çözeceğine inanan bir anlayışın giderek yaygınlaştığını ifade eden Dr. Mehmet Çetin, “Üzülerek belirtmeliyiz ki ülkemizde ve dünyada hayatta karşılaşılan her sorunu güç ve şiddet kullanarak çözeceğine inanan bir anlayış giderek yaygınlaşmaktadır. Gündelik hayata nüfuz eden çatışma kültürü her köşe başını savaş/çatışma meydanı haline getirmek istemektedir. Amerikan Emperyalizminin bölgemizdeki hegemonya projeleri insanlığın üzerine şiddet olarak çökmektedir. Amerikan ve küresel emperyalizmin desteklediği gericilik, din istismarcılığı, ortaçağcılık, IŞİD gibi terör örgütlerini yaratmıştır. Bu açıdan laiklik, halkların inançlarını özgürce yaşamaları son derecede önemlidir. Bugün Ortaçağcıların Ortadoğu’da yaptıkları dini kendine göre tanımlayıp, dini kuralları kamu düzeninin kuralı haline getirmek, halkı mezheplere bölmek, halkları birbirine düşürmektir. Oysa laiklik, farklı inançtan halkların bir arada yaşamasının da garantisidir. Bu gün, etnik ve dini farklılıkların, bir zenginlik değil bir çatışma nedeni haline getirilmesi üzerine kurulu emperyalist hegemonya projelerinin sonucu olarak, halkların bugünleri, gelecekleri ve bir arada yaşama umutları yok edilmeye çalışılıyor” şeklinde konuştu. BÜLTEN