6 yıl önce kararımı vermiş ve Kamil Ocak stadında Gaziantepspor maçlarına gitmeyeceğimi söylemiştim.. Bu kararımı dün bir kenara aldım ve daha önce birçok davet almama rağmen gitmediğim, Kamil Ocak stadına bu kez kendi kararım ve isteğimle gittim.. Benimle beraber Gaziantepspora uzun yıllar emek vermiş Kamil Gereçci ile yaz kış demeden takımını yalnız bırakmayan Mehmet Özsayıcı da tribündeydi.. Birlikte izledik maçı.. Doğrusunu söylemem gerekirse tribünde maç izlemeye izlemeye antrenmansız kalmışım.. Alışmışız televizyon tembelliğine, sahadaki mücadeleyi, tribünlerin havasını unutmuşum.. Profili çok değişen ve adeta maraton tribün haline gelen şeref tribününde hop oturup kakmalar, bağırık çağırık ile maçı izlemeye çalıştım.. Gaziantepsporun inançlı görüntüsü, Antalyasporun hiç sıkmadan oynayışı, maçın başından itibaren endişe etmemize gerek olmadığını gösteriyordu adeta.. Sivastan gelen haber önce endişelendirse de, Muhammedin golü bu işin bittiğinin belgesi oldu.. Primin yüksek oluşunun da etkisiyle, Gaziantepsporlu oyuncuların gerçekten sergiledikleri oyun mükemmeldi. Bu oyunu gördükten sonra be kardeşim bunun çeyreğini Rizede oynasaydınız, bir hafta boyunca bizi sancılandırmaya ne hakkınız vardı demeden edemedik.. Sözün özü şu; Maçın sonuna doğru tribünlerin bildik tezahüratının artık kimseyi özellikle İbrahim Kızılı etkilemeyeceğini bildiğimden, çok fazla birşey söylemeye gerek görmüyorum.. Yıllardır susan, sessiz kalanların şimdi bağırması inanın beni etkilemiyor.. Ben bir gün önce LİG Radyodaki konuşmamın son bölümünde bana yöneltilen peki Gaziantepspor için ne düşünüyorsun? sorusuna verdiğim bu kulübe çok emek verdik, haksızlığa uğradık, anlaşılamadık ama tek temennim önümüzdeki sezon sizlerle birlikte yine süper lig takımının temsil edildiği Gaziantepten seslenmeyi arzu etmek olacaktır cevabımın gerçekleşmesi sonucu mutluyum sadece.. O kadar..