Yakutistan’dan döndükten sonra, ailesiyle birlikte yerleşmek maksadıyla Kırım’a geldi.

Üç gün sonra cebren Özbekistan’a götürüldü. Yangiyul kasabasında yaşamaya başladı. 1983 yılı kasım ayında altıncı defa tutuklandı. Taşkent’deki yargılama sonucunda üç yıl ağır şartlı çalışma kampına gönderildi. Artık geleneksel olan öncekilerle benzer suçlamalarla, yani Sovyet Devleti’nin iç ve dış siyasetine iftira etmek, antisovyet olmak, Kızılordu’nun Afganistan’ı işgalini kınayan bir bildiriyi, Andrey Saharov ve bir kaç aydınla birlikte neşretmekle suçlandı. Ayrıca 1983 yılında Krasnodar bölgesinde vefat eden babasının naaşını yasak olmasına rağmen Kırım’a gömmeye teşebbüs etmek; bu esnada polisle ve askerle çıkan çatışmalara önderlik etmek gibi ek suçları vardı.

Magadan şehri yakınlarındaki kampta ceza müddetinin tamamlanmasına az bir zaman kala Kırımoğlu aleyhine yeni bir dava açıldı. 1986 yılı sonunda Magadan’da yargılandı ve üç yıl hapse mahkum edildi. Ancak yargılandığı haberinin alınmasıyla, Türkiye’de ve ABD’inde serbest bırakılmasına yönelik başlatılan yoğun kampanyalar ve Rejkyavik şehrinde yapılan ilk Gorbaçov-Reagan zirvesinde, Reagan’ın ön şart olarak aralarında Kırımoğlu’nun da bulunduğu hapisteki 5 insan hakları savunucusunun serbest bırakılmasını talep etmesi sonucunda şartlı olarak serbest bırakıldı.

Siyasî faliyetlerde bulunduğu takdirde, 3 yıllık hapis cezasını tamamlamak üzere tutuklanacaktı. Kırımoğlu hapisten çıkınca, Kırım Tatar Millî Hareketi’nin Teşebbüs grupları mensuplarıyla görüşerek milli faaliyetlerini sürdürdü. Arkadaşlarıyla birlikte, 1987 yılında Kızıl Meydan’da Sovyet tarihinde benzeri hiç görülmemiş Kırım Tatar gösterilerini organize etti. Bu gösteriler, gerek Sovyetler Birliği’nde gerekse Hür Dünya’da büyük yankı yarattı ve dikkatleri Kırım Tatar meselesine çevirdi. Kırım Türklerine Kırım’ın yolunu açtı. Kırımoğlu 1989 yılı Mayıs ayında Taşkent’te toplanan Kırım Tatar Millî Hareketi Teşebbüs Grupları Genel toplantısında kurulan Kırım Tatar Milli Hareketi Teşkilatı başkanlığına seçildi. Bu Teşkilatın öncülüğünde 1991 yılında, SSCB’nin Kırım Tatarlarının yaşadığı her yerinde yaptıkları seçimler sonucunda II.Kırım Tatar Millî Kurultayı 26 Haziran 1991’de Akmescit’de toplandı. Bu Kurultay’ın seçtiği ve Kırım Türklerini temsile yetkili en üst organ olan Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanlığına seçildi. Haziran 1996’da toplanan III. Millî Kurultay’da Meclis’in başkanlığına yeniden seçildi.

Halen Ukrayna parlamentosun da görevlidir.

ÇARLARIN İSİMLERİ DEĞİŞTİ, TÜRKLERİN KADERİ DEĞİŞMEDİ

Yakın zamanda Kırım Türklerinin haklarını iade eden kararnameyi imzalayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım’ın ilhak karnının ardından Kırım Tatar Milli Meclisi ( KTMM) eski başkanı Mustafa Cemiloğlu’nun ( Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ) Kırım’a 5 yıl süreyle girişini yasakladı.

Kuşkusuz Rusya’nın böyle bir karar almasındaki en büyük neden Cemiloğlu’nun Kırım Türklerini milli direniş için örgütlemesinden duyulan korkudur.

Stalin’den Putin’e kadar Çarların isimleri değişmiş, ancak Türkleri kuşatan kader değişmemiştir.

Kırım Türklerinin milli lideri Mustafa Cemiloğlu henüz 1 yaşında başlayan sürgün ve hapis hayatının 71. yılında yeni yasaklarla tanıştı.

Anavatanına dönüşü Moskova yönetimi tarafından yasaklanan Cemiloğlu bu konuya ’’ Nasıl medeni bir devletle karşı karşıya bulunduğumuz görülüyor. ’’ sözleriyle cevap vererek yasak kararını tanımayacağını ve mücadeleye kaldığı yerden devam edeceğini ilan ediyordu.

BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU VE MÜCADELE HENÜZ BAŞLADI

Yeşil adanın efsanevi Bozkurt’u Rauf DENKTAŞ bütün hayatını Kıbrıs Türklerinin özgürlük mücadelesine ve Kıbrıs davasına adamıştı.

Osman BATUR Doğu Türkistan Türklerinin istiklal mücadelesini önce Ruslara sonrasında ise Çin emperyalizmine karşı verdi. Gerçek bir gerillaydı. Çinliler tarafından idam edildi.

Kırım Milli Kurtuluş Mücadelesi’nin yiğit savaşçısı Mustafa CEMİLOĞLU hayatının 15 yılını hapislerde ve sürgünlerde geçirdi. Şimdilerde Ruslaştırma ve yeni ilhak politikalarının kıskacında ve daha kapsamlı yasaklarla karşı karşıya.

Ancak her Türk bir bayrak. Her Türk ordulaşmış o milletin bir neferidir şiarıyla, süreç yeni bir yola çıkış öyküsüyle, yeni bir doğumun sancılarını yeni çığlıklarla karşılıyor. Bütün Türkler bir ordu ve mücadele henüz başladı.