Ülkemiz siyasi tarihinde, özellikle de çok partili yaşamın başlamasıyla birlikte, darbelerle, muhtıralarla, bildirilerle, MGK toplantılarıyla ve buna benzer birçok demokrasiyi zedeleyen/zedeleyebilecek olaylarla mücadele ettik. Demokratik hayata müdahalelerde halkın yönlendirilmesi amacıyla en çok da medya kuruluşları kullanıldı. Ben o günleri göremedim ama belgesellerden ve filmlerden gördüğüm kadarıyla, halkımız 1960 ve 1980 darbelerin ilanını ve daha sonrasında yaşananları radyodan, televizyondan, birkaç ulusal yayın yapan gazeteden öğrenmeye çalışmıştır.1998 Yılında yine 28 Şubat Bildirisi'nin yayımlanmasının öncesinde ve sonrasında uygun altyapıyı hazırlamak için tüm medya kuruluşları görünmez bir el tarafından yönetilmiş, halk birçok konuda sadece medyadan gördükleriyle, duyduklarıyla, medyanın yönlendirmesiyle, kendilerine servis edilenleri yayımlamasıyla yönlendirilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak dönemin hükümeti istifa ettirilmiştir.Keşke günümüz teknolojisi 1960'da 1980'de 1998'de, o yıllarda da olsaydı...Halka baskıyla darbe rejimini kabul ettirmeye çalışanlar, ellerine aldıkları medya kuruluşlarıyla halkı istedikleri yöne çevirebilmekte, halk sadece oradan buradan duyduklarıyla ve gazeteden, radyodan, televizyondan öğrendikleriyle bir şeylerden haberdar olabilmekteydi. Darbe anayasalarının halkın büyük çoğunluğuyla referandumdan geçmesi olayları, yönlendirilmiş vaziyete güzel bir örnektir.Peki günümüzde neler oluyor? İnsanlar Gezi Parkı eylemlerinin ilk başladığında belki de sayıları 15-20'yi geçmeyen gençleri görüp, sosyal medya üzerinden örgütlenerek böylesine büyük ses getirecek eylemleri kendi özgür iradeleriyle, hükümete mesaj vermek amacıyla gerçekleştirmeye devam ediyorlar. Türkiye'nin hemen hemen her iline yayılan bu protestolar bir siyasi parti veya STK tarafından da koordine edilmiyor. Bu yaşananları herkesin iyi okuması ve yorumlaması gerek...Şu bir gerçektir ki, halkımız teknoloji sayesinde özellikle de sosyal medya sayesinde medyaya servis edilen suni gündemlerden uzaklaşarak, kendi gündemini oluşturmaya başladı. Her ne kadar hükümet baskısında olan medya kuruluşları günümüzde halen var olsa da, özgürce fikirlerin paylaşılabildiği, halkın kendi gerçeklerini kendilerinin yazabildiği sosyal medya ortamları iyi ki de varmış...Yıllarca basına servis edilen gündem maddeleriyle oradan oraya sürüklenen Türk Milleti, teknolojinin gelişmesiyle birlikte başta politik konular olmak üzere aklına takılan her konuda yorumlarını, fikirlerini şimdilik herhangi bir engellemeye tabi olmadan sosyal medya üzerinden tüm dünya ile paylaşabilmektedir.Engelleme derken belki unutan okurlarımız vardır. Bu ülke yıllarca en büyük video paylaşım sitesi Youtube gibi teknolojinin büyük bir nimetinden mahrum bir hayat sürdü. Böyle sosyal ortamlarda her zaman hoşumuza gidecek şeyler yayınlanmayabilir. Atatürk'e hakaret eden birkaç video yüzünden siteye erişim yaklaşık 2,5 yıl engellendi. Tamam, Atatürk'e hiçbir zaman, hiçbir ortamda hakaret edilmesine asla boyun eğemeyiz. Fakat böyle ortamlarda bunların yaşanmasını da bu şekilde engelleyemeyiz. Sadece hakaret içerikli videolara işlem yapılabilirdi.İnternet ve sosyal medyadaki bu durum sadece ülkemizde değil, tüm dünyada bu şekli aldı. Suriyeli muhaliflerden, Libya'daki halk hareketine kadar, yerel medyaların susturulmaya başlandığı, halkın dünyayla irtibatının kesilmeye çalışıldığı ortamlarda dahi, internet üzerinden sosyal medya aracılığıyla tüm dünyaya seslerini duyurabilmişlerdir.Sonuç olarak şunu söylemem gerekir ki, insanlara tam manada özgürlük teknolojiyle birlikte geldi. Herkes istediği her ortamda özgürce fikirlerini paylaşabilir duruma geldiyse, bu teknoloji sayesindedir.Herkese mutlu haftalar dilerim...