Sayın Celal Doğan'ın son belediye başkanlığında yazdığım köşe yazımın başlığı şöyleydi. ''Celal Doğan su mu satıyor, petrol mü satıyor?'' O yıllarda su paraları sıvı yakıt kullanan binalardaki bir yıllık kalorifer yakıt parasına ulaşmıştı. Sayın Güzelbey seçim propagandası sırasında ''Celal Doğan suya gidecek'' sözünü kullanmıştı. Bu sözler üzerine Sayın Celal Doğan ''Tekrar seçilirsem su faturalarını ucuzlatacağım'' diyerek hayatının hatasını yaptı ve seçimleri kaybetti. Seçildiği ilk yıllarda su faturalarını ucuzlatan Sayın Güzelbey yeniden aday olmuyor. Ancak su faturaları yine can yakacak rakamlara ulaşmış durumda. Kendisi aday olmasa da yakasında rozetini taşıdığı partisinden rekor düzeyde aday adayı var. Dört kişilik bir ailenin yıllık su faturalarının toplamı bir aylık asgari ücretin çok üzerinde. Su hayatın ve sağlığın kaynağıdır. İstisnasız bütün kent halkını ilgilendiren bu konunun dikkate alınması ve su faturalarının tekrar makul bir düzeye çekilmesi şarttır. * Belediyenin trafikle ilgili çalışmaları yıllardır dikkatimi çekmekte. Yapılan işleri anlamakta da hayli zorlanıyorum. Neden derseniz? Bir sürahi dolusu suyu bir bardağa sığdırmak mümkün değildir. Nüfusun sürekli arttığı, cadde ve sokaklar aynı kaldığı sürece trafik sorunu giderek ağırlaşacak, sonunda kördüğüm olacaktır. Alt geçitler yapmak sonunun şeklini değiştirebilir ama çözmez. Trafik kent merkezinde düğümleniyorsa, bu sorun tali yollara taşıyorsa, çözümü merkezde aramak gerekir. Kent merkezindeki caddelerde binaları yukardan aşağıya kesmek ve şerit sayısını arttırmak şart. Aynı işlem Düztepe ve Karşıyaka'da da yapılmalı. İşlek caddelere paralel caddeler açılmalı. Aksi halde havanda su dövmeye devam edilir. Raylı sistemin trafik sorununun çözümünde rolü olmadı mı? Bence olmadı. Mevcut caddeler daraltılarak araç trafiğinin düğümlenmesine neden oldu. Bunun nedeni ise raylı sistemin araç sahiplerinin çok yoğun olduğu semtlere kurulmasıdır. Araç sayısının az olduğu ve toplu taşıma araçlarına daha çok ihtiyaç duyulan semtlerde raylı sistem yok. Neden 60. Yıl Mahallesinden başlayarak Otogara veya Düztepe'den başlayarak Karşıyaka'ya uzanan bir raylı sistem güzergahının seçilmediğini anlamak mümkün değil. Ben yaptım oldu. Tabi ki, oldu ama olan da Gaziantep'e oldu. Bugünlerde Karagöz caddesinde sağlıklaştırma programı uygulanıyor. Caddeye demir örgülü beton dökülmekte. Herhalde üzeri de uygun şekilde döşenecek. Yalnız bir sorun var. Bu caddenin altından kanalizasyon, su şebekesi, PTT hattı, elektrik ve doğalgaz hattı geçmiyor mu? Bir arıza durumunda demir örgülü beton nasıl kırılıp kesilecek ve onarım yapılacak??? * GAZÜ Tıp Fakültesi Hastaneleri. Uzun zamandır dikkatimi çeken bir başka konuya geçiyorum. Gaziantep Üniversitesi Hastanesinin bahçesinde, hastane binasına yüz metre mesafede iki baz istasyonu var. Ayrıca yeni açılan Diş Hastanesinin hemen önünde de iki baz istasyonu var. Yani Üniversite hastanesi ile Diş Hastanesi, bahçesi sayılacak mesafedeki dört adet baz istasyonunun tehdidi altında. Tamamı bilim adamlarından oluşan hastane yönetimlerinin buna nasıl izin verdiklerini anlamak ve kabullenmek çok zor bir durum. Efendim bu baz istasyonlarında gerekli ölçümler yapılmış, elektromanyetik dalga seviyesi zararsız seviyelere çekilmiştir, diyeceksiniz. Bir an için her baz istasyonunun zararsız sevilere çekildiğini kabul edelim. Dört baz istasyonunun aynı anda yayınladığı elektromanyetik dalgaların toplamı da zararsız mı? Madde ve enerjinin sakınımı kanunu; ''Tabiatta hiçbir şey yoktan var edilemez. Varken de yok edilemez. Madde enerjiye, enerji maddeye dönüşebilir.'' Bu baz istasyonunun yayınları madde veya enerji dışında bir şey değildir. Yani bilimsel olarak var olan şeylerdir. Cep telefonlarının kanser veya beyin tümörü yaptığı konusunda söylemler var. Bilimsel araştırmalar devam ediyor. Kaldı ki, baz istasyonlarının yayınları cep telefonlarından onlarca kat daha yoğun. Parayı bastıran GSM şirketleri zararsız raporu alsa da yüksek risk vardır. Üniversite yönetiminin bu uyarılarımı dikkate alacağını umuyorum.