Sözlerime bir soru ile başlamak istiyorum. Diyelim ki, dağlarda eşkıyalık yapan düşmanlarınız var. Çok sayıda adamınızı katletmişler. Eşkıyaların reisini yakaladınız. Bir adaya hapsettiniz. Ancak, saygıda kusur etmiyor, üzerine titriyorsunuz. Bir takım yalancı ve sahte dostlarınız eşkıya reisinin hayatını ve bakımını garanti altına almak için size sürekli baskı uygulamakta. Siz de dost sandığınız bu kişilerin dümen suyuna kapılıp gidiyorsunuz. Bu davranışınızdan eşkıya reisi şımarıyor. Hayatını ve güvenini garanti altına aldığınız bu şahıs sizin ekmeğinizle beslenerek dağdaki eşkıyaları yönetmeye devam ediyor. Eşkıyaların icraatları burada bitmiyor. Kendi aralarından seçtikleri ve tıpkı kendileri kadar size düşman olan bir takım kişileri vekil adıyla seçip evinizin içine oturtuyorlar. Bu kişiler de aslında vekil değiller. Aynı eşkıyaların evinize girmiş uzantıları. Aralarında dağdaki eşkıya reislerinin hanımları bile var. Dağdaki eşkıyaları kendilerinin silahlı kuvvetleri olarak kabul edip, evinizin içinde vatanınıza, tarihinize, ailenize, geleceğinize kastederek, düşmanlıklarını açıktan sürdürmekteler. Bu satılmış beyinli eşkıya bozuntuları evinizi, ailenizi, malınızı, mülkünüzü paylaşmak için de sizinle sürekli pazarlık içindeler. Siz bu durumları bön bön seyrediyor, olur böyle vakalar diyerek hafife alıyor, hiçbir şey yapmadan evinizdeki eşkıyalara da saygıda kusur etmiyorsunuz. Onlara yüksek harçlıklar vererek yaşam kalitelerini arttırıyorsunuz. O zaman sormazlar mı? Sizler ne biçim adamlarsınız, diye… Bizi hayrette bırakan bir başka çelişki daha var. PKK teröristlerinin TSK ne kastettiği, er, erbaş, astsubay ve subayları öldürdüğü bilinen bir gerçek. TSK nin Başkomutanı Cumhurbaşkanıdır. Vatanın birlik ve bütünlüğüne karşı içte veya dışta beliren tehlikelere karşı savaşacak olan güç TSK. TSK ne savaş emrini verecek olan makam da TBMM değil mi?
TSK nin can düşmanı parti maskesi takarak TBMM içine sızmışsa bundan daha büyük bir çelişki olabilir mi?
Diyeceksiniz ki, bu partinin grubu küçük, sayıları ve oyları az. TBMM nin TSK ne görev verirken alacağı kararları etkilemez. Doğrudur, etkilemez. Ancak, orta boy bir şehir nüfusumuzu katleden teröristlerin ülkenin beynini oluşturan TBMM'inde çöreklenmesi ve kasıtlarını Meclis kürsüsünden dile getirmesi hangi vicdan, akıl ve mantığın ölçülerine sığar? Terörist başına sayın, şehitlere kelle denmesini unutalım hadi. Ancak ülkenin bugün içinde bulunduğu ekonomik çıkmazların ana nedeni dağdaki teröristler için harcanan paralardır. İkinci ana neden de musluğu devletin hazinesine takılmış hortumlar… Buradan anlaşılıyor ki, teröristlerin canını yaktığı kişiler yalnızca şehitlerimiz ve şehit aileleri değil. Ülke nüfusunun tamamı bu vatan hainlerinin etki alanı içinde ve acı çekmekte. Durum bu merkezde olunca PKK'ya silah bırakın diyemeyiz diyen terör uzantılarının TBMM'de barınmalarını anlayışla karşılamak ve hazmetmek mümkün mü? Efendim. Ülkede demokrasi var. Halkın oylarıyla seçilen vekillere söz söylemeye hakkımız yoktur. Burada durmak gerekir. Bir kere demokrasi vatanın birlik ve bütünlüğünü bozmak için kullanılacak bir araç değildir. Ayrıca, Halk devleti değil, devlet halkı yönetmek durumundadır. Meclis'e giren bu uzantılar demokratik bir seçim sonucunda değil, tehditle ve korkutarak alınan oylarla seçim kazanmaktalar.
Eğer her konuya halkın eğilimi açısından bakacaksak o zaman işin içinden çıkamayız. Örnek vermek gerekirse, anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek bir maddesi var. O da cumhuriyet rejimi. Diyelim ki, bir referandum yaptınız. Cumhuriyet mi, şeriat mı olsun diye. Sandıklardan şeriat çıktığını varsayalım. O zaman halk böyle istiyor diye cumhuriyetten vaz mı geçeceğiz?
Vatanın birlik ve bütünlüğü de en azından cumhuriyet kadar önemli ve vazgeçilmez bir konudur. TBMM içinde özerkliği savunan gruplar özerkliği koparınca bağımsızlığı savunmaya başlayacaktır..
Vatana ve bayrağa sevdalı herkesin bu konuyu çok iyi düşünmesi gerekiyor. Turgut Özal'ın ‘'Dağdaki üç buçuk eşkıya'' olarak gördüğü teröristler dağda ordu haline gelmiştir. Yetmedi, Yüce Meclis'te grup kurdular. Bu da yetmiyor, özerklik istiyorlar. O da yetmeyecek bağımsızlık isteyecekler. Bütün bunları da hakları olarak değil, silahlarının gücüyle almaya çalışıyorlar. Silah gücüyle demokrasi dünyanın hangi ülkesinde görülmüştür? Kangren olan bir bacağı kesmezseniz bütün vücudu yok edeceği kesindir.
Ülkeyi yönetenler bu konunun çözümünü sınır dışı ülkelere ihale ettikçe teröristler de hedeflerine adım adım ilerlemeye devam edecektir. Gaziantep'in Barak kültüründe sevilen bir türkü var.
‘'Ölümden korkup da sonunu sayan, ölür gider yar koynuna giremez…''
Bu sözleri bazıları çerçeveleyip makam odasına assalar çok iyi olacak….