Geçtiğimiz hafta Sn.Baş-bakan kalabalık bir heyetle birçok Bakanla birlikte şehrimizi ziyaret etti.

Bu ziyaret hem siyasi, hem resmi, hem de özel birçok konuyu içinde barındırıyordu.

Siyasi olarak; Adalet ve Kalkınma Partisi 2014'de yapılacak olan Belediye Başkanlığı seçimlerinin startını Gaziantep'ten vermiş oldu. 3 Kasım 2002'den bu yana oyların sürekli yükseldiği göz önünde bulundurulursa Doğu, Güneydoğu ve Gaziantep için anlamlı bir yaklaşımdı. Büyükşehir Belediyesi ve diğer belediye başkan adaylarının kim olacağı konusunda çok ciddi bir duyum olmadı ancak ciddi girişimler ve talepler olduğunu biliyoruz.

Daha önceki ziyaretlere göre bu ziyaret Sn.Başbakanın aklında daha fazla yer etmiş olmalı ki birkaç konuşmasında GAZİANTEP'i örnek gösterdi. Gaziantep sınavdan başarıyla çıkmış olmalı. Ancak birçok kişi teşkilatların eski heyecanından uzak olduğu dile getirdi, Karataş'taki Kapalı Spor Salonunun dolmaması teşkilat içindeki kopukluklardan mı, semenin bir mesajımı yoksa aşırı güvenlik önlemlerinden dolayımıdır bilemeyiz.

Resmi olarak; Birçok açılış temel atma töreni, Suriyeli sığınmacıların kaldığı kampları ziyaretler, toplantılar sayılabilir.

Özel Olarak'da Partisinin İl Başkanı, eski milletvekili Sn.Ahmet UZER'in oğlu ile Nakıpoğullarının kızının evlilik törenlerinde nikah şahitliği yapması idi.

Yeni evli çiftlere mutluluklar diliyor, Sn. Başbakanın performansını ayakta alkışlıyoruz. Bu kadar yoğunluğa insan vücudu ancak bu kadar dayanabilir Allah sağlık sıhhat versin.

Bu üçünü bir araya getirme işine Antep'te genel de "lahmacun arası kebap denir", Başbakan 1 taşla üç kuş vurmuş oldu.

Bu ziyaretin kazananı şüphesiz GAZİANTEP oldu,

Kaybedeni ise Sn. BAŞBAKAN ve STK (Sivil Toplum Kuruluşları) diye adlandırılan, sivil ancak toplumdan çok kendi menfaatlerini ön planda tutan İŞ ADAMLARI oldu.

Bazı İşadamlarının sorun tespiti ve çözüm önerileri yerine, kendi reklamları yapma kaygısından dolayı Başbakanında serzenişine uğradıklarını duyduk.

Bizim açımızdan Sn. Başbakanın ziyaretine asıl damga vuran, ancak nasıl olduysa basında haber olmak dışında fazla tartışılamayan "Tek Kişilik Eylem"di.

Sn.Başbakanla protestocu arasında geçen diyalog herkesin hafızasına kazınmış, bir çoğunu korkutmuştur diye düşünüyorum,

Atanmayan Öğretmenlere atama isteyen, Sn.Başbakan konuşma yaparken sesini duyurmak isteyen bu kişi apar topar alanda uzaklaştırıldı, tutuklanmadı bir süre gözaltında tutulduktan sonra bırakıldı.

Sonradan öğrendik ki protestocu atanamayan öğretmen değil kadrolu öğretmenmiş, talebide eşi için dile getirmiş, üyesi olduğu TÜRK EĞİTİM-SEN konuyla ilgili açıklama yaptı.

Bu durum kimilerine göre provakasyon, kimilerine göre haksız bir talep yersiz bir davranış sayılabilir.

Ancak burada asıl üzerinde durulması gereken konu Sn. Başbakanın bu tür durumlara karşı tahammülsüzlüğüdür, masum bir talebi bile alaya alan, dalga geçen, oyuyla oyunuyla birlikte reddeden anlayışıdır.

Daha önce bir çifçiye "ANANIDA AL GİT" diyen Sn.Başbakan bu defa "oyunuda al git" demiştir bu durum bazıları için çok şaşılacak bir durum olmasada, kalabalığı göstererek "sen oy moy verme bak bize oy veren veriyor" anlayışı doğru değildir.

Sonuçta o vatandaşın verdiği oylar Sn.Başbakanı o makama getirmiştir, taleplere isteklere yada halkın tepkilerine bu denli sert çıkışlar Sn.Başbakanın kişiliği ile özdeşebilir ancak Devlet adamlığı ile özdeşmemektedir.

Böyle giderse Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var sözü dillere dolanacak,

Başbakan Şeyh Edebalı'nın Osman Bey'e öğüdünü düstur edinmiş birisidir nasihatten bir kısmı hatırlatmayı görev sayıyor, daha sakin daha anlayışlı daha yumuşak yaklaşımlar diliyoruz;

"Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar,uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.."

" Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daimasabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır."