Bir asker ailesi için en korkulu an, askeri araçla gelenlerin kapısını çalacağı andır.. Bu duyguyu hiçbirimiz asla bir asker anası veya babası gibi bilemeyiz, yaşayamayız..
Ne zaman en yakınımız, hatta oğlumuz kardeşimiz hain saldırıların birisinde şehit olur, işte o zaman bu acı gerçekle karşılaşır ve o acının, o duygunun ne olduğunu iliklerimize kadar işleyecek şekilde anlamış oluruz..
Çok net söylüyorum; ben yıllardır o duygulara içimde bir yer ayırmışım.. Bir şehit haberi aldığımda, ilk düşündüğüm o şehidin anası olur.. Sonra, babası, kardeşi varsa eşi çocukları ve nişanlısı.. O andan itibaren dalıveririm acılı ailenin içine.. Kendimi onlardan birisinin yerine koyarım hemen.. Empati yaparım saatlerce..
Bu kez haberi aldıktan sonra sabaha kadar uyuyamadım.. Ben böyleysem o ailelerin hali nicedir diye attım tuttum.. Sabah Televizyonları açarak haberleri izlemek istedim ama bir sürü yalancının sahte yüzlerinden başka şey göremedim.. Her saldırıda söylenen ve artık hepimizi nefret ettirecek hale getiren sözler..Bu saldırıdan ve 24 gencecik çocuğumuzun yanısıra, bir gün önce artık teröristlerin hedefi olmaya başlayan polislerimizin şehit edilme haberini farklı mecralara çekmeye çalışan, hatta bundan bile siyasi rant çıkarma uğraşı veren yüzlerin, yalancı ağızlarından çıkan sözcüklerini iğrenerek dinlemeye çalıştım..

GAZİANTEP ÖRNEĞİ NEDEN TÜRKİYE'DE OLMASIN

Bizleri aslında bir şehit ailesinin yaşadığı acıları hissetme kadar, bu soruna çözüm bulamayan gelmiş geçmiş tüm siyasetçilerin temeli olmayan, içerisinde samimiyet olmayan konuşmaları daha çok üzüyor.. Yıllardır birlikte yaşadığımız, kardeşlik yaptığımız, akraba olduğumuz kürtlerle, artık düşmanlık noktasına götürülme hesapları üzüyor.. Terörizme karşı olan, ama ellerinden birşey gelmeyip, çaresizlik içinde bırakılan bazı Kürtlerin, iki arada bir derede kalışları düşündürüyor.. Yanlış siyasi hesaplar yüzünden bir türlü durdurulamayan kanların, gencecik evlatlarımızdan akışı kahrediyor..
Bakın yaşadığımız şehir Gaziantep.. Burada Kürt nüfusu hatırı sayılır derecede fazla.. Çoğunluğu şehrimize yerleşmiş, iş güç sahibi olmuş, hatta istihdam sağlamış Kürt vatandaşlar.. Ayrıca çalışmak için buraya göç edenlerin sayısı da hayli fazla.. Bu insanların yüzde 80-90'ının PKK acımasızlığından ve terörizminden rahatsız olduğunu söylememe gerek yok sanırım..  Aralarında elbette PKK sempatizanları ve destekçileri de var bunların.. Ama güvenlik güçlerimiz onlara zaten göz açtırmıyor..Bu şehirde pekala birlikte yaşıyoruz..  Biliyorsunuz, cumartesi ve pazar günü şehrin birçok bölgesinde tepki gösterileri yapıldı..Bunların büyük bir bölümü heyecanlı gençlerden oluşuyordu.. Ama artık onlar da bu işin bilincine varmış olacaklar ki, aşırıya kaçmadılar.. Sadece Kayaönü mahallesinde bir densizin yürüyüş yapanları tahrik etmesinden kaynaklanan tatsız olaylar oldu ama polisin zamanında müdahelesiyle olaylar büyümeden önlendi. İşte burada şunu da belirtmeliyim, şehitler için yürüyüş yapanlar demokratik haklarını kullanıyorlar. Ama onları tahrik edecek girişimde bulunanlar için aynı ifadeyi kullanamayacağım.. Ayrıca belirtmekte yarar görüyorum; MHP'nin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin tutarlı politikasının rolü elbette büyük.. Mutlaka tepkisiz kalmayacağız, mutlaka tepkimizi göstereceğiz.. Ama bunların hepsinin de ülkeyi yönetenlere bir yol haritası olması gerektiğini düşünüyorum.. İşte orada biraz endişem var..Çünkü ülkeyi yönetenler davranışlarıyla, konuşmalarıyla adeta yangına körükle gidiyorlar.. Oysa Gaziantep bunu başarmış gibi..

YİRMİLİ YAŞLARDA KURULAN HAYALLER BUNLAR MI OLMALI

O zaman Gaziantep örneğini Türkiye geneline niye çekmeyelim.. Niye akan kanları durdurmak için harekete geçmeyelim.. Niye siyasetçilerimiz bu yolu denemezler, yıllardır bir türlü anlamış değilim.. Düsünüyorum, bakıyorum "kim niçin öldü, kimler ne için öldürdü?"diyorum kendi kendime.. Ama mutlaka birseyler yapabilmeliyiz. Çözümler üretebilmeli, karanlıktan çıkabilmeliliyiz.. Düsünün, bizler, yirmili yaşlarımızın başlarında, ne cok hayaller kurardık.. Hayat, ne kadar güzel bir yoldu önümüze uzanan.. Şimdi ise "neden?" diye soruyoruz. "Neden yaşamak yerine ölmek?" diyoruz, maalesef  kimseden cevap alamıyoruz.. Biliyoruz ki, herşey 24 askerimizin şehit edilmesiyle son bulmayacak.. Bundan sonra yine şehitlerimize ağlayacağız.. Yine gözyaşı dökeceğiz.. Ama bu ne kadar sürecek, işte hepimizi asıl düşündüren bu..

ŞEHİTLERİMİZİN AİLELERİNE SADECE TÖRENLERDE SAHİP ÇIKMAYALIM

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, şehit olan çocuklarımız ve ailelerinin hepsi, ya köyde yaşayanlar, ya şehre gelerek kenar semtlerde varoşlarda kafalarını sokacak bir evde barınan insanlar.. Bunların oturdukları evler ya kiralık, yada sağlıklı olmayan küçücük baraka gibi evler.. Ben daha Gaziantep'ten şehit olup ta, kent merkezli ve hali vakti yerinde olan bir şehide rastlamadım..Eğer yanılıyorsam lütfen kızmayın bildirin yazayım..
Elbette kent olarak bu şehit ailelerine karşı duyarlı davranıyoruz..Bazılarına ev bile alınıyor, biliyorum..Ama sonrasında o aileler kendi başlarına terkediliyor..İşte orada bir adım daha ileri giderek, bu ailelerin hiç değilse maddi yönden desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum..Ailelerinden varsa işsiz olan, onları işe yerleştirmek, anne ve babasına maddi manevi destekte bulunmak hepimizin birinci görevleri arasında olmalıdır diye düşünüyorum..

Hepinize iyi haftalar