Savaşlar iki türlüdür.

Birisi akıl savaşı,

Diğeri silahlı savaş.

Silahlı savaşlar akıl savaşının ardından gelir.

Tarihten ders almak zorundayız.

Kurtuluş Savaşı öncesi Batılı güçler Anadolu’daki Ermenileri örgütlediler.

Kurtuluş Savaşı başlayınca Ermeni yurttaşlarımız bizi arkadan vurmaya ve düşmanla işbirliği yapmaya başladılar.

Yine aynı senaryolar sahnelenmekte.

Batılı güçler ABD ile ortak hareket ederek Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt kökenli yurttaşlarımızı örgütlediler. Terör örgütü kurmalarına destek oldular. Devamında ise bu terör örgütlerini maddi manevi beslemekle meşguller.

Tabi ki, bilinçli Kürt yurttaşlarımız bu oyuna gelmiyorlar. Ancak bilinçsiz ve hayalperest kesim Batılıların projelerine balıklama daldı.

Yani Ermeni olaylarının benzeri bir kısım Kürtler vasıtasıyla tekrar sahnede.

Dost bildiklerimiz demeyeceğim.

Çünkü ülkeler arasında dostluk olmaz. Milli çıkarlar her şeyin önündedir.

ABD, PYD/YPG güçlerini köprü olarak kullanıp PKK’yı silahlandırıyor.

BOP projesinin Türkiye ayağı uygulanmaya başlandı.

PKK uzantısı PDY/YPG teröristleri ABD tarafından açıktan desteklenmekte.
PKK dolaylı yollardan destek alıyor. Bu destek Çekiç Güç zamanından beri aralıksız sürüyor.

Bunları neden yazdım?..

Son günlerde Irak sınırına yoğun olarak askeri sevkiyat yapılmakta.

Suriye’ye zaten girmiş durumdayız.

Suriye’de güçlerimizin doğusu ve batısı PYD/YPG kontrolünde. Güneyi Esat birliklerinin kontrolünde. Üçü de bize dost değil.

Irak’ta yeni bir cephe açtığımızda ne olur?

Mevcut Irak Hükümeti karşımızda.

IŞID ve Haşdi Şabi karşımızda

ABD ve PYD Irak’a girmemiz konusunda gönülsüz.

Barzani’nin peşmergelerine asla güven olmaz.

Yarın işler tersine gitmeye başladığında arkamızda kalan PKK örgütü ve yandaşları bizi (Ermeni olaylarında olduğu gibi) arkadan vuracaktır.

Kısacası Irak’a girecek Türk Ordusu dört bir yandan düşmanla kuşatılmış olacak, çember içinde kalacaktır. Tek cephe yok. Çoklu cephe var.

Turgut Özal döneminde Kerkük petrolleri üzerindeki pay hakkımızı Irak’a sattık. Ancak paranın tamamı ödenmedi. Bu durumda petrol üzerindeki hakkımız tartışmalı olarak devam ediyor.

Telafer, Kerkük ve Musul’da Türkmen nüfus çoğunlukta. Geçmişte Kıbrıs Türklerini nasıl koruduksa bu bölgedeki Türkmenleri korumak da devlet olarak milli görevimiz.

Görünüşe göre önümüzde iki ucu b.klu bir değnek var. Tutmak zorundayız ama neresinden ve nasıl tutacağız???

Terör örgütlerinin ekonomik dış kaynakları var. Irak’ın aksasa da petrol gelirleri var.

Bizim devlet hazinemizin beslendiği bir dış kaynak yok.

Savaşlar güvenli bir ekonomi ile kazanılır. Savaşa para dayanmaz.

Ne diyelim?

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.