Pek çok aile ve çocuk, “disiplin” kelimesini ana babaların çocuklarına, öğretmenlerin öğrencilerine terbiye vermek için yaptıkları bir baskı olarak görür ve çoğunlukla “cezalandırma” ile eş anlamlı değerlendirilir. Ancak yaygın olmakla birlikte, bu yanlış bir kanıdır. Öyleyse, disiplin nedir ve nasıl verilmelidir?

İç Disiplin mi? Dış Disiplin mi?

Etkili disiplin oluşturabilmenin ilk şartı; ebeveyn ile çocuk arasında bir uyum sağlayabilmektir. Bu uyum, çocuğunuz yürümeye ve konuşmaya başlayıncaya kadar, genelde olumlu aile yapısına sahip anne babalar tarafından gerçekleştirilir. Ama bu devreden sonra ebeveynlerde, geleneksel görev sayılan “iş buyuruculuk” başlar ve bu uyum bozulur.

Çocuklar Sınırlara İhtiyaç Duyarlar

Çocuklar, dünyalarındaki kuralları anlamak istek ve ihtiyacındadırlar. Sınır koyma, çocuğunun davranışlarının bazı net ve anlaşılır gerekçelerle kısıtlanmasıdır. Çocuklara belirgin sınırlar sunulduğu zamanlarda, ilişkilerle ilgili önemli soruların cevaplarını almaya başlarlar: Burada yetkili olan kimdir? Ne kadar ileri gidebilirim? Çok ileri gidersem ne olur? Kendilerinden ne beklendiği, kontrolün kimde olduğu ile ilgili bilgi sahibi olurlar. Diğerleri ile ilişkilerinde bulundukları yeri bilmek, artan beceri ve kapasitelerini ölçmek arzusundadırlar.

Sınırlar, çocukların kendilerini ve dünyalarını anlamalarına yardımcı olur ve onlara önemli bir keşif ve öğrenme ortamı sağlar. Bunu, bir trafik sistemi ile örnekleyebiliriz. Trafiğin nasıl işlediğinden haberi olmayan bir sürücü, arabasına binip yola çıktığında, yolun sağından gideceğine solundan gidebilir, aşırı hız yapıp olmayacak sokaklara girebilir ve neticede trafiği altüst eder, kaza yapar ve pek tabii cezalandırılır. Buna engel olmak için, trafiğe çıkmadan önce, bütün sürücüler trafik kurallarını öğrenir, neyin yapılıp neyin yapılmadığını benimser, hatta bu prensip ve davranışları deneyerek öğrenme devresinden geçerler. Bunun için de bir süre, yanlarında tecrübeli bir sürücü oturup onlara yol gösterir. Bu örneği aile içine aktarırsak, ev içinde kontrolsüz olarak hareket etmeye başlayan çocuk, ne yapacağı ve nasıl hareket edeceği ile ilgili kurallar hakkında eğitim almamışsa, haliyle yanlışlar yapacak ve bu sebeple ikaz edilecek veya cezalandırılacaktır (kızma, bağırma, vb.). Çocuk deneme ve yanılmalarla ne yapıp yapmaması gerektiğini öğrenecek ama her zaman sebebini öğrenemeyecektir.

Sınırları belirleme, dinamik bir süreçtir. Çocuklar büyüdükçe değişir. Anne babalar için, çocukların sağlıklı gelişimlerini sürdürecek şekilde genişleme ve ayarlama yapmak ise oldukça zordur. Bu zor görevi başarabilmek için, hem kararlı, hem de esnek olunmalıdır. Sağlıklı deneme ve keşifleri yüreklendirecek kadar kararlı ve gelişmeye izin verecek kadar esnek sınırlar belirlenebilmelidir. Bu sınırlar belirlenirken hedefiniz, .çocuğun yapmaması gereken hareketi, sizin hatırınız için değil, gerçekten bilinçli olarak yapılmaması gerektiğini anlatmak olmalıdır.

Genellikle anne babalar, çocuğun neyi yapmaması gerektiğini söylemek için çaba sarf ederler. Oysa önemli olan, niçin yapmaması gerektiğini söylemektir. Çocukların sınırlara ihtiyaçları vardır. Ancak onların yetişkinlerin koydukları sınırlara tepki verme biçimleriyle, konulmasında katkıları olan sınırlara tepki verme biçimleri arasında büyük farklar vardır. Yetişkinler, çocukların kendi davranışlarına konulacak sınırları kendilerinin koymalarına izin verirse, çocuklar verdikleri sözleri tutmaya daha istekli olacaktır. Çocuklar, fırsat verilirse, davranışlarını belirleyecek kuralları ana-babaları ve öğretmenleri ile birlikte koyabilecek yetenektedirler. Hatta kural koyarken çocuklara katılım fırsatı verilirse, evde eskiye oranla daha çok kural olduğu ve herkesin de buna uyduğu görülür.

NASIL BİR DİSİPLİN?

Sert mi olmalıyım, hoşgörülü mü?

Bu konuda çelişkiye düşmeyen anne-baba, herhalde pek azdır. Sert mi olmalıyım, hoşgörülü mü? Bunun ardından şu soru takılır akıllara:. Ödül mü kullanmalıyım ceza mı?

“Sert mi olmalıyım yoksa hoşgörülü mü?” olma sorusu, sosyal bilimcilerin “sahte sorun” dedikleri şeydir. Bu aslında açık bir ya o/ya o düşüncesidir. İki liderlik biçimi arasında seçim yapmaya gerek olmadığını anlayan anne-babalar pek azdır. Sertlik ve yumuşaklık ölçeğinin iki ucunda olmaktan başka bir seçeneğin daha olduğu pek bilinmemektedir.

Cezalar özellikle 6 yaşından küçük çocuklarda geçici bir düzelme gösterir. Ama istenmeyen davranışı söndürmez. Uygun şartlar geri geldiğinde ya da verilen cezanın etkisi geçtiğinde, çocuk istenmeyen davranışı tekrar eder. Büyük yaşlardaki çocuklarda ise, cezanın hemen hemen hiçbir etkisi olmadığı gibi, ters tepki yaratır. Bu noktada çocuğunuzun yerine kendinizi koyun. Ceza çocuklarda, gençlerde ve yetişkinlerde öfke, utanç ve intikam duygularını körükler.