Ekonomi yönlü laf etmeye kalkıştığımızda, şikayet etmeyen hemen hemen yok gibi.. Şöyle bir
bakıyoruz, şikayetçi oranı yüzde 90'ları aşıyor.. Piyasada nakit para yokluğu, alım gücünün düşmesi, üretimdeki azalma bunların başını oluşturuyor.. İşsizlik zaten başlı başına bir bela.. Sanko bile bir fabrikasını kapatmak zorunda kaldı.. Başpınarda kapatan kadar ücretsiz izin verip bir kenara çekilmeyi tercih edenlerin sayısını söylemeye gerek yok.. Elbette bazı sektörlerde ve firmalarda işler dönüyor, ama toplumun genelinin büyük bölümünde işler kötüye gidiyor.. Bu yüzdendir ki, şikayetçi kesimin profili iyice sanayiciye kaymış durumda.. Esnafı zaten biliyoruz, KOBİ'lerin çaresizliğini söylemeye gerek yok.. Şimdilik kredi kartlar imdada yetişiyor ama nereye kadar ? Şimdi tüm bunları göz önünde bulundurduğunuzda ne düşünürsünüz? Elbette bu duruma gelmenin adresi olarak mevcut hükümeti gösteririz değil mi ? Ama kazın ayağı öyle değil.. Çünkü bu şikayeti yapanlar, özellikle sanayiciler “yine de oyumu AKP'ye veririm” diyor.. Yani şikayeti yapan da onlar, bu şikayete neden olan hükümeti öven de onlar.. Fazla söze gerek var mı ? Mutlaka doğru dürüst muhalefet yokluğundan dem vurulacak ama yine de bu kadarına pes denmez mi ? BU GERÇEKLERİ GÖRMEZDEN GELEMEYİZ Gelelim ülkemizde yaşadığımız ikinci gerçeğe.. Türban meselesiyle birlikte geçen hafta da yazdığım gibi kamplara bölünmeye başladık.. Artık türbanın serbest bırakılmasını isteyen ile, laik cumhuriyete büyük darbe indirileceğini savunanlar ayrı saflara bölündü. Yakın gelecekte iki tarafında birbirlerine tahammülleri kalmayacak ve çok kötü şeyler olacak.. Zaten bugünden itibaren üniversitelerde kaos başlayacak.. Bunları nasıl olsa göreceğiz, görüşlerimizi düşüncelerimizi olumlu olumsuz dile getireceğiz.. Ama bunları yaparken bir gerçeği görmek zorundayız.. Çünkü şu anda Türkiye'nin ne durumda olduğunu, artık hiçbirşeyin eskisi gibi olmadığını da kabul etmek durumundayız.. Bu yönde geçtiğimiz günlerde Milliyet Gazetesi yazarı Sayın Can Dündar, bir araştırmayı sütunlarına yansıtmış ve Türkiye'nin muhafazakarlaştığının belgesini sunmuş adeta.. Bu arada misyonerlik faaliyetleri konusunda bilmediğimiz gerçekleri de sütunlarına taşımış.. Gelin isterseniz Can Dündar'ın bu yazısını okuyalım ve bundan sonraki düşüncelerimizi, yorumlarımızı, tesbitlerimizi ve davranışlarımızı ona göre yapalım.. “Sivil toplumdan, sivil bir anayasadan söz ediyoruz ya; acaba gerçekten sivilleşiyor muyuz? Rakamlara bakılırsa evet...
Türkiye'de 87 bin sivil toplum örgütü var.
Az değil; ama gelin ayrıntısına bakalım:
Çoğunluk, yöre dayanışma dernekleri; yani “hemşeri örgütleri”nde...
İkinci sırada, 25 bin “cami yaptırma derneği” var.
Turan birkaç somut örnek veriyor: Sakarya'nın Ferizli ilçesinde 46 dernek var. 1 yüksekokul yaptırma derneği, 1 sağlık ocağı yaptırma derneği, 6 spor derneği... ve 25 cami yaptırma derneği... Bursa İnegöl'e bağlı Cerrah beldesinin nüfusu 3 bin... Beldeye bin kişilik cami yaptırılıyor. Beldenin okuluna Marmara depreminde “Oturulamaz” raporu verilmiş. Okul o halde kullanılmış. 2003'te Belediye Başkanı diyor ki, “Okul için alan tahsis ettim, çivi çakılmadı.”
25 bin cami yaptırma derneğine karşılık, 1 tane opera sanatçıları derneği var.
Çünkü Türkiye'deki opera-bale izleyicisi toplamı 165 bin...
Yılda ortalama 8 milyon insan tiyatroya gidiyor.
Peki, camiye gidenler?
2003 Aralık ayında AKP Ankara Milletvekili Said Yazıcıoğlu Meclis'te diyor ki: “Her hafta cuma günleri 20 milyona yakın yetişkin insan cuma namazı için camiye gidiyor. Camilerde cuma sohbeti ve hutbeyle beraber 1-1.5 saatlik, tabiri caizse, yaygın bir din eğitimi söz konusudur. Bu, çok büyük bir rakam ve imkândır.” 70 milyonluk İran İslam Cumhuriyeti'nde cumaya gidenlerin ortalaması 7 milyon... İran'da hafta içi günlük ortalama 2 milyon... Türkiye'de 10 milyon... “Ne güzel; vatandaş dinine sahip çıkıyor. Tam da misyonerlik alıp yürümüşken...” diyebilirsiniz. O halde şu misyonerlik rakamlarını da verelim: 2005'te Türkiye'de toplam 210 kişi dinini değiştirmiş. Öte yandan Türk Araştırmalar Merkezi'nin verilerine göre son 3 yılda sadece Almanya'da Müslümanlığa geçenlerin toplamı 1260... Bunların yüzde 60'ı kadın... Çoğu da Müslüman erkeklerle evlenen Alman kadınları... Diyanet'in yurtdışında 1260 din görevlisi var. “Misyonerlik patladı” balonu Malatya katliamını hazırladı. Almanlar ne yapsın? Can Dündar Evet.. Can Dündar bunları yazmış.. Okuyunca Türkiye'de bazı şeylerin aslında çoktan değişmeye
başladığını farketmediğimizi hemen anlayabiliyoruz.. Bazılarının ifadesiyle “etraf çoktan sarılmış, işler çoktan birtirilmiş de haberimiz yokmuş” demek acaba ne kadar doğru ? En iyisi seyretmeye devam.. Zaten yapacak başka işimiz kalmadı.. Hepinize iyi haftalar