İnternet'i kaleme benzetiyorum. Kalemi güzel bir şekilde kullanan duygu ve düşüncelerini yazabilir, geniş halk kitlelerine ulaştırabilir. Fakat kalemini olumsuz anlamda kullanan birey, tutar da kalemi muhatabının gözüne sokarsa karşı tarafa ciddi manada zarar verir. Günümüzde insanların zamanı büyük ölçüde internet başında geçiyor.

İnternetin yararları sayılamayacak kadar çok. Bilişim sayesinde bilgiyi paylaşma, bilgiyi saklama, bilgiye ulaşma günümüzde çok kolaylaştı. Fakat interneti mesken tutmuş, sağlıklı iletişim kurmayı beceremeyen, özgüveni düşük, toplumsal empati kurmayı sağlayamayan, dışlanmış ve sevgisiz, sanal zorbalar, takma isimlerle ya da başka kimliklere bürünmek suretiyle gerek bireylere, gerekse gruplara ve diğer insanlara zarar vermeye devam ediyorlar. İnternet ortamında sanal zorba ile kurban arasındaki güç eşitsizliği maalesef acı ve istenmeyen olayları tetiklemektedir.

Son dönemde sosyal paylaşım sitelerinde, forumlarda, sohbet odalarında, insanların görüşlerini, fikirlerini aşağılayan, ötekileştiren, kurban olarak seçtiği kişinin uygunsuz görüntülerini internet ortamında yayan, hakaret, taciz, iftira, korkutma, sindirme, tehdit ya da küfür edenlerin sayısında ürkütücü bir artış yaşanıyor. Mahkemelerde bu konuda çok sayıda mağdurun müracaatları var.

Sanal zorbaların yıkıcı ve yakıcı etkileri toplumda, öfke, korku, düş kırıklığı, depresyon, özgüvenin dibe vurması, özsaygıyı yitirmek gibi son derece derin ve onulmaz izler bırakıyor. Geçtiğimiz aylarda bir kız çocuğunun sanal zorbaların ısrarlı tacizlerinden dolayı yaşadığı stres ve utançtan dolayı son verdiğini yazılı ve görsel medyada okumuştuk.

Eskiden okulda ya da sokakta zorbalık gören çocuk ya da ergen eve geldiği vakit zorbalıktan uzak kalabiliyordu. Lakin günün birçok anında internet başında olan yetişkinler, çocuklar ve ergenler sürekli bir şekilde zorbalığın etkilerine maruz kalabiliyor.

Yapılan bilimsel araştırmalarda sanal zorbalık daha çok gençler arasında görülüyor. İnternet yoluyla işlenen sanal zorbalık suçlarında cezaların yetersiz ve etkisiz oluşu da bu suçları tetiklemektedir. Ama ülkemizde bu alandaki suçlar artıkça, yasal anlamda yeni düzenlemelerinde yapılacağı da aşikardır.

Sanal ortamın zorbaları hakkında düzenlenmiş, henüz sağlıklı bir istatistikî ( Yaş, cinsiyet ve toplumsal konum ve diğer etkenler ) verilerin olmayışı da bu alanda belirsizliğini korumaktadır. Ülkemizde siber zorbalığın önüne geçmek için yapılması gerekenlerin başında, vaziyetin ciddi ve toplumsal bir gibi tehdit oluşturduğuna yönelik kamuoyunda bir algı oluşturmak elzemdir. Ebeveynlerin teknoloji alanında eğitimli ve donanımlı olması çok önemlidir. Aile, okul ve eğitimciler ile ortak hareket etmesi gerekmektedir.

Çocuklarını ekran başında izlemeleri ve onları takip etmeleri gelmektedir. Çocukları sanal ortamda mağdur olan ailelerin yapacağı en büyük hata evdeki interneti çocuklara engellemek ya da yasaklamak fayda getirmeyecektir. Bu yasakçı düşünce hiçbir amaca hizmet edemez. Aile içinde ahlaki değerler özendirilmeli ve denetimli bilgisayar eğitimi verilmesi en sağlıklı yoldur. Çok önemli bir konu ise, kontrol zorluğu yaşamamak adına, bilgisayar salon ya da oturma odasında yer almalıdır.

Bilgisayar çocuğun odasında kesinlikle bulunmamalıdır. Kamera gibi evi gözetleyen araçların kullanımı kesinlikle ebeveynlerin denetiminde bulunması hayati önem taşımaktadır. Ailede çocukla ve ergenle iyi bir iletişim kurmak, kurbanın yaşanacak bir siber zorbalığı gizlemesinden çok daha önemlidir. İnternet verimli ve etkin kullanan anne ve baba bu konuda çocuğuna ve ergene örnek olacağından bu husus dikkate alınmalıdır.