Her iki evden birisinde internet bağlantısının olması, bazı gerçekleri yazmanın gerekli olduğunu işaret ediyor.

Gerek ülkemizde, gerekse dünyada sosyal ağların getirdiği imkanlar sayesinde hızlanan ve çok çeşitlenen bilgi olanakları acı da olsa arzu edilmeyen sonuçları da kucağımıza bırakıyor.

Geçtiğimiz günlerde adliyeye şikayet için gelen bir kadın, oldukça dertli ve kaygılıydı. Rahmetli eşiyle ilgili bir gazetede yapılan haberle ilgili sıkıntı yaşadıklarını ve öyle ki gelen tepkilerden dolayı evlerini bile başka mahalleye taşıdıklarını anlatıyordu.

Rencide edici yorumları gazetenin haber sitesinden nasıl sileceğini soruyordu. Çünkü haftalardır bu haber yüzünden bir oradan bir oraya gittiğini, herkesin kendini başından savdığını belirtiyordu.

Bu yöndeki sorunları yaşayan çok insanın olduğunu biliyorum. İnternette editoryal denetim eksikliği bir bakıma vandalizm ruhunu da besliyor.

Dünyayı sarsan belgeleri açıklayan Wikileaks'in kurucusu Julian Assange'nin internetin yaptırım gücünü anlatan sözü dokunaklı olduğu kadar sarsıcı da: 'Yalanlara inanmak doğruyu soruşturmaktan çok daha kolaydır.' derken internet ortamında hakkınızda yalan da olsa bir şehir efsanesi dolaşıyorsa, akıl sağlığınız bozulmadan, kendinizi aklayana kadar vay halinize.

Teknoloji günümüzde ulusal duvarları kaldırdı. Sosyal medya her geçen gün yaygınlaşıp, geniş kitlelere ulaşıyor.'İnternetin gücü'sarsılmaz denilen rejimleri bile sarsmaya devam ediyor.

Bir kere sosyal medya, domino etkisi yaratmada en etken gücü 'ortak bilinç' oluşturması. Kullanımı gayet basit, maliyet olarak ucuz ve büyük kitlelere ulaşma olanağı ile güncelleme imkanı sunuyor.

Kabul etmek gerekir ki günümüzde yazılı ve sözlü medya, internet medyasının çok gerisinde kalmıştır. En pısırık insanın bile internette bir klavye canavarına dönüştüğü bir ortamda otokontrol sağlanmaması yüzünden çok canların yandığını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.

Öyle bloglar ve haber siteleri var ki, birçok gazetenin tirajından daha çok tıklanmakta ve takip edilmektedir. İnternet elbette hayatı kolaylaştırdı. Kolaylaştırıyor. Uzağı yakın ediyor. Acil bir kan ihtiyacı gibi hayati konuda insan hayatını kurtarıyor. Kayıpları buluyor.

Dünya çapında yapılan araştırmalarda ayrımcı hakaretler, ırkçı, cinsiyetçi, propangadist, vandalizm ve nefret içerikli mesajlar 'ötekileştirici' 'kutuplaştırıcı' ' dışlayıcı' duyguların oluşmasına zemin hazırlıyor. Sosyal medyada da öyle bir sunuluyor ki sanki popüler kültür ürünü gibi 'doğal'algılanıyor. Bir nevi, hakaret eylemi 'sıradanlaştırılıyor.' Nasıl olsa web ortamında hareket alanı ve etkileşimi geniş bir mecra. Edit de yok.Bu yönde oluşturulan web sitelerinin sayısı geçtiğimiz yıla oranla yüzde 20 artış göstermiş. Daha basiti ile ifade edecek olursak internette 'nefret'in sonu yok.

Şunu da belirtelim: nefret söylemi ile ifade özgürlüğü arasında hem net hem de oldukça ince bir çizgi var.İçeriklerin üretilmesi her ne kadar sorun yaratsa da içeriğe dikkat edilmeksizin paylaşılması hukuki ve ceza yaptırımını da beraberinde getiriyor.Kullanıcıların bu konuda bilinçlenmesinde fayda var.

İnternetin gücünü anlamak için bu alanda ihtisas yapmaya gerek yok.Hackerlerin kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörlerin web sayfalarına yaptıkları saldırıları görmek yeterli.Bazı hackerlerin işletmelere ait web sitelerine girip bilançolara ve diğer bilgilere ulaşıp para sızdırma gayretlerini medyadan izliyoruz.

'Kişi' ve 'kişilik' hakları tüm dünyanın hukuk sistemlerinde korunan kavramlardır. Ancak, sanal dünyanın kişilik kavramı üzerindeki olumsuz etkileriyle mücadelede, klasik hukuk araçlarının yetersiz kaldığını hepimiz az çok biliyoruz.

İnternette hakkınızda bazı şeyleri paylaşırken, sosyal paylaşım sitelerinin hakkınızdaki kredi kartı bilgileri, şifreler,banka hesapları,etnik köken,mezhep,sağlık ve açık ya da mahrem bilgileri masum bir merakın dışına çıkarak, toplama,saklama ve transfer etme şeklinde depoladığını unutmayalım.