Çağrıldığım kolej ve Üniversitelerde seminerlerin ardından gerek eğitimciler, gerekse ebeveynler bağımlılık ile ilgili sorular soruyorlar. Hemen her hafta aileler ile iletişim kuruyorum. Geçtiğimiz hafta oğulları madde bağımlısı ve bir o kadar da çaresiz bir anne ve babayla tanışma imkanım oldu.

Anne ve baba kolej eğitimi almış, varlıklı ve de tanınmış bir aile. Evlatlarından dünyalık hiçbir şeyi eksik etmemişler. Tabiri caizse evlatları leb demeden leblebiyi önüne koymuşlar. Oğullarının istediği hiçbir isteğe asla ve asla 'Hayır' dememişler. Diyememişler. Ama bu tutum ve davranışın ne denli yanlış olduğunu geç te olsa fark etmişler ama iş işten geçmiş. Çocuklarını yatırmadıkları poliklinik kalmamış.

Anlattıklarına göre sokak satıcıları fırsat bu fırsat çocuğu borçlandırmışlar. Yüklü miktarda senet imzalatmışlar. Ailenin maddi durumu iyi ya. Ama evlat kendisine önerilen tedavileri tümüyle red etmiş. Yatılı gittiği tüm tedavilerden bir süre sonra da kaçmış. Aile ile yaklaşık iki saat sohbet ettim. Benden istedikleri ise 'ne yapabiliriz' Kendilerine önerdiğim tek şey ' oğlunuzu ne yapın edin tedaviye ikna edin. Çocuğunuz tedaviye ikna olmazsa bu iş olmaz. Önce çocuğun ikna olması gerekir. Aksi takdirde istenmeyen sonuçlara maruz kalabilirsiniz. İkna için uzman bir psikolog yardımı alın'

Sohbetten sonra öyle bir yüreğim yandı ki, içimden volkan fışkırdı desem yeridir. Bilhassa annenin feryatları çok dokundu.

Keşke elimde bir sihirli değnek olsa da yardım edebilsem. Ben de bir babayım. Empati kurdum bir an.

Size sığınmış bir insana kayıtsız kalmak ne mümkün. Ateşi tarif et deseler, ateşin tadını en iyi yananlar bilir ve anlatır. Ateşten en çok nasibini alanlar ise anne ve babalar. Uyuşturucu suistimalinden en çok etkilenenler kuşkusuz ebeveynler.

Uzun yıllar Narkotik şubede büyük bir onurla görev yaptım.

Görev yaptığım yerlerde işim gereği madde bağımlısı 8 pırıl pırıl gencin değişik zamanlarda aşırı dozdan dolayı hayatını kaybetmesine üzülerek şahit oldum. Hayatını kaybeden gençlerin aileleri eğitimli, varlıklı olduğu gibi, yoksul ve alt kültür gelir grubuna dahil olanlar da vardı. Demek oluyor ki, madde bağımlılığı zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz demeden ocaklar söndürüyor.

Dünyada tek dertleri haram ve kara para kazanmak olan uyuşturucu baronları çocuklarımıza resmen kıyıyorlar.

Bunların acımak, merhamet etmek gibi bir kaygıları ve duyguları yok. Maalesef yıllar yılıdır kamuoyunda bu talihsiz ölümler kanıksanır oldu. Hayatını bu uğurda kaybedenlerin haberleri bile yapıldığı vakit santim sütun olarak kibrit kutusu büyüklüğünde. Ölenlerin büyük çoğunluğu genç.

Anne ve babalar bu tehlikeden habersiz.

Çoğu ebeveyn bağımlı insan profilini bile tanımıyor. Bağımlı olan birisi nasıl anlaşılır bilmiyorlar.

Geçtiğimiz hafta İstanbul Bahçelievler Belediyesi Kültür Müdürlüğü sosyal sorumluluk projesi kapsamında beni ailelere yönelik bir etkinlik kapsamında davet ettiler.

Seve seve gittim. Her gittiğim seminerde olduğu gibi anne ve babaların sordukları soruların başında 'çocuğumuzun bağımlı olup olmadığını nasıl anlayacağız 'diye sorular gelince şu gerçek ortaya çıktı: aileler ne acıdır ki, bağımlılık hakkında yeterli bilgilere sahip değiller.

Bu konu ile ilgili olarak Belediyelere büyük görevler düşüyor. Madde bağımlılığı ile ilgili mücadelede her şeyi sadece Polisten beklemek hata olur. Polis zaten bu karanlık ruhlu odaklara fırsat vermiyor. Adliyelerde görülen davaların büyük bölümü narkotik suçları. Polis gece gündüz demeden bu iş için mesai harcıyor. İnternetten Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesinin başarısına bakabilirsiniz.. Polis tarafından ele geçen miktarlara... Tonlarla ifade edilen miktarlar. Her sokağa Polis dikilemeyeceğine göre toplumun tüm kesimlerine büyük görevler düşüyor.

İş Polise gelinceye kadar önleyici tedbirleri de hesaba katmak gerekir. Bunun yolu da eğitimden geçmektedir. Farkındalık yaratmaktan geçmektedir. Bir kere ebeveynler evlatlarını yetiştirirken, onlara hayatın zorlukları karşısında nasıl davranmaları gerektiğini de öğretmeleri şart. Şart çünkü en küçük zorluk karşısında dağılmamak için yüreklerinde dev bir savaşçının sahip olduğu erdemler aşılanmalıdır. Çocuk yetiştirmek bu zamanda gerçekten çok zor. Hızlı kentleşmenin getirdiği handikaplar karşısında ailelerin yapabileceği pek bir şey yok.

Çocuğunu akşama kadar eşlik edecek halleri de olmadığına göre, çocukların yaşamlarında önemli role sahip olan özgüven ve özsaygı konusunda çok duyarlı olmalarında fayda var.

Kentleşme insanı yalnızlaştırıyor. Bu bilimsel gerçeği hatırdan çıkarmayalım. Aile kurumu yalnızlaşmanın getirisinden etkileniyor. Şöyle ki, araştırmaların ışığında yalnız insanların maddeye olan ilgisi daha fazla. Dolayısıyla sosyalleşme ihtiyacını gideremeyen birey soluğu çoğu zaman maddede alıyor.

Teknolojinin gelişmesi karşısında çaresiz kalan insan, çoğu zaman eliyle var ettiği teknoloji karşısında mağlubiyetini ilan ediyor.18 yılı aşkındır madde bağımlılığına yönelik insanları bilinçlendirme çalışmaları içindeyim. Bir tek ama bir tek bireye bile faydamız olursa ne mutlu bize. Yukarıda belirttiğim gibi analık böyle bir sevda. Tarifi yok imiş.'Ağlarsa anam ağlar 'derler. Doğru imiş. Dermansız derde düşmek ne zor imiş. Oğlum elden gidiyor, ya bir an önce hapise attırın, ya da tedavi ettirin' diyen anne çaresiz ve ağlamaklı bir halde yine tekrarla ' ne olur hayattaki tek varlığım olan oğlumu kurtarın yalvarıyorum'derken değil ben, en katı, en sert, en taş kalp bile ne bu çığlıkları duysa yürek sızlar, parçalanırdı. Benim her gün bu anaların çığlığına yüreğim parçalanıyor.