Diyarbakır, Hakkari, Bingöl.

Bu kaçıncı suikast ? Gencecik vatan evlatları hayatlarının baharında yok olup gidiyor. Geride babasız çocuklar, gözü yaşlı eşler ve yok edilen aileler bırakarak. Giderek bir güneydoğu klasiğine dönüşen, değişmeyen manzara bu.

Diyarbakır, Hakkari, Bingöl.

Bu eksende faaliyet gösteren seyyar ölüm timlerinin varlığından bahsediliyor.

Peki devlet denilen o mutlak güç nerededir? Ne yapar?

Devlet ismen ve şeklen var. Ancak fiilen ortadan kalkmış mıdır? Devlet buhar olup uçmuş mudur?

Devletin görevi bir adım ileri iki adım geri değil. Devlet istihbarat pergellerini açık tutar. Olayları ve olacakları önceden haber alır. Eyleme ve infaza önceden müdahale eder. Çünkü devlet şerri bertaraf etmekle yükümlüdür.

Eğer ülkenin Genelkurmayı haber ajansları gibi açıklamalar yapıyor ve suikastları kınama mesajlarının ötesine geçemiyorsa, sizce bu durum karşısında bir değil bir kaç kez düşünmek gerekmiyor mu?

Bu kanlı infazlar ve suikastlar karşısında emniyet birimleri dut yemiş bülbülü oynuyorsa. Valiler sadece sağduyu ve itidal çağrısı yapan bu meyanda toplumun gazını alan makamlar haline getirilmişse, yine bir değil bir kaç kere düşünmek gerekmiyor mu sizce?

Nereye gidiyoruz? Amerika böyle emretti, Avrupa böyle bir yol haritası öngördü diye koskoca Türk devletinin istikbalini sırtlan sürülerine komuta edenlerin iki dudağının arasından çıkacak akıbete mi terk edecek siniz?

Ne o ne bu. Ehil devletin asli vazifesi terörle müzakere etmek değil, terörle mücadele etmektir. Adam gibi devletler terör örgütleriyle uzlaşma zemini aramaz, terörün boynunu kırarlar.

İtalya, Kızıl Tugaylarla uzlaşmamıştır. Almanya, Baider Mainofla masaya oturmamıştır. Fransa, Korsika Halk Kurtuluş Ordusuyla pazarlık yapmamıştır. Yunanistan, Girit Kurtuluş Örgütüyle mesaj teati etmemiştir. İngiltere, İrlanda Halk Kurtuluş Ordusuyla uzun yıllar soluklu bir biçimde mücadele etmiştir.

Bu manada; dünyadaki olmuş ve olabilecek en kötü şey şahıs bazında da, devlet bazında da kendinizi düşmanın merhametine terk etmenizdir. Biliniz ki, şimdilerde olduğu gibi düşman size asla merhamet göstermeyecektir.

Beyler, bu güzellik uykusundan ne vakit uyanacaksınız?

Karşınızda saf tutanlar, muhataplarınız etinizin derdinde.Histeri nöbetlerinin ensenizdeki hırıltılarını da mı duymuyorsunuz?

İnsan kılıklı sürülerin dişlerinin arasından sızan salyaları da mı görmüyorsunuz?

Yoksa, kimi güç odakları, farklı başkentler ve ipinizi elinde tutanlar mı izin vermiyor?

Söyleyin de bilelim. Bilelim kimimizin, kimsemizin olmadığını da, gardımızı ona göre alalım.

Yoksa askerin, polisin, kimliğini ve silahını topyekün devletin kapısına bırakacağı 'biz bu kirli oyunun içerisinde olmayacağız, bu tavşana kaç tazıya tut diyen namüsait sürecin kurbanı olmayacağız' diyeceği günü mü bekliyorsunuz?