PKK tarafından rehin alınan sekiz askerimizin serbest bırakılmasına sevinsek mi, üzülsek mi acaba?
Sevincimiz bu kadar şehit cenazesinin ardından askerlerimizin sağ salim kurtulması içindir.
Üzüntümüze gelince.
Atatürk'ün yüce Meclis'inde görev yapan üç milletvekilinin dağdaki teröristlerle protokol imzalaması. Bu milletvekillerinden bir bayanın kocasının da aynı örgütte terörist olması. Meclis'teki DTP Grubunun PKK teröristlerini açıkça desteklemesi, savunması ve onların Meclis'teki uzantısı olması. Bir başka bayan milletvekilinin PKK terörüyle yargılanırken cezaevinden çıkarılıp Meclis'e taşınması ve dokunulmazlık zırhına bürünmesi.
Bütün bunlara karşı Hükümetin ellerinin bağlı kalması ve bir şey yapamaması….
Bunlar endişe ve üzüntü kaynağımızdır.
Gerçi Cumhuriyet Başsavcılığı ilgili milletvekilleri aleyhinde soruşturma başlattı ama bundan bir sonuç alınması mümkün görünmemekte. Çünkü, teröristlerin sızdığı ama adaletin sızamadığı tek yer Meclis'tir. Önceki hükümette görev yapan yüz on kadar milletvekili hakkında açılmış çok sayıda dava dosyası vardı. Hiç biri yargılanamadı.
Milletvekillerinin yargılanabilmesi için dokunulmazlıklarının kaldırılması gerekmekte. Orada herkes birbirini koruduğundan dokunulmazlığın kaldırılması en zor işlerden biridir.
**
Barzani ve özellikle de Irak Devlet Başkanı Talabani, PKK teröristlerinin dağlarda olduklarını, onlara ulaşmanın ve yakalamanın imkânsız olduğunu, güçlerinin yetmeyeceğini söylemekteydiler.
Sekiz askerin serbest bırakılması için teröristlere nasıl ulaşıldı?
Bana olayın fotoğrafları geldi. Bir dağ yolunda konvoy halinde arabalar vardı. Arabalar nöbetçi teröristler tarafından karşılanmış, yolcular indirilerek askerlerin teslim edileceği alana götürülmüşlerdi.
Türk, Irak'lı ve ABD'li yetkililer devlet törenine benzer komik bir törenle ağırlandılar. Sıraya dizilmiş teröristlere ‘'Merhaba asker'' denip denmediği belli değil.
Apo posteri asılmış bir masada protokol imzalandıktan sonra askerlerimiz teslim edilmekte. Ancak, üç DTP milletvekili, Irak'lı ve diğer yetkililerle teröristler arasındaki hoşca karşılama, güleryüz ve samimiyet gözden kaçmamakta.
Hatta bu yüzlerde sevinç ifadeleri de var.
Neden olmasın ki? Cihan devleti Türkiye Cumhuriyeti'nin milletvekilleri dağdaki teröristlerin ayağına gitmekte, onlarla teslim tutanağı imzalamakta.
Ne hallere düştük demeyeceğim. Devleti ne hallere düşürdük.
Buna meydan verenlerin yüzleri kızarmıyor mu acaba?
**
Sekiz askerin iadesiyle ilgili olay bize bir çok şey anlatmakta.
Barzani, kıçı sıkıştığında veya istediğinde teröristlere emir vermekte ve gerekenin yapılmasını sağlamakta. Yani Apo devre dışı, Barzani PKK komutanı.
ABD teröristlerin yerlerini ve onlarla ilgili her şeyi bilmekte. Buna rağmen söz verdiği halde gerekeni yapmamakta. Yani ABD de teröristlerle dirsek temasında.
Meclis çatısı altında yaşayan DTP milletvekilleri Kandil'deki DTP karargâhıyla irtibat halinde. Öyle olmasaydı, askerlerimizin serbest bırakılması için planlanan zamanda Irak'ta ne işleri vardı. Tesadüfen orada oldukları söylenemez. Ya da yalvarıp ricada bulunmak için gittikleri söylenemez.
Sekiz askerimizi Meclis'teki uzantılarına teslim ederek, akıllarınca DTP yi onore ettiler. Ayrıca bu vekillerin arkasında olduklarını da dolaylı olarak anlatmış bulundular.
Bütün bu olayların kaynağında Türkiye için sulandırılmış Kopenhag Kriterleri var.
ABD var.
Barzani var.
DTP var.

Böyle bir ihanete son verecek ve sorumluları cezalandıracak bir hükümetimiz yok.
İşte sorun bu son satırlardadır.