Türkiye'de her gün can sıkıntısı olaylara alıştık artık.. Dünyada Türkiye kadar gündemi hızla değişen, akıl almaz olayların yaşandığı başka bir ülke varmıdır acaba.. Her geçen gün eleştirilere tahammülsüzlük sınırı daraltıldıkça, basit sorunları dahi dile getirmeye çalışmak tepki görmeye başladı. Niye bu kadar tahammülsüz olduk anlamış değilim.. Son olay Barolar Birliği Başkanı Metin Fevzioğlu ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşandı. Daha önce Anayasa Mahkemesi Başkanı Hamiş Kılıç'ın konuşmasıyla ortaya çıkan eleştirel konuşmalara tahammülsüzlük, Fevzioğlu'nun konuşmasıyla doruk noktaya ulaştı. Bu şunu gösteriyor, iktidarı eleştirmek için çizgileri iyi korumak gerekir. Tabii çizgiyi koyanlar, sınırı da belirlediklerinden, kendi düşünceleri dışına çıkan kim olursa olsun tepki veriyor. Sizleri bilmem ama yargı mensupları ve hukukçular gibi, biz gazeteciler de oldukça sıkıntılı döneme girmiş bulunuyoruz.. Bu demektir ki, Türkiye'de iktidar gibi düşünenlerin önü açık, düşünmeyenler için kapalı..Tıpkı Gaziantep gibi yani..

KENT MERKEZİNE GELİNCE MORALLER BOZULUYOR

Gaziantep'e günlük yaşam çerçevesinden bakıldığında herşey sorunlu. Büyüyen bir il tabii, mutlaka sorunlar yaşanacak.. Ama bu sorunlar büyümeden önüne geçilebilecek tedbirler alınmadığı takdirde, kentin kimyasıyla oynanacak hale dönüşüyor.. İşte yıllardır plansızlığın hesapsızlığın bedelleri şimdi ağır bir faturayla karşımıza çıkıyor..

Genel olarak baktığımızda kentin büyümesi olumlu ve olumsuzluk yönlü olarak çarpıcı biçimde karşımızda duruyor.. Örneğin en olumlu gelişmesi sanayisinde.. Gerçekten çok akılcı işler yapılıyor.. Organize Sanayi Bölgesi, Sanayi ve Ticaret Odaları, İhracatçılar Birligi ve Borsa.. Hepsine baktığınızda işler tıkır tıkır yürüyor.. İhracatta hayli mesafe alındı. Fabrikalar aralıksız çalışıyor. Üretim durmuyor, işsizlik konusunda İş-Kur müdürünün sözleri herşeyi anlatıyor aslında. İşsizlikte en geri sıralardayız yani.. Şimdi bir de meslek okullarından mezunlar gelmeye başlayınca, vasıflı elemanlar, özellikle sanayi kesiminin can simidi olacak..

Bu kadar güzel gelişmelerin tam tersi görüntüsü ise, maalesef kent merkezinde yaşanan olumsuzluklar oluyor. Resmen insanın içi kararıyor.. O kadar akıllı sanayici ve iş adamının yaşadığı Gaziantep'te ulaşımın rezaleti, trafiğin çözümsüzlüğü, kentin sokak ve caddelerinin plansızlığı, yolların ve kaldırımların iç içe girmesi, yeşil alanların işgal edilmesi, gürültünün önüne geçilemeyişi kocaman ayıpların başında geliyor.. Buna birde işin başında iyi yürütülemeyen Suriyeli mültecilerin kent yaşamına ciddi etkiler yaratabileceği gerçeğinin hesaba katılamayışı ve planlamasının yapılmayışı, şimdilerde Gaziantep'in en ciddi karın ağrılarından birisi olmuştur..Nasıl yapılacak, nasıl çözülecek bilemiyorum.. Ama yıllardır bu kentin sorunlarına göz yumanların şimdi iş başına gelmesinden sonra önlerinde dağ gibi yığılan meselelerin altından nasıl kalkacağı da merak konusudur..

AK PARTİLİ BELEDİYELER NİYE ŞANSSIZ

Başlığı okuyup ta sakın yanlış anlamayın.. Gaziantep'te belediyelerin çok rahat ve özgürce hareket etmesi onların yararına olmuyor.. Maalesef bu yönde AK Partili belediyeler çok şanssız.. Şanssız çünkü muhalefet partilerinin şehrin sorunlarıyla alakaları yok.. İster CHP ister MHP, ikisinin de yöneticileri şehirde ne olup bitiyor habersizler. Yerel gazete okumayı sevmiyorlar.. Gaziantep'te neler olup bitiyor bilmiyorlar.. Tek bildikleri parti içindeki mücadele. Görevdekiler yerlerini kimselere kaptırmama, görev kapmak isteyenler ise, onları karalama derdinde. Kimse kentin sorunlarıyla ilgili değil.. Meclisteki temsilcileri ise, sadece imar işleriyle uzmanlaşmışlar.. Bunun içindir ki, AK Partili belediyeler yapıcı veya yol gösterici muhalefet olmadığından çok hata yapıyor. Eğer muhalefet partisindekiler kentte olup bitenleri takip etse, bunlardan belediye başkanları da faydalanacak. Ama başkanlar meclisteki muhalefet temsilcilere baktıklarında hepsinin niyetlerini falcılara gitmeden okuyabiliyorlar.. Onun için de çok rahat hareket ederek, bazen ciddi hatalar yapabiliyorlar..


EYÜP BARTIK BU SÖZLERİ SÖYLEDİ Mİ ?


Yerel gazete okumayanlar dedim de, aklıma geçenlerde bir sohbette söylenenler geldi. İnanmak istemedim ama yine de doğru olup olmadığını asıl muhatabından öğrenmek istiyorum.. Biliyorsunuz Gaziantep Ticaret Odası, Erbil'de ofis açarak mükemmel bir iş yaptı.. Başkan Eyüp Bartık’ın Erbil projesini bu sütunlarda alkışlamış ve takdir etmiştim.. Geçenlerde kalabalık bir sohbette konu açılınca, 'keşke Eyüp bey, böylesine önemli bir projeye yerel basını da götürseydi. Elbette tümünü değil ama ekonomi yönlü veya değer bulduğu 3-4 gazeteci ile 1-2 televizyoncuyu götürebilirdi.. Bu sayede oradaki faaliyetler detaylarıyla Gazianteplilere aktarılabilirdi' dedim.. Bu sözüm üzerine Erbile giden oda yöneticilerinden bazılarının sözleri şaşırtıcıydı. Çünkü onlar 'Eyüp bey yerel basını kaç kişi okuyor ki, bizim için ulusal basın gerekli dedi. Yoksa bizlerde götürülmesinden yanaydık bazı gazetecilerin Erbile' diye konuşmuşlardı..


YEREL BASINI BU DURUMA KİMLER GETİRDİ ?


Aslında bunu Erbil olayından önce birkaç kez daha duymuştum.. Her ne kadar Eyüp beyin gelişiyle birlikte GTO’nun internet ilanlarını kesmesini yanlış bulsam da, işin cılkını çıkardıkları için GTO’ya hak verecek düşüncem daha ağır basmıştı o zamanlar.. Şunu net bir şekilde ifade etmeliyim.. Eyüp bey yerel basında kaliteyi kastetmişse eğer, haklı olduğu noktalar elbette var. Ama bu yerel- ulusal düşüncesi çok incitici.. Böyle birşeyi gündeme getirenler olursa, o zaman yerel basının da TOBB'u muhatap görebileceğini hatırlatmamız lazım.. Unutulmasın ki, Gaziantep'te odalar ve yerel yöneticiler bu şehirden ulusal basında görev yapabilecek gazeteci sayısının artması halinde daha değerli olacaklardır.. Onun içindir ki, yerel diye küçümseyip, ulusalı daha değerli kılma düşüncesi doğru bir düşünce değildir.. Bu nedenle Elmalarla armutları, çürüklerle sağlamları birbirine karıştırmamak gerekli..

Kaldı ki bu düşünce o kişilere bir şey kazandırmaz.. Sadece Eyüp bey için söylemiyorum bunları.. Kentin tüm yöneticileri için geçerli bu sözlerim.. Evet Gaziantep Basını darmadağın.. Evet basın tabii caizse yerlerde sürünüyor.. Evet yerel basın kapanın elinde kalıyor.. Gazetecilik anlamını yitirmiş.. Saygı azalmış, buna karşılık günlük ve haftalık gazete sayısı çoğalmış.. Bakın Fatma Şahin hanımefendi bile bu soruna çözüm bulucu girişimlerde bulunacağına, kendine göre gazete ve gazeteci seçer hale gelmiş.. Şahsen ben Fatma Şahin'den bu konuda çok ümitliydim.. Ama bazı konularda olduğu gibi yerel basın konusuna da bakış açısı beni hayal kırıklığına uğrattı.. Maalesef Gaziantep'te yıllardır yerel basının kalite konusunda yerinde sayışı, nitelik yönünden tartışılacak noktalara getirilişinin tek sebebi, bu kentte başta odaların, belediyelerin, siyasilerin ve bazı holdinglerin tutum ve tavırlarıdır.. Gaziantep yerel basınında kaliteyi ayıracak, seviyeyi koruyacak ve teşvik edecek davranışlar yerine, kolaycılığa kaçarak hepsine teşvik niteliğinde maddi destekler sağlamak, bu şehrin sanat-kültür dahil kaliteli basın olma yolundaki gelişimine yapılacak kötülüklerin başında gelmektedir..

Tabii bu anlayışa söyleyecek fazla bir sözüm olamaz.. Buradan Eyüp beye eğer o sözleri sarfetmişse, yine de teşekkür etmek istiyorum.. Çünkü bu vesileyle yerel basın meselesi belki kendisinin öncülüğünde masaya yatırılır ve kaliteyi yakalama adına, bahsettiğim gibi odalar, belediyeler ve siyasiler kadar bazı holdinglerin bakış açılarının değişmesi sağlanır..


BU İNŞAAT ÇOK ÇİRKİN


Kavaklık girişinde tam köşede bir inşaat var, yıllardır öylece duruyor.. Kavaklık bölgesinde herşey gelişiyor ama o inşaat ve pis görüntü yerinde sayıyor. Asım Güzelbey bu işe çözüm bulamadı, inşaat başladı ama sonra olduğu gibi kaldı. Otel yapılacak denildi olmadı. Burasına çözümü bulsa bulsa Fatma Şahin bulur demekten başka söyleyecek söz bulamıyorum..


GARSONLAR NİYE TER KOKAR ?


Yaz geldi ya, artık garsonların ter kokuları başladı. Benim en dikkatimi çeken restorantlar, lokantalar ve cafelerdeki garsonların ter kokuları.. Masaya yanınıza yaklaştıklarında bunu net biçimde hissediyorsunuz.. Oysa lokantalar, mutfakları başta olmak üzere çalışanlarıyla tertemiz olmalı. İşletmeciler bu konuya niye önem vermez şaşırırım her yaz gelişinde. Oysa her lokantanın kolonyalı mendilleri var. Garsonlar 2-3 saatte bir koltuk altlarını bu mendillerle silseler müşterilerine servis yaparken o pis ter kokularıyla rahatsızlık vermezler.. Hatırlatayım dedim..


Hepinize iyi haftalar