Türkler, tarih boyunca güneşin doğduğu yerden güneşin battığı yere kadar, bilinen dünyanın bütün topraklarında at koşturdular. Bilimde, kültürde, sanatta ve insanı insan yapan değerler tahtında öncü ve ebedi güç oldular.

Türk'e dilini başkaları vermedi, alfabesini birileri yapmadı, milletleşme serüveni CIA'nın Ortadoğu masasında şekillenmedi, AB'nin karanlık dehlizlerinde sayısız mahlukatın şehvetli katkılarıyla tarihinin rahmine bırakılmadı. Türkler yediği kaba hiçbir zaman pisletmedi. Tarih boyunca asri ve medeniydiler. Fethettiği bütün coğrafyalara medeniyeti ihraç ettiler. Ellerinde tuttukları kudreti ve nimeti pay etmesini bildiler.

Allah yeryüzüne gölgesini onunla birlikte düşürdü. Yüce yaratıcı Aleme nizam versin diye gönderdiği ordusuna onun adını verdi. Onun içindir ki tarih boyunca Türk her zaman vardı. Onun içindir ki önümüzdeki yüzyılda, bin yılda ve on bin yılda da Türk her zaman var olacak.

Onun içindir ki, sosyo-siyasal ve sosyo-kültürel tarih derinlemesine ve bilime dayalı bir şekilde analiz edildiğinde Türkleri tarihten arındırmaya çalışmanın aslında bu durumun insan ırkını tarihten arındırmaya tekamül edeceği gerçeğiyle karşılaşılacaktır.

Prof. Dr. Fitz Newmark'ın 'Tarihten Türkleri çıkardığınızda ortada tarih diye bir şey kalmaz.' saptaması bu haliyle tezlerimizi sağlamlaştıracak bir öngörü ve realiteye kapı aralaması bakımından son derece önemlidir.

Dünya milletlerinin Türkleri tarihten çıkarmaya çekindikleri bir süreçte, değil dünya tarihini Türkiye'yi Türklerden soyutlamaya çalışan ırkçı ve bölücülüğün son ABD gezisinde yediği herzelere sizce hangi sıfatlar uygun düşecektir?

Kaliforniya eyaletinin Sanfrancisco şehrinde Stranford Üniversitesi'nde katıldığı bir panelde söz alan BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak yapılacak yeni anayasa konusunda 'Türklük referansının kullanıldığı hiçbir maddeyi istemediklerini' mevcut anayasa da 'Bu maddelerin tartışma konusu edilmesinin bile yasa da suç teşkil ettiğini' belirtiyor.

Dikkat çekilmesi gereken bu ibretlik manzaranın en reel gerçekliği şu; Türk adını bu kadar antipatik ve rahatsız edici bulan kişi şuan da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin parlamentosunda görevli bir milletvekili. Türk Devleti'nin nimetlerinden sonsuza kadar istifade eden, aynı devletin sağladığı imkanlarla ulaştığı ABD'de Türk Devleti'ne ve O'nun değerlerine küfretme şansı kendisine sunulan da yine aynı milletvekilidir.

Daha önce de çeşitli tarihlerde kimi Batılı başkentlerde benzerlerine tanık olduğumuz bu genel gidişatın adı: İç tehdit ve iç düşman algısında öte bir şey değil.

İhanetin ve yediği kaba pisletmenin genetik aidiyetle giderek daha ilgili bir hal aldığı bu süreç, muhtemel bir iç hesaplaşmayı ve karşı şiddeti adeta kaçınılmaz kılıyor.

ABD'ye yeni ezberler ve yeni ev ödevleri için çağrılan BDP'lilerin adam yerine konulmasının en önemli nedeni Kürtlükleri ya da şuan da muhafaza ettikleri konumları değil, Amerikan Devleti'ne ve emperyalizme sağladıkları katkıdır.

Zira benzer bir katkıyı BDP'nin ruh ikizi ve stratejik müttefiki AKP, Barzani'ye ve Kuzey Irak'ta ki kukla otonomiye yeterince sağlamaktadır.

Kıçlarındaki 'Amerikan malıdır' damgasıyla Türkiye'yi uçurumun kıyısına getirme başarısında aslan payını üleşen AKP-BDP ittifakına üstlendiği ara rollerle katkı sağlayan Kılıçdaroğlu'nun Yeni CHP'si de, ihanetten sabıkalı bu yük katarının doğal üyeleri arasında kendine rahatlıkla bir yer bulabilmiştir.

Daha önce İngiliz Parlamentosun da yaptığı konuşmada Şeyh Saitle Said-i Nursi'ye verilen sözleri anımsatan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş İngiliz Hükümetinden yüzyıl önce verilen sözlerin karşılığı olarak Anadolu'nun bir bölümünde inşa edilecek bir Kürt Devleti dilenmişti.

Amerika'da dile getirilenlerle, İngiltere de talep edilenlerin ya da Brüksel'de dillerine vuracak zehirli ifşaatların birbirinden bir farkı olmayacak. Çünkü asıl hadise biriken enerjini n kendini patlatmak istemesiyle doğrudan ilintilidir.

Tarih zamana karşı yürümekte ve ağlarını sabırla örmektedir. Kafkaslar da, Balkanlar da. Anadolu'da ya da Ortadoğu'da milletler hızla arzuladıkları ya da hak ettikleri akıbete doğru koşmaktadır.

Türkiye'de ya da emperyalist Batı vilayetlerinde Türkiye'ye ve Türk Milletine karşı dile getirdikleri taleplerin ve ihanet reçetelerinin bir benzerini, Fransa'da Fransa'ya, Almanya'da Almanlara, Amerika'da Amerikan Devleti'nin yüce ve kutsal menfaatlerine karşı sarf ettiklerinde, Ahmet Türk'ten, Selahattin Demirtaş'a, Gülten Kışanak'tan Nazmir Gür'e kadar bu kesimin başlarına neler gelebileceğini hiç hesaba vurdunuz mu?

Hiç kimse Türk Devleti kadar büyük, hiç kimse Türk Milleti kadar sabırlı değil.