“Birlikte Kahve içelim” teklifini reddetmek olmazdı.. Buluştuk ve uzun uzadıya konuştuk.. İlk kez ciddi boyutlu bir araya geliyorduk haliyle.. Ama sanki uzun süreden beri konuşan, sık sık buluşup kahve çay içenler gibi geçti yaklaşık 1 buçuk saatimiz..Anlaşılamamaktan dertli gibiydi.. Doğrusu anlaşılamıyordu da.. Daha başından enerjisini boşa harcadığını söyledim.. “Siz Rektörsünüz, Üniversiteye yoğunlaşmalısınız. Siyasetle, kişilerle işiniz olmamalı” dedim.. Gaziantep Üniversitesi gibi bilim yuvasının dedikodularla, kişisel hırsların getirdiği mağduriyetlerle anılmaması gerektiğini ifade ettim..Aklıma ne geliyorsa söyledim.. Haksız bulduklarımı teker teker dile getirdim.. Açığa alınmaları, ihraçları konuştuk detaylıca.. Basını konuştuk.. Siyasetçileri anlattık karşılıklı.. Üniversiteyi, öğretim elemanlarını, ayrılan profesörleri, tutuklu olanları, mevcut durumları hepsini bu zaman aralığına sığdırdık..DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLARSabırla dinledik birbirimizi.. Bu arada en can alıcı sorumu da yönelterek “Hocam Cemaat-FETÖ denilerek hiç bağlantı ihtimali vermediğim bilim adamlarının Üniversiteden uzaklaştırılması veya atılması sizi vicdanen rahatsız etmiyor mu? Bu kişilerin muhalif görünenler olması bir tesadüf mü, bu arada yargıya kadar intikal etmiş ve takipsizliğe varan bir sonuç elde edilmiş. Ama bu kişiler görevlerine yine dönememiş. İtiraz komisyonlarına başvurulmuş, ama komisyonun raporunu siz YÖK’e göndermiyormuşsunuz. Bunu nasıl yorumlamalıyız” dedim…Gayet sakin bir şekilde, “Sayın Özekşi sanıyorlar ki, ben bu işleri keyfim icabı yapıyorum. Kişilere yönelik yapıyorum. Hayır, asla.. Bu isimler bana buradaki komiteden filan da gelmiyor. Alın bakın. Üstelik komite raporlar bana gelmiyor, doğrudan bize isim listelerini veren kuruma gidiyor. Nihai kararı onlar verir, biz de uygularız” diyerek tüm isimlerin neden gözaltına veya açığa alınmaları gerektiğini ayrıntılarıyla yazan dosyayı gösterdi.. Gözlerim hemen tanıdık isimlere takıldı tabii.. Şaşırdım elbette.. Çünkü çok kimse detayı bilmiyor. Kamuoyundaki algı da, bunları Ali Gür hoca keyfi yapıyor şeklinde oluşuyor.. Elbette bunun oluşumunda Sayın Ali Gür ile uğraşanların etkisi büyük tabii..Onu da konuştuk kendisiyle.. “Biliyorum hepsini” dedi. Siyasetçisinden, gazetecisine, kendisinin Rektör olmasını hazmedemeyenlerden, Üniversiteden rant elde etmek isteyenlere kadar ayrı ayrı hesap içinde olanları anlattı.. Gaziantep Üniversitesinin çok önemli olduğunu, sık sık hatırlattı ve “benimle ne kadar uğraşanlar varsa, hepsinin niyetlerini biliyorum” dedi.GAZETECİ - REKTÖR GÖRÜŞMESİNDEN ÖTEBunu mutlaka belirtmeliyim.. Ne not tuttum ne kayıt cihazım vardı. Sayın Ali Gür de öyle yaptı.. Samimi ve açık konuşalım dedik.. Benim bu tür görüşmelerimde GÜVEN esastır.. Yazacaklarım elbette olacaktır ama güven sınırlarının dışına çıkamam.. Eğer karşımdaki kişi bana güveniyorsa, o güveni sarsmam.. Biliyorsunuz gazetecilikte ayar kaçtı.. İnsanlar gazeteci deyince fellik fellik kaçıyor.. Oysa gazeteci de toplum içinde yer almalı, ilişkiler yaşamalı. Saygı duyulacak davranışlar içinde olmalı.. Küçük hesaplar içinde olursa, samimi konuşmaları art niyetli olarak yayınlamaya kalkışırsa, işte o zaman iş dünyası da, kenti yönetenler de, bürokratlarda, akademik dünya ve vatandaşlar da gazetecilere sıcak bakmaz.. Maalesef şehrimizde medyanın düşürüldüğü durum neticesidir ki, konuşulan tek şey ya abone yada reklam paraları oluyor.. Biraz da dedikodu, hatta daha ileri gidelim, şantaj ve üstü kapalı tehdit yönlü haber ilişkileri.. Zaten bu şehirde birkaç istisna hariç, gazeteci geçinenlerin ne işler yaptıklarını herkes çok iyi biliyor..Tekrar konumuza dönecek olursak, bu tür görüşmelerde okurlarımızın bize olan bilgi katkılarıyla,yaptığımız araştırmalarla hangi yetkili ile görüşmeye karar verdiysek, Bildiklerimizi, duyduklarımızı anlatırız..Doğru bildiklerimizin bazen yanlış olduğunu anlarız.. Zaten asıl olan budur. Bu benim şahsım için de geçerlidir.. Herkese söylerim, şahsımı başkalarının söyledikleriyle değil, benimle konuşarak tanımalısın diye.. ÖVGÜ VE ELEŞTİRİ HAKKIM VARBu düşünce ışığında hareket ettim her zaman olduğu gibi.. Allah için Sayın Gür de öyle davrandı.. En önemlisi beni iyi tanıması.. Onun için bir gazeteciden çok, güvenebileceği bir isim olarak açık ve samimi konuşması.. Bunu hissedince söyledim zaten, “Hocam konuşurum sohbet ederim, iyi şeyleri de yazarım kötü ve yanlışları da.. Şimdi sizinle konuşuyorum diye sakın aleyhimde bir şey yazmaz sanmayın. Gerektiğinde eleştirilerim devam edecektir. Bunu özellikle belirtiyorum” dedi.Söylediği şey; “Ökkeş bey sizin yazılarınız bizi üzmez, eleştirileriniz bizi teşvik eder. Bu şehir için kurum ve kuruluşlar için son derece önemli konuları ele alıyorsunuz. Ben sizinle açık ve samimi konuştum. Elbette neyi yazacağınız sizin tercihinizdir. Ben sizin vicdanınızı ve yılların verdiği tecrübeyle yazacağınızı düşünüyorum” dedi. Vedalaşırken Gaziantep Üniversitesinin faaliyetlerini, yapılan iyi şeyleri kamuoyunun duyması için basın açıklamalarının sıklaştırılmasını ve Sayın Ali Gür’ün sosyal medyada bilim ve Üniversite adına mesajlarının yer alması temennisinde bulundum. Hak verdi ve doğrudur dedi.. Umarım Gaziantep Üniversitesi için doğrular adına yapılan her faaliyeti ve icraatları bu gazeteden ve köşeden duyurma şansı bulabiliriz..KOSGEB DE ADALET ARAMAKGaziantep'te Hala hakettikleri paralarını alamayan firmalar var.. Hala bekliyorlar.. Bunların hiç suçları yok, hile hurdaları yok.. Tek kusurları dürüst olmak, yasa dışı hileli işlere başvurmamak.. Ama yaklaşık 5 yıldan beri KOSGEB'den hakettikleri paraları alamıyorlar.. Maalesef bunların içerisinde biz de varız.. Yazmaktan bıkmadık, devam edeceğimizin de bilinmesini istiyoruz..Umarım Sayın Adalet Bakanımız Abdulhamit Gül, iyi bildiği bu konuyu çözer.. KOSGEB'i zarara uğratanlar yüzünden hiçbir kusuru olmayanların cezalandırılmasına son verecek adımı atar.. 5 yıldan beri o paralar pul oldu zaten.. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi olarak umarım bu ADALET sağlanır ve mağdur edilen onlarca firmanın hakları ödenir..KAPICI ÇALIŞTIRANLAR DİKKATBina olarak başımıza gelince bilmediklerimizi öğrendik kapıcılar dünyasında.. Meğer neler oluyormuş, neler varmış, neler yapılıyormuş, işin içine girince öğrenmiş olduk.. Bunun için de bu köşede bina hizmetlisi olarak bilinen dürüst kapıcıların adını kirleten, grupçuluk yaparak çalıştıkları yerlere ihanet edenlere dikkat diyorum..Özellikle yöneticilere sesleniyorum.. Bina karar defterlerine dikkat etsinler.. Alınan kararlarda ileride başlarına bela olabilecek uygulamalardan kaçınsınlar.. Bir saat bile hizmetli olarak çalıştırdıkları varsa, mutlaka sigortaya bildirsinler. “Abi sigorta istemiyorum” diyenlere inanmasınlar. “Evde oturayım başımı sokayım yeter” diyenleri kapıdan içeri almasınlar. “Ben dışarda çalışayım, binadaki kapıcı dairesinde kalalım, kira vermeyelim buna karşılık eşim çöpleri toplasın” diyenlerin sonradan başınıza ne çoraplar öreceğini bilsinler..Ben öğrendim hepsini.. Gruplaşan bu kişilere dikkat diyorum sadece.. Çalıştıracaksanız eğer, Sigortasını sağlam yapın, maaşı sağlam verin. Kıdem tazminatlarını her yıl yenileyin.. Duygusal davranmayın. Çünkü bu kişiler binada hatırı sayılır bir iki daireyi kafa kola alıyorlar, sonra sistemli bir şekilde o binayı tuzağa düşürüyorlar.. Haliyle o binada huzur bırakmıyorlar, komşuluk ilişkilerine büyük darbe vuruyorlar.. Yani Hemşericilik adı altında buluşan bu kişiler fırsat kolluyorlar ve o binalara maddi yönden çok zarar veriyorlar.. Demem o ki, binalarında namuslu ve düzgün kapıcı olanlara sahip çıkın, ama fırıldaklara, sahtekarlara dikkat edin. Kanmayın inanmayın..HEPİNİZE İYİ HAFTALAR