Katılımcılara, kültür ve marka ekonomisi hakkında bilgiler veren Tuncer, yaşadığı tecrübeleri ve alanıyla ilgili yaptığı çalışmaları da kendisini dinleyenlerle paylaştı. “Kavramların ve kültürün, reklamda çok önemli bir yeri vardır” diyen Tuncer, örnekler üzerinden reklamcılığın önemine dikkat çekti.HİKAYESİZ MARKA OLMAZSelim Tuncer: ‘’Reklamcılığın harcı duygu ve hikâyeler, reklamlar ancak hikâyelerle ve duygularla yaşıyor. Bu son 15 senedir keşfedildi. Ben bunu daha öncesinde de söylüyordum. Hikâyesiz marka olmaz. İnsan algısı böyle çalışır. Dünyada ilk 500’e giren bir markamız olmalı, ilk sıralamaya giren reklamlar, kültürü reklama empoze eden ya da finansal yönden iyi olan ülkelerin reklamlarıdır. Reklamını iyi yapan ülkelerin kavramları iyi araştırmış olmaları ve daha detaycı şekilde düşünmüş olmaları, onları bir adım öne taşıyor. Marka bu sebepten dolayı ön plana çıkıyor. Marka deyince aklımıza gelmesi gereken ilk kavram, soyut şeyleri inşa etmekle olayların başlayacağıdır. Öncelikle bu toprakları markalaştırmalıyız, bunu da ancak kültür ve sanatla gerçekleştirebiliriz. Üstünde oturduğumuz kültürel serveti kültürel sermayeye dönüştürebilmeli, yattığı yerden çıkartıp yücelttiğimiz soyut değerleri, ürün ve hizmetlerimize yükleyebilmeliyiz. Bu farkındalığı yaratmak amacıyla çalışmalarımızı yürütmeliyiz‘’ dedi. HABER MERKEZİ