1997 yılında yayınlanan ve 11 dalda Oscar Ödülü almaya hak kazanan Titanik filminde elinde kemanıyla, "Kimse bizi dinlemiyor ama biz yine de çalalım." diyen kemancıyı ve ekibini hepimiz hatırlarız. Gemi batarken herkes kaçma ve kurtulma telaşındayken bu sahne bana çok manidar gelmişti ve en çok aklımda kalan karelerden biriydi. Son zamanlarda Ramazan ayı gelince bir eğlence furyası aldı başını gidiyor. Belediyelerin sponsorluğunda şarkıcı, türkücü ve popçulardan oluşan konserler verilmeye başlandı. Bu eğlenceleri görünce aklıma, nerden geldi bilmiyorum, 18. yüzyılın başlarında III. Ahmed'in saltanatı dönemindeki "Lale Devri" geldi... Bu dönemde: "Laleler açtığı ve sadrazam onları padişaha göstermek istediği zaman, lalelerin açmadığı boşluklar başka bahçelerden alınan ve şişeler içine konan lalelerle doldurulurdu. Her dört çiçekte bir, çiçekle aynı seviyede bir mum yanar ve bahçe yollarına her türlü kuşla dolu kafesler asılırdı. Kameriyeler muazzam miktarda ve şişelere konmuş her türden çiçekle süslenir ve sonsuz sayıda çeşitli renkli cam lambalarla aydınlatılırdı. Bu lambalar aynı zamanda davet için özel olarak ağaçlıklardan getirilen ve kameriyelerin arkasına yerleştirilen çalılıkların yeşil dallarına asılırdı. Bütün bu çeşitli renklerin ve sayısız ayna ile yansıtılan ışıkların etkisi şahanedir. Işıklandırma ve Türk müziğinin gürültülü konseri tüm bunlara eşlik eder ve laleler açtığı sürece her gece bu eğlenceler devam eder. Bu süre zarfında Sultan ve maiyeti sadrazam tarafından yedirilirdi." Neyse bu iki olayı hatırladıktan sonra bu eğlenceler gerekli olup olmadığını ve maliyetini düşünmeye başladım. Kendimce, "Bu eğlenceler başka türlü yapılamaz mıydı? diye fikirler yürüttüm. Cevabı çok basitti, ancak ben yine de kendimi zorladım, durdum. "Neden böyle bir şey yapıyorlar acaba?" diye anlamaya çalıştım... Ramazan ayında eğlence yarışına giren belediyelerden bazıları Ramazan çadırları, kitap fuarları, festivaller, dinletiler, Kur'an-ı Kerim okumaları ve vaaz programları düzenlerken; bazı belediyeler "Ramazan Eğlencesi" adı altında şarkılı, türkülü halk konseri düzenliyorlar. Halk ise birincilerine daha fazla rağbet gösteriyor ve sürekli yapılmasını istiyor... Bazı alimler, "Şarkılı ve türkülü eğlencelerin de nezih olanları vardır. Şarkı ve türküde ne söylendiği ve ne yapıldığı önemlidir. Göbek atılarak türkü söyleniyorsa bunu meşru görmek mümkün değil." derken bazıları; "Aslolan yapılan eğlencenin İslam'ın ruhuna uygun olmasıdır. Musiki dinlemek dinen yasak değil. Kalkıp da Ramazan'da Ahmet Özhan'ı dinlemek yanlış diyemeyiz. Popçular için de durum aynı. Önemli olan söylenen şarkıların güftesi ve sözleri." dediler... Elbette farklı farklı görüşler ve düşünceler olacaktır, ancak bu yapılanların toplumun vicdanında pek kabul gören eğlenceler olmadığını düşünüyorum... Ramazanda eğlenceler, yarışmalar, festivaller, oyunlar ve dinletiler olur, olacaktır da ancak bu şekilde yüksek maliyetlerle, vicdanlara sığmayan ve inancımız gereği de tartışmalı olan bu konuda daha dikkatli olunması gerektiği kanaatindeyim... Yine de büyükler bilir, ne diyelim !.. Zaten, "Kimse bizi dinlemiyor ama biz yine de çalalım." ne dersiniz... zekeriyaefiloğ[email protected]