'Adamın biri bir gün bahçesinde otururken pislikten top yapan bir b*k böceğini görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş:

'Ey Allahım! her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın?'

Aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış.Derdine kimseler çare bulamamış.

En sonunda bilge bir doktor 'Bak demiş bazen bahçelerde gezen bir böcek olur ayakları ile pislik yuvarlar işte o yuvarladığı pisliklerden 40 gün boyunca aralıksız yiyeceksin' demiş.

Adam köfteyi çakmış ve 40 gün boyunca o pislikleri yemiş ve iyileşmiş. Aradan yıllar geçmiş aynı adam gemiye binmiş ve denizin ortasında çok büyük fırtınaya yakalanmışlar. Herkes bağırıp, çağırıp, ağlaşırken bu adam bacak bacak üstüne atıp sakince çayını yudumluyormuş. En birileri dayanamamış sormuş. 'Biz yana yakıla dua edip bağırıp çağırıyoruz sendeki bu ne rahatlık ne be adam!.'

Adam şöyle cevap vermiş ' KURBAN OLDUĞUMUN BİR KERE İŞİNE KARIŞTIM BANA KIRK GÜN B*K YEDİRDİ, İSTER YÜZDÜRÜR, İSTER BATIRIR BEN KARIŞMAM KARDEŞİM.'

Valla böceğin hikayesi böyle, hayatımız boyunca sosyal yaşantımızda ve iş hayatımızda bu hikayeye benzer birçok tecrübe ediniriz, çok defa da bi halt ettim bir daha edersem der çıkarız işin içinden.

Bazı işler var ki ne kadar yorulsanız kırılsanız, horlansanız da; küsme, darılma, boş verme, karışmama şansınız yoktur. Adalet, sağlık, emniyet-asayiş işleri gibi.

Ülke Gündeminden de yola çıkarak hikayede bahsi geçen 'PİSLİK' son 1 haftadır ülke gündemine düşen 'BÜYÜK YOLSUZLUK ve RÜŞVET OPERASYONU' kapsamında milletin midesini bulandıran olaylar gelişmeler,

'Adam' ise başarılı operasyonlar sonrası görev yerleri değiştirilen 'EMNİYET MÜDÜRLERİ ve POLİS TEŞKİLATI' dır.

Maalesef ülkemizin ve ülkemizde namusuyla işini yapmakta olan kamu çalışanının kaderi bu, başarılı bir operasyonun sonucu ipin ucu hatırlı birine dokunmasın yeterki, milletin malı mülkü geleceği gitsin, hırsızlık olsun, rüşvet dönsün her ne halt olursa olsun yeter ki sonu muhteremlerin zülfüyarine dokunmasın.

Dünyanın neresine giderseniz gidin son bir haftadır yaşanan olaylar, perdesine arkasına bakılmadan, taktir edilir, övülmeye ,ödüllendirilmeye layık müthiş bir ' POLİS OPERASYONUDUR' örnek olması-alınması gereken bir başarıdır öyküsüdür…

Ama ne oldu kimler cezalandırıldı hep beraber gördük, üzüldük sonuç böyle olmamalıydı. O operasyonları yapanlar ödüllendirilmeliydi.Bu karmaşık durumun polisin birilerinin polisiymiş imajı olduğunu düşünüyorum. Çünkü son yıllarda yaratılan algı o şekilde idi. Halbuki Polis halkın devletin polisi öyle olmalı, ne a-partisinin, ne b-partisinin , ne hükümetin, ne bir cemaatinin camianın değil POLİS TÜRK MİLLETİNİN, Türkiye Cumhuriyetinin polisidir.

Görevi de milletin canını, malını, haklarını ve menfaatlerini korumak, kollamaktır.

Kim haksızlık, kim hırsızlık, kim dalavere dolandırıcılık yaparsa karşısında onu bulur, bulmalıdır.

Siz polis teşkilatını, adaleti, sağlığı partizanca hislerle kontrol etmeye güdümüze almaya çalışırsanız, iki gün sonra döner dolaşır başka birileri de aynı taktikle hareket eder rüzgar ektiğiniz yerden fırtına biçmek durumunda kalırsınız.

Medyada meydanlarda polise savcıya daha önce methiyeler düzenlerin bu gün onlardan çete diye bahsettiğini duyup üzülüyoruz, bu nasıl çetedir bu nasıl örgüttür ki milyarlarca liralık bir çarka çomak sokuyor.

Sn. Yetkililer hali hazırda çok zor şartlarda görev yapan emniyet görevlilerini, halka şikayet edip onlarla karşı karşıya getirme hevesinizden lütfen vazgeçin; 'Son 5 yılda onlarca operasyona bu savcı bu polisler imza atmadı mı?

Onlarca belediye binasını basıp belediye başkanlarını personellerini bu polisler gözaltı yapmadı mı ?

Kimsenin giremediği askerin kozmik odasına girip yılların evrakını alıp bu polisler bu savcılar çıkarmadı mı ? Halkbanka girdiler, bakanların çocuklarını gözaltı yaptılar diye olmadık iftiraya maruz kalıyorlar' demezler mi?

Bakınız; Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak taraf olduğumuz ; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine,Birlemiş Milletler, Avrupa insan Hakları, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmelerine aykırı, Sendikal örgütlenmeleri yasak, ciddi manada imaj sorunu bulunan 1930 lu yıllarda düzenlenmiş dönem dönem değişikliklere uğramış iç hizmet kanununa göre çalıştırılan 250 bin civarında polis memuru var lüften onların onurlarıyla, şerefleriyle oynamayınız, bırakın görevlerini yapsınlar, eğer onlar için olumlu bir şey yapmak istiyorsanız en başta 'SENDİKAL ÖRGÜTLENME HAKKINI' verin, vermiyorsanız çalışma şartlarını düzeltin, sürgün edilmesi bir ilçe başkanının iki dudağı arasında olan bu şerefli insanlara değer verdiğinizi gösterin.

Yok polis biz ne dersek onu yapar derseniz; poliste ayak ayak üstüne atar, arabadan inmez, lahmacununu yer, ayranını içer, sigarasını tüttürür hırsızlıklar yolsuzluklar alır başını gider, herkes kendi çözümünü kendi bulmaya çalışır hiçbir siyasi mekanizma bu pisliği temizleyemez bizden demesi…