İbn- i Haldun “Tarih bütün birimlerin anasıdır” der. Büyük Atatürk’ün tespitleri ise tarih bilimi ile ilgili hassas terazinin düşünce ve doğrultu tutarlılığını işaret eden ölçümü gibidir.“Tarih yazmak, yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen gerçek insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır”.Buradan yola çıkarak zihin coğrafyamızda şimşekler çaktıran şu gerçekleri rahatlıkla ifade edebiliriz diye düşünüyorum.Tarih yazımına koyulanlar, kesinlikle tarihsel gerçekliğe uygun davranacaklar. (1) tarihi ve tarih içindeki olayların seyrini tahribata yönelmeyecekler. (2) şahsi görüşlerinden kaynaklı olarak ve ikbal beklentisinden dolayı eklemeler ve çıkartmalar yapmayacaklar. (3) kendi sikletlerinde olmadığı halde tarih içindeki aktörlere gerçek dışı rol dağıtımında bulunmaktan özellikle kaçınacaklar. (4) Genel kaideyle ilgili bu temel gerçekleri sonsuza kadar çoğaltmak mümkün.Ancak sözcük enflasyonundan uzak durmayı yeğleyerek konu başlığını irdeleyelim.Gün geçmiyorki, Gaziantep Kültürü ve Savunma Tarihi ile ilgili yeni kitaplar neşredilmesin. Bu kabil yayınların çoğalması sevindirici.Ancak iş bir genel tekrar edebiyatına dönüşünce ya da bilimsellikten ve orijinaliteye uygunluktan uzak kes-yapıştır mantığıyla yapılınca anında kabak tadı vermeye başlıyor.Bir süreden beri Gaziantep kamuoyunu meşgul eden ve üzerindeki sis perdesini bir türlü kaldıramayan bir kitap var.Doç. Dr. Halil İbrahim Yakar’ın “Gaziantep Savunması – Hatıralar – Belgeler, Antep Savunması Hatıraları – Belgeler” Ankara Aralık 2015 tarihli 567 sayfalık kitabı.Doç. Dr. Halil İbrahim Yakar’ın asıl uzmanlık alanı edebiyat, Gaziantep Üniversitesi’ndeki görevinin yanında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan Gazi Kültür A.Ş’nin de aynı zamanda Genel Müdürü.Yakar’ın asıl alanından uzaklaşarak, tarih bilimine ve oradan Gaziantep’in yakın geçmişine yönelmesiyle birlikte, oldukça tartışmalı ve büyük bir bütçeyle kurulan Gazi Kültür A.Ş’ye Genel Müdür olarak atanması Gazianteple ilgili yeni bir projenin gereğimidir bilinmez.Fakat Doç. Dr. Halil İbrahim Yakar’la aynı üniversitenin akademik kadrosunda yer alan Yrd. Doç. Dr. Celal Pekdoğan’ın bahse konu kitabın bütününe yönelik olarak getirdiği eleştiriler yalanır, yutulur cinsten değil.Celal Pekdoğan’ın kitapla ilgili tespitlerine ve getirdiği ağır eleştirilere kulak vermek zorundayız. Zira Pekdoğan tarihin uzağında değil bizzat içinde.Gaziantep Üniversitesi, Tarih bölümünde öğretim görevlisi ve Gaziantep’in yakın geçmişiyle, Savunma tarihine hakim bir kişilik.Celal Pekdoğan kitapla ilgili olarak Gaziantep basınında yayınlanan bir dizi analitik yazıyı kaleme almış. Ancak bu zamana kadar ne kitabın yazarından nede kitabın sorumluluğunu üstlenen makamlardan bir ses alamamış.Bu durum acaba Celal Pekdoğan’ın haklılığı karşısında sezsizliği muhafaza ederek durumu kurtarmaya yönelik bir manevranın kendisimi?Celal Pekdoğan’ın yazılarını okudum ve kendisiyle bu konuyla ilgili olarak iki kez telefon görüşmesi yaptım.Tespitler arasında; çeviri hatalarından, yazım yanlışlarına, tarihi çarpıtmaktan, algı mühendisliğine kadar pek çok tartışmalı konu başlığı mevcut.Şehrin nelazımcılığı ile ilgili birimlerin sorumlu makamlarını işgal eden zihniyetin vurdumduymazlığı birleşince ortaya Gaziantep içinde ülkemiz içinde felaket senaryolarının uygulama alanları için gerekli olan maddi zemin kendiliğinden oluşuyor.Tıpkı son oynanan Gaziantep tiyatrosunun dönüştüğü kepazelik ve müzebbiblerinin yanına kar kalan emsalsiz ihanetleri gibi.Akif’in “Sahipsiz vatanın batması haktır / Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” tespiti günümüz Türkiyesi’ne ve Gaziantep’e yeniden tarihsel bir dokunuşu içeriyor.