Sarsu'da Musa adında genç bir adam vardı. Kendisi güreşçiydi ve pehlivan (pelvan) adıyla tanınırdı. Küfürlü ve kaba konuşan biriydi. Akrabalarının çokluğu nedeniyle de köyde herkes kendisinden çekinmekteydi. Ali kıran baş kesen tipinde bir adam. Artova ile Sarsu son derece geri kalmış birer bölgeydi. Bir gün Musa bana da köylülere davrandığı gibi laubali davranınca tartıştık. Tabi ki, ben restimi çektim hemen.

Aradan birkaç gün geçti. Bir gün gece yarısı Artova'dan köye döndüm. Okulun bahçe kapısı bir arabanın geçebileceği kadar dar bir kapıydı. Farların ışında kapı arasında bir gariplik gördüm.

Kapı arasına normal boy karpuz büyüklükte taşlar piramit şeklinde, düzgün ve bir metreye yakın yükseklikte dizilmişti. Köyde kimseyle sorun yaşamadığım için durumu hemen anladım.

Pehlivan Musa bana gözdağı vermek ve dikkatsiz geçersem arabamın hasar görmesi için bu taşları yığmış veya yığdırmıştı. Taşlara karışmadım. Geri dönerek Artova'ya gittim. Jandarma karakoluna uğrayıp durumu anlattım. Komutanın karakolda olmadığını, yarın komutana anlatarak konuyla ilgileneceklerini söylediler. Komutanın evini sordum. Evde olmayacağını söyleyerek bana bir yer tarif ettiler. Sanırım oyun veya kumar oynanan bir yerdi. Komutanı orada bularak durumu anlattım. Bir not yazarak bana verdi ve karakoldaki görevliye vermemi söyledi.

Tekrar karakola dönerek notu verdim. Sekiz on kadar jandarma silahlanıp jandarmanın kamyonetine bindiler. Başlarında bir uzman çavuş vardı. Ben önde jandarma arabası arkamda köye geldik. Okul kapısının önünde arabalardan indik. Komutan muhtarı ve köy bekçisini çağırdı. Pehlivan Musa'nın ne kadar kardeşi ve yakın akrabası varsa yataklarından kaldırıp Musa'yla birlikte bahçe kapısı önüne getirdiler.

Asker başlarında bekledi. Hepsi birden çalışarak taşları yerlerinden kaldırıp kapının uzağındaki arsaya attılar. Komutan bir daha böyle şeylerin olmaması için sıkı sıkı tembihleyerek askerleri alıp gitti.

Ben de arabamla bahçeye girerek her zamanki yerine park edip lojmana girdim.

Kabadayılık her zaman ve her yerde sökmüyordu demek ki…

Kalleşten de kabadayı olmazdı.