'Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.

Anayasanın 'And içme' başlıklı 81. maddesi TBMM üyelerinin göreve başlarken ant içmesini hükme bağlıyor.

Bu kapsamda, TBMM dışından atanan bakanlarda milletvekilleri gibi bu şekilde ant içiyor.

Ağır bir sorumluluk ve vebal içeren bu yemin metni aslında milletle milletvekilinin akitleşmesi, altına attığı namus ve şereften oluşan imzasıyla kabul ettiği sözleşmesidir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus hiçbir milletvekilinin mürekkepli kalemle imza atmadığı, ancak imzasını namus ve şeref vurgusuyla 70 milyonun tanıklığında yeminle yapmasıdır.

Bu durum millete karşı yeminli sorumluluğu, Allah katında ise o büyük vebali milletvekilerinin omuzlarına yükler.

Bildiğim kadarıyla yemin metninden imtina eden milletvekili TBMM'ye girer, ancak Genel Kurul Salonundaki toplantılara iştirak edemez.

Bunlar bilinenler yada bilinenlerin tekrarı. Bizim yaptığımız bilinenleri biraz daha açarak, kendi orijinal sözcüklerimizin kuşattığı yorumu sizlerle paylaşmak.

Şimdi sizden istediğim yemin metninin ruh ve anlam olarak birbirinden ayrılmayacak olan her cümlesini yeniden ve sindirerek okumanız.

İçerdiği anlam ve sorumluluğun boyutlarını kendi halet-i ruhiyeniz içinde sorgulamanız. Sonrasında ise bu ruh ve düşünce halinin oluşturduğu zemine bugünkü parlamentoda görev yapan milletvekillerini oturtmanız.

Eminim sizde benim gördüklerimi göreceksiniz. Birinci meclisin yani Cumhuriyet Devleti'ne ruh ve mana taşıyan kurucu meclisle uzaktan yada yakından hiçbir alakası olmayan bu yapı, sizi yeniden düşünmeye ve yeni kararlar almaya sevk edecek.

Zira meclisin manevi atmosferi bu milletvekillerini reddediyor ve varlıklarını kabul etmiyor. Milletin vekilleri ise bu yapının husule getirdiği aynı kapta kaynamıyor.

Çünkü, demokrasinin mabedi saydığım parlamentonun kutsiyetine vakıf milletvekili sayısı oldukça az, bu sayısal yetersizlik ise demokrasinin aksamasının, Türk Milleti adına yönetme kabiliyetinin değil, kimi güç adakları adına yönetilme bahtsızlığınında ta kendisi