Eğitim-Bir-Sen Gaziantep Şube Başkanlığı yaptığım dönemde, şimdi daha iyi anlayabildiğim çok enteresan bir olay ile karşılaşmıştım. 2010 Ağustos Ayı idi ve olay şöyle gelişti.

Ekrem SERİN İl Milli Eğitim Müdürü yeni olmuştu. Ancak gerek söylemleri ve gerek eylemleri ile hem şahsıma, hem de sendikama karşı hasmane bir tutum içine girmişti. Bunu anlayabilmek ve yorumlayabilmek için konuşmak gerekiyordu. Konuşmak için yaptığımız girişimlerde değişen bir şey olmadı. Paralel Yapıyla birlikte hareket eden siyaset mekanizmasından birilerinin, 'Eğitim-Bir-Sen'in Milli Eğitimdeki etkinliğini bitirin.' talimatı verdiğini hissettik ve birilerinin bundan rahatsızlık duyduğunu öğrendik. Şimdi adını açıklamayacağım birisi de beni arayarak, 'Yeter artık şu Gaziantep Milli Eğitimini biraz da biz yönetelim.' dedi. Bu kişileri BAŞBAKANA söyleyeceğim. Halbuki bizim yönetmek gibi bir derdimiz yoktu, sadece bu YANLIŞ KADROLAŞMAYI yapmamaları için tampon görevi görmeye çalışıyorduk.

Bir gün Milli Eğitim Şurasına bizim sendikamız davet edilmemişti. Biz de bunun üzerine sendikamızın böyle önemli bir şuraya neden davet edilmediği ilgili bir açıklama yaptık. Bu açıklama medyada yer aldıktan sonra Ekrem SERİN bizim yönetimimizden bir arkadaşımızı arayarak, ağır sözcüklerle hakaret etti. Ben İstanbul'a tatile gidiyordum. Yolda bu durum bana aktarılınca çok şaşırdım. Hemen telefon açıp olayı doğrulatmaya çalıştım. Ancak gerek Ekrem SERİN ve gerekse ona yakın olan Şube Müdürleri telefonlarıma cevap vermediler. Ben de İstanbul'a gidince durumu arkadaşlarımla değerlendirerek bir basın bülteni gönderilmesine karar verdim. Metni ben hazırladım. Metnin sonunda 'bu iğrenç kadrolaşmayı çok yakında deşifre edeceğiz ve bomba açıklamalar yapacağız' diye bitirdim.

Bu açıklama üzerine sendikamıza üye olan cemaatten arkadaşlarımızın ciddi tepkisini çektik. Bir kısmı istifa etti, bir kısmı da etmek için hazırlık yaptı. 'Sendikasından 1000 kişiyi istifa ettiririz' tehditleri gelmeye başladı. Derken hiç alışık olmadığımız bir şekilde eylem yaparak şahsımı istifaya çağıracaklarını duydum. Haberi doğrulatmaya çalıştım. Evet doğruydu. Yapmamaları gerektiğini söyledim, ancak dinletemedim. Daha sonra alınan ortak karar gereği ve malumdur kararın nerede alındığı, cemaatten üyeler öğretmenevinin önünde basın açıklaması yaparak istifa ettiler ve şahsımı da istifa etmeye davet ettiler. İnanamamıştım. 'Tedbir' mantığı ile hareket ederek dünyada bu kadar Müslümanlar ALEYHİNE olay, zulüm ve haksızlık olurken bile çıtını çıkarmayan bu anlayışın nasıl böyle bir EYLEM yaptıklarına inanamadım.

Gerçekten de bunu yaptılar. 50 kişiyi öğretmenevinin önünde toplayarak ellerinde istifa formlarıyla şahsım ve sendikam hakkında akıl almaz şeyler söylediler. Bu açıklama malum medyada da yerini buldu. Hatta Gaziantep'te bazı basın kuruluşları adını söylemeye gerek yok, bu işe o kadar sevinmiş olacak ki sür manşetten haber yaptılar. Evet, '1.000 kişiyi sendikasından istifa ettirin' talimatı cevap buldu ve sapır sapır emir komuta ile istifa etmeye başladılar. Kendilerinden olmayanları da güç göstererek istifa etmeye zorladılar…

Daha sonra Okul Müdürü olarak görev yaptığım okula sabahın erken saatlerine ve akşamın geç saatlerinde olmak üzere 2 kere müdür yardımcısı ve şube müdürü gönderen Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürü Ekrem SERİN, hakkımda tutanak tutturarak bana ceza vermek ve görevimden almak için çalıştı. Okuluma tutanak tutmaya gelen, Müdür Yardımcısı Bekir İNCİ'yi arayıp sorduğumda 'Hocam ben böyle bir sebep için gelindiğini bilmiyordum.' dedi.

Kini bitmedi ve daha sonra ise Öğretmenevi ve ASO Müdürlüğünde görev yaptığım süre içinde benimle ilgisi olmayan bir olay yüzünden şahsıma maaş kesim cezası verdirdi.

Ne kadar itiraz etsem de yanımda Müdür Yardımcısı olarak çalışanları da baskı altına alarak cezamı uygulattı.

Bu ceza yıllar sonra şu an görev yaptığım okula atanmama bile engel oldu.

O zaman bana karşı çıkanlar olmuştu. Hatta en yakınımda olanlar bile bana karşı çıkmış, yaptığımın yanlış olduğunu söylemişlerdi. Aradan yıllar geçti ve şu an ben ne demişsem aynısını Sayın Başbakan söylüyor. Dün bana cephe alan siyasiler, ardımdan atıp tutan basın, istifa eden üyeler ve yönetimimden herkes 'Zekeriya haklıymış !..' diyorlar. Ama olan şahsıma oldu… Yıpranan ve yıpratılan hatta İl Milli Eğitimdeki Şube Müdürü ve Müdür Yardımcılarına 'yanınıza gelince oturtturmayacaksınız !..' denilen ben oldum… İnsanlar, Milli Eğitim müdürünün tepkisini çekmemek ve kendi bireysel istikballerini düşünerek benden uzaklaştılar… Onlarca iyiliğim olduğu halde, selam bile vermeyenler oldu... Bana cüzzamlı muamelesi yaptılar, dışladılar, görmezden geldiler ve en acısı unuttular…

Evet, bu acıları bizzat yaşayan birisi olarak Sayın Başbakanı çok iyi anlıyorum… Paralel ilk eylem bana yapıldı çok iddialı bir yaklaşım ancak varın gerisini siz değerlendirin artık…