Kullandığımız benzin, dünyanın en pahalı benzini.. Gaziantep’te yediğimiz içtiğimiz hatta satın aldığımız herşey, Türkiye’nin en pahalısı noktasına getirildi çok şükür.. Hesap soran yok.. Bu niye böyle diyen yok. Kontrol eden yok.. Küçük bir nohut dürümü bile zamlanmış.. İçerisinde ne olduğu bilinmeyen yiyecekler hatta lahmacun bile piyasada alenen satılıyor.. Sokaklarda satılan tatlılar bile zamlanmış.. Tüketicilerden itiraz yok, adeta kaderci olmuşlar.. Vur eline al parasını yöntemi uygulanıyor resmen..Marketlere gidenler her hafta değişen ve yükselen fiyatlara alışmış sanki.. Ben de, sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, bu şehirdeki pahalılık freni patlamış bir kamyonun yokuş aşağı gidişi gibi kontrolsüz şekilde gidiyor.. Şikayet edenler maalesef düzeltmeleri gereken yetkililerce kötü adam yerine konuluyor.. Çıkıp açıklama yapanlar söylediğine pişman ediliyor, baskılara maruz bırakılıyor.. Tabii tek tük çıkan bu sesin etkisi olmuyor..Biliyorsunuz Sayın Fatma Şahin buna duyarsız kalmadı ve toplantı yapalım dedi, sevindik tabii.. Zaman geçirilmeden Ticaret Odasında ön bilgi için esnaf ile buluşuldu.. Ama aldığımız bilgilere göre, kimse içtenlikle çıkıp birşeyler dememiş.. Diyen olsa da destek görmemiş.. Buna rağmen bu teşebbüsün İnşallah devamı gelir demek zorundayım.. Onda da, tüketicilerin ve bu işi gerçekten yaşayanların görüşleri alınır..ŞEHİR BÜYÜDÜ NÜFUS BÜYÜDÜ YOLLAR ÖYLECE KALDIDönelim akaryakıt fiyatlarındaki dünya birinciliğine.. Enteresandır bu kadar yüksek fiyata rağmen herkes halinden memnun sanki.. Gaziantep’te yollar araçlardan geçilmiyor.. Toplu taşıma işimiz de yetersiz olunca, arabası olanlar geçiyor direksiyonun başına, çıkıyor kalabalığa.. Böylece 50 senedir aynı şekilde duran caddelerde trafiğin tıkanmasına katkıda bulunuyor. Oysa şehir aldı başını gidiyor, büyüdükçe büyüdü.. Nüfus büyüdü, buna göç edenler de eklenince hem insan hem araç sayısı aldı başını gitti. Tüm bunlara karşın yollar aynı kaldı tabii.. Öyle bir hale geldi ki Gaziantep, inanın yaya olmak bile eziyetli olmaya başladı. Çünkü kaldırımlar işgal.. Yollar tıkalı.. Hele gündüz trafiği tam bir baş belası.. Şehrin merkezi resmen kilitleniyor..TRAFİK LAMBALARIYLA NİYE OYNANIR Kİ ?Ben Yıllardır yazıp duruyorum bu meseleyi.. Ulaşımda bir türlü anlatamadığım, dinletemediğim ışık sürelerinin kısa tutulması yüzünden en merkezi yerlerde akışın sağlanamayışı zaten tam bir işkence.. Oysa en yakın örnek Ankara.. Uzatmışlar yeşili ve kırmızıyı, hesaplamışlar yeşil kuşağı, o başkentin en yoğun kavşakları tıkır tıkır işliyor.. Bizde maalesef yok. En önemli kavşaklarda en kabadayı yeşil ışık süresi 40 veya 50 saniye.. Oralarda da kavşaklara parkedilen araçlar yüzünden akış sağlanamıyor.. Birde sarı ışık tuzağı var maalesef.. Trafik lambalarında bir ara saniye süresi gösteriyorlardı, şimdi o da yok.. Yeşil yanıyor bir bakıyorsunuz sarıdan geçip aniden kırmızıya dönüyor, geçsen ceza yiyeceksin. Geçmesen arkadan gelen aracın size çarpması kaçınılmaz.. Niye kaldırırlar bu saniye sürelerini anlamak mümkün değil.. Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama ve Raylı Sistem Daire Başkanı sevgili Hasan Kömürcü ile sürekli görüşüyoruz, anlatıyorum, ama eğer bunları yazmak zorunda kalıyorsam, ters giden şeyler olduğundandır..BU MEKTUBU YAYINLAMALIYIMŞehri ilgilendiren konularda gelen çok sayıda mail ve sosyal medyadan mesajlar yazan okurlarımızın bu görüşlerine önem veren birisiyim.. Bazılarıyla birebir konuşuyorum, bazılarını ise bu bölümde mümkün olduğunda yayınlıyorum.. İşte bunlardan birisi daha.. Okuduğunuzda belki de hepinizin dile getirmeye çalıştığı konulardan birkaç tanesi. Sayın Mehmet Kaya göndermiş, gelin birlikte okuyalım:Ökkeş Bey Merhaba, Uzun zamandır yazamıyorum, ama sizi izliyorum. Bu şehrin sorunları ile nerede ise tek başınıza uğraşmaya çalışıyorsunuz. Sorunlar da o kadar çoğaldı ki, hangisine öncelik vermek gerekir, inanın karar vermek çok zor. Allah yardımcınız olsun.Bir konu var ki, uzun zamandır yazıp yazmamakta kararsızdım. Aşık Mahsuni Şerif gibi, bilmem yazsam mı, yazmasam mı diye çok düşündüm. Bu düşüncemin nedeni, yukarıda belirttiğim sorunların çokluğudur. Bu kadar sorunun içinde, benim sorunum ne kadar önemlidir. Ona da siz karar verin. Sorunum şu; TRAFİK.Trafikte uzun zaman sonra tekrar eskiye döndük. Yıllar önce; trafik polisleri araçla gezerken, yanlış park yapanları anonsla uyarırdı. O günkü şikayetlerle polisler bu işi yapmaz oldular. Şimdi piyasaya Belediye Trafik görevlileri çıktı. Günde en az 8-10 defa bu çirkin anonsları dinlemek zorunda bırakılıyorum. Yüksek sesle, tıpkı azarlar gibi, bak döverim haa dercesine, araçların bulunduğu yerden çekilmesini, aksi halde yasal işlem yapılacağını belirtiyorlar. Peki, bu anons sonrası trafik düzeliyor mu? Hayır, eski hamam eski tas. Değişen hiçbir şey yok. Yaratılan çevre kirliliği ve verilen rahatsızlık da kafamıza kâr kalıyor. Bu anonsu yapanlar ve onlara bu görevi verenler, bu işin çevre kirliliği olduğunu bilmiyorlar.Kirlilik sadece çöp atmakla olmaz. Çöp atmak ile böyle gereksiz gürültü yapmak arasında bir fark yok. Trafiği düzene koyacaksanız, anons yerine uygunsuz araçları çekin. Şehrin merkezi yeri olan İncilipınar’da kavşak içlerinde onlarca araç görürsünüz. Bunlar hep aynı araçlardır. Bunları anonsla yerinden kaldıramazsınız. Her gün birkaç tanesini çekerseniz, ancak düzene koyabilirsiniz. Bunu yapmak çok zor değil. O halde niye bu yol uygulanmıyor da, ısrarla kirlilikte ısrar ediliyor? Tam bir soru işareti?Sayın Özekşi, size daha garip bir şey anlatayım. Nail Bilen Caddesi üzerindeki Hayri Zengin Camiinin önü bir yıl önce park haline getirildi. Çok ta güzel oldu. İlk yapıldığı günlerde orayı bölge esnafı otopark olarak kullanmak istedi. Bu durumu Büyükşehir Belediyesine elektronik posta ile şikayet ettim. İki ay sonra cevap geldi. Bu konu bizi ilgilendirmez, emniyete müracaat edin deniliyordu. Son derece traj-ikomik bir cevap. Trafikte bir diğer sorun; bazı kavşaklarda en sağ şeritte düz kapalı çizgi vardır. Bu çizginin anlamı, bu alana girilmemesi gerektiğidir. Çünkü orası, ambulans gibi geçiş üstünlüğü olan araçların geçmesi içindir. Bu kuralı, bir çok trafik görevlisi bile bilmiyor. Üzücü olanı, ambulans şoförleri de bilmiyor. Burası, özellikle uyanık taksi şoförleri için ayrılmış gibi kullanılıyor. Bu konuda da ciddi bir eğitim verilmelidir. Özellikle ve öncelikle bu görev; şoförler odası ve servisçiler odası gibi meslek kuruluşlarına düşmektedir.Bunları yazdıktan sonra şimdi düşünüyorum. Bu şehrin çocukları olarak biz bugün bunları mı konuşmalıydık? Bu şehri daha yaşanır hale getirmek için fikir üretmek var iken, biz nelerle uğraşıyoruz. Peki, suç bizde mi? Yoksa bizi bunları konuşmak zorunda bırakanlarda mı? Kamil Ocak Stadını konuşacakken, yeni stadın adını konuşacakken, biz bu konulara daldık. Ne diyeyim. Allah sizlere kolaylık versin.. Hoşçakalın MEHMET KAYA YMM-BAĞIMSIZ DENETÇİ HEPİNİZE İYİ HAFTALAR