Ezilen, emeklerinin sömürüldüğünü düşünen insanların başlatmış olduğu Fransız İhtilali (1788-89) öncelikle sanayileşmekte olan ülkelerde etkisini göstermişti. Çünkü insanlara köle muamelesi yapılıyor, emeğe saygı gösterilmiyor hatta sudan ucuz saylıyordu. İsyanı başlatanlar daha çok daha insani yaşam koşulları istiyordu.

İhtilalin etkileri Osmanlıya daha sonraları sirayet etti çünkü Osmanlı'da sanayi olmadığı için emek sömürüsü söz konusu değildi. Gelirin büyük kısmı vergilerden elde ediliyordu.

Bu isyanı ve sonuçlarını fırsata bilen ayrılık yanlısı milletler, 19 yy. başlarından, ihtilal sonrası güç kaybeden ve kendilerine yeni sömürüler arayan emperyalist devletlerin tahrik ve desteğiyle bağımsızlık seslerini yükseltmeye başladı.

Yıllarca kendilerinden bireysel hak ve özgürlük dileyen halkını öldüren devletler Osmanlıdan azınlıkları için daha çok demokrasi, daha çok özgürlük istemeye başladı...

Ve ne zaman ki Osmanlı Avrupalı sözde dostlarının telkinlerine demokrasi taleplerine itibar etmeye başladı, himayesinde yaşayan diğer milletten insanları memnun etmek için uğraştı o gün bugün beli doğrulmadı.

Koca OSMANLIYI Yönetenler; Reform adı altında devlet geleneklerinden ve teşkilat yapısından ödün vermeye başladığı andan itibaren çözülme süreci hızlandı. Bir çok aşamadan sonra parçalanma kaçınılmazdı ve 100 yıl bile sürmeden parçalandı Cihan İmparatorluğu...

"Tarih tekerrürden ibarettir" der dururuz, ne acıdır ki bu tekrarlardan bir ibret bir ders almayız. Devletler hata yapmaz tarih hiç kendi kendine tekrar eder mi ?

Hatayı yapan devleti yönetenler, tekrar edense hatalar sonucu ortaya çıkan sonuçlardan ders çıkarmayanlardır...

Osmanlı 1861 Haziranında Lübnan'da yaşanan çatışmalar sonrasında, Avrupalı büyük güçlerinde baskısıyla Hristiyan Dürziler ve Maruniler için Lübnan Nizamnamesini çıkararak ilk imtiyazını verdiğinde alacakları vergiyi hesap etmiş, diğer milletlerinde farklı talepleri olabileceğini düşünmemişti. "Dürzilere" vergilerini ödemeleri şartıyla bağımsızlık tanıyanlar aynı taleplerle karşılarına çıkanlara karşı duramazdı. Ok yaydan çıkmış sarı öküz yem edilmişti kurtlar sofrasına.

Ardı arkası gelmeyen isyanlar, iç karışıklıklar, düşmanlarla işbirliği yapmalar, arkadan hançerlemeler sonunu getirdi 600 yıllık devletin...

Günümüzde kapalı kapılar ardında bölücülerle yapılan pazarlıklar, verilen tavizler, imtiyaz sözleri ve ayrıcalık teklifleri sonucu ortaya çıkan durum Osmanlının son dönemlerindeki durumdan farklı değildir.

Tarih boyunca baktığımız da "Taviz hep taviz doğurmuştur", terör örgütünün ve elebaşlarının istek ve talepleri bitecek gibi değil; bitmesini beklemek resmen ahmaklık. Sonucu bağımsızlığa varacak bu talepleri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kabul edip karşılaması da imkansızdır.

Terör örgütünün taleplerini masum, insani istekler olarak millete yutturmaya çalışan o kadar zatı muhterem var ki, Pkk'lılara sıra gelmiyor. Bazı sözde aydın, gazeteci eski siyasetçiler durumdan vazife çıkarmak adına PKK'yı, bebek katilini masumlaştırmayı görev edinmişler. Yakında APO'yu Mesih falan ilan eden olursa hiç şaşırmayalım. "Apo Kürtler kadar Türkler içinde şansmışda haberimiz yokmuş" ...

Bir gazeteci bir akademisyen Silivri'dekiler için haksızlık yapıldığını söylese yazsa ERGENEKONCU İLAN EDİLİR İÇERİ TIKILIR. Ama ne hikmetse BDP'liler kandilde teröristlerle sarmaş dolaş, toplantılar pazarlıklar, övgüler vs... kimseden tık yok...

Sanırım malum çevrelerin talepleri üzerine ardı ardına çıkarılan yargı paketlerinde; suçu ve suçluyu övmek suç olmaktan çıkarılmış olmalı ki hiçbir Cumhuriyet Savcısının bir şey yaptığı yok...Hatta ekmeği için eylem yapan işçiyi, eğitim konusunda eylem yapan öğrenciyi polise ihbar eden SÖZDE KÖŞE YAZARLARINDAN GAZETECİLERDEN bile tık yok.. .

Eskidenmiş o, vatana ihanet diye bir suçta, olguda kalmadı... Vatana ihanet falan hikaye artık isteyen istediği gibi ihanet edebilir... .

Yaşanan süreçte sessizlik bu müzakereleri yürütenler için büyük şans ancak elleri gittikçe zayıflıyor, çünkü bu sessizliğin sonu hiçte hayırlı görünmüyor...

BDP Habur sahnelerini kaçırılan askerleri serbest bıraktırdığında yaşanmayacağını beyan ediyor, ancak bazı kesimlerin Nevruzu fırsat bilip zafer naraları atmayacağını garanti edemiyor...

Başta İzmir olmak üzere Anadolu'nun diğer şehirlerinde haberli tahrike açık Nevruz Kutlamaları, Karadeniz ayrıştırma hareketinden sonra farklı bir dönüm noktası olacaktır. Pazarlıklar mektuplar bazılarının elinde patlayabilir bizden söylemesi...