Günçalı'da dördüncü eğitim yılının başındaydık. İlkokula daha önce Mardin'de görev yapan Tekirdağlı Ülker Gürkan öğretmen olarak atanmıştı. Bir seksen boyunda, son derece ciddi görünen ama muzip ve bekar bir kızdı Ülker. Meslekte yeniydi. Okuldaki öğretmen arkadaşlar çevresine toplandılar. Okul bahçesinde terk edilmiş bir ek binayı onarıp Ülker'e lojman yaptılar. Ne hikmetse benim kafama uygun bir öğretmen ataması yapılmıyordu. Ülker önce o lojmanda oturdu. Sonra korkarak beldenin içinde bir ev kiralayıp oraya taşındı.

Aynı yıl ortaokula da Eskişehirli Orhan Pekin öğretmen olarak geldi. Yeni evliydi. Eşi başörtülü, kendisi yürekli ve mert bir arkadaşımızdı. Orhan'ın ilk çocuğu Günçalı'da doğdu. Bir gün çocuğu hastalandı ve Tokat'a götürmek için yola çıktık. Kızıl İniş'in ortasında arabanın ön lastiği patladı. Uçuruma yuvarlanmaktan zor kurtulduk. Orhan'la kafalarımız birbirine uymuştu. Bizden başka kimseye gidip gelmiyorlardı. Genç olduklarından bana abi diyorlardı. Tabi ki, ben de eşiyle kendisini öz kardeşlerim gibi görüyor, öyle seviyordum.

Orhan'la sohbet ederken orada kalamayacağını, yaz tatilinde eş durumundan tayin yaptırıp memleketine gideceğini söylüyordu. Bu fikir bana da güzel göründü. Yaz tatilinde ben de eşimi Gaziantep'teki kardeşimin elektrikçi dükkanına ortak yaptım. Gerekli eş durumu evraklarını tamamlayarak bakanlığa gönderdim. Orhan da gerekli evrakları hazırlayarak göndermişti. Karne tatilinde Orhan'ın ataması Eskişehir'e yapıldı. Bana gelen yanıtta da yalnızca; ''İsteğiniz doğrultuda atamanız yapılamamıştır'' yazan tek satırlık bir yanıt gelmişti.

Aynı yanıtı geçmiş yıllarda da almıştım. Bir ara Milli Eğitim Bakanlığında Teknik Yüksek Öğretim Genel Müdürü olan bir yakınımın yanına uğradım. Konuyu araştırdık. Bakanlıkta ismimin altı kırmızı kalemle çizilmiş ve şöyle bir not düşülmüştü.

"Dokuzuncu Kolordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı Bölgesine giremez.''

*

Ülker Gürkan benim çocuklardan birinin öğretmeniydi. Bir gün okul çıkışı kendisini evime, davet ettim. Yemeğe aldım;

-Hocam siz bunları nereden buluyorsunuz? Oh be, dünya varmış, deyince;

-Her cumartesi günü Çamlıbel pazarına gidip oradan getiriyorum. İsterseniz liste verin size de gerekenleri getireyim, dedim.

-Siz bana bunu daha önce neden söylemediniz hocam?

-Biliyorsunuz. Okuldaki bütün hocalarla limoniyim. Siz de onlarla ortak hareket edince sizi de fanatik solcu sanmıştım.

-Hayır hocam. Ben onlardan değilim. Bundan sonra sizinleyim, dedi.

Sevinmiştim. Beldede iki taraftarım olmuştu.

*

Orhan Şubat tatilinde ilişkisini keserek Eskişehir'e gitmeye hazırlandı. Beldedeki son gecelerinde eşimle beraber evlerine veda ziyaretine gittik. Çay sohbeti yaparken benim aklımdan okuldaki (ben de dahil) bütün öğretmenlerin şikayet edilmesi geçiyordu. Orhan'dan giderken şikayet etmesini isteyecektim ama yanlış anlar diye susuyordum. Ben bu düşüncedeyken Orhan;

-Ne diyorsun abi? Giderayak şunları şikayet edeyim mi, diye sordu.

-Aynı şeyi düşünüyorum. Bu fırsatı bir daha yakalayamam. Sen şikayet et ve öyle git.

-Ne diye şikayet edeyim?

-Yalan ve iftira olmasın. Bunların okul ve köy içinde yaptıkları yanlış propagandalar var. Liste yapalım. Dilekçene bunları yaz, dedim.

O akşam sekiz maddelik bir suç listesi yaptık. Dilekçeyi yazdık. Orhan bir zarfa koyarak cebine yerleştirdi. Orhan'ı;

-Dilekçeyi milli eğitime vermeden sakın gitme ha, diye tembihledim.

Ertesi sabah Orhan beldeden ayrıldı. Tokat'a vardığında resmi kurumlar henüz açılmamıştı. Dilekçenin bulunduğu zarfa milli eğitimin adresini yazarak ve pul yapıştırarak posta kutusuna atıp gitmişti. Tabi ki, bunu gittikten sonra yazdığı mektuplarında belirtiyordu.

Milli Eğitim Müdürlüğü valilik binası içindeydi. Valinin koruması, hemşerim Yılmaz Zembilören milli eğitimdeki bütün şube müdürleriyle tanışıyor ve konuşuyordu. Yılmaz bey kanalıyla dilekçenin yerine yetiştiğini öğrendim. Durumu anlattım. Yılmaz bey benim adıma şube müdürleriyle ve Milli Eğitim Müdürüyle görüştü.

Okuldaki bütün öğretmenlerin dağıtılacağı ve beni iyi bir yere verecekleri konusunda söz vermişlerdi.

Sabrın sonu selamettir.