Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından “12 Mart Dünya Böbrek Günü” - Böbrek Naklinin Önemi nedeniyle düzenlenen “Yaşamak Yetmez! Böbrek Naklinin Önemi” konulu toplantı GAÜN Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi Oditoryumunda yapıldı.

İYİ BİR TABLO YOK

Toplantının açılışında konuşan GAÜN Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent Elbeyli, “Organ az hasta çok, bu nedenle ortaya çıkan çok iyi bir tablo yok. Ülkemizin sağlıkla ilgili çok ciddi atılımları, iyi göstergeleri olduğu gibi bu yönden de sıkıntılı bir tablosuyla karşı karşıyayız. Biz öyle bir toplumuz ki gözümüzü kırpmadan oranımızı veririz ama yine o sağlığımızı tehlikeye atacak her türlü hatayı da yaparız. Yine de bu toplumda yer alan bizler, görev alan her kişi bıkmadan, usanmadan doğruları dile getirerek gelecek güzel günleri birlikte yapacağız” dedi. Böbrek hastalıklarının bir salgın gibi yayıldığını belirten GAÜN Tıp Fakültesi Çocuk Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Balat, Türkiye’de her 6 kişiden birinin böbrek hastası olduğu dikkate alındığında ülke genelinde en az 7,5 milyon kişinin kronik böbrek hastası olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Balat, son dönem böbrek yetmezliği gelişen hastaların yaşamını sürdürebilmesi için diyaliz ve böbrek nakli tedavilerinin uygulanması gerektiğini, bu tedavilerin global maliyetinin 1 trilyon doların üzerinde olduğunu ve sağlık bütçesinin yüzde 5’ten fazlasının bu hastalar için harcandığını söyledi.Kronik böbrek yetmezliği olan çocuklarda yaşam kalitesi, büyüme ve gelişmenin en iyi çözümünün böbrek nakli olduğuna vurgu yapan Tıp Fakültesi Çocuk Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Beltinge Demircioğlu Kılıç, böbrek naklinde böbrek yetmezliği olan hastaya canlı ya da kadavradan alınan sağlam böbreğin nakledilmesi işleminin böbreğin tüm fonksiyonlarının yerine gelmesini sağladığını, destek tedavilerinin ortadan kalkmasına bu şekliyle de yaşam kalitesini arttırdığını belirtti. 2010 yılında nakil yapmaya başladıklarını söyleyen Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özlem Usalan, 2014 yılında 39’a yakın nakil yaptıklarını, canlı nakil sayısının oldukça fazla olduğunu belirterek, ülkemizde böbrek naklinde kadavradan yüzde 16 iken canlı vericiden yüzde 84 civarında olduğunu ifade etti. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Dr. Osman Vardakçı ise böbrek naklinde cerrahi yöntemler, karşılaşılabilecek sorunlar ve yönetimi hakkında katılımcılara bilgi verdi.

“Organ Nakli Dünyada Semavi Dinlerin Kabul Ettiği Bir Uygulama”

Organ naklinin dünyada semavi dinlerin; Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslamiyet’in din adamları ve yetkili kurulları tarafından kabul edilmiş bir uygulama olduğunun altını çizen GAÜN İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ünverdi, “Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı 1980 yılında Din İşleri Yüksek Kurulu İslam Konferansı Teşkilatının İslam Fıkıh Akademisi ki bunlar iki büyük dini meşruiyet alanıdır. Organ naklinin caiz olduğunu, belli şartlarda yapılabileceğini kabul etmişlerdir” diyerek, organ naklinde insan onuruna maksimum saygı, ticari herhangi bir kaygının olmaması, bir alış-verişe dönüşmemesi ve alıcı-verici arasında pazarlığın olmaması konusunun önemine dikkat çekti.

Türkiye’de 1979 yılında çıkarılan organ nakli yasasının da bu konuda çok hassas bazı şartlar getirmesinin yasal ve dini olarak Türkiye’de sağlam bir zemini olduğuna işaret eden Yrd. Doç. Dr. Ünverdi, yetkililerin, gerek tıp dünyasında gerekse diyanet camiasında ilahiyatçı hocalarımızın bir arada organ nakli uygulamasını halka daha iyi anlatılması gerektiğini söyledi.

‘Yeniden dirildiğinde insan organları kimde dirilecektir, bu organların şahitliği problem olacak mıdır?’ sorusunun organ nakline sıcak bakmayan insanların dayandığı nokta olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Ünverdi, “Ahirette insanların ruh ve beden şeklinde dirileceğine inanıyoruz. Bu bedenler toprağa karışmış olan kemiklerin etlerin bir araya getirilmesiyle mi olacaktır yoksa orada Allah’ın bize yeniden bir beden vermesi şekliyle mi olacaktır? diye düşündüğümüzde ikinci ihtimali daha ağırlıklı ve daha makul olduğu kanaatine varıyoruz” diyerek, bu dünya ile ahiret şartlarının temelde zaten farklı olduğunu, ahrette ki hayatın ebedi bir hayat olduğunu ve hayatın koşullarına uygun olacak olan bedende bu dünyadaki bedenle doğrudan ilişkili olmadığını sözlerine ekledi.

GAÜN İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atilla Uğur, diyalizin sağlık bütçesine getirdiği yük ve böbrek naklinin ekonomik avantajları konusuna dikkat çekerek, iktisadi bakış açısından sağlık harcamalarının da her zaman bir alternatif maliyeti olduğu söyledi.

Doç. Dr. Uğur, “Sahip olduğumuz şeylerin hep az olduğunu düşünüyoruz. İnsanoğlu eksikliğini duyduğu her yeni şeyi satın alarak içindeki derin boşluğu doldurmaya çalıştığını düşünüyor. Yeni aldığımız her yeni eşya içimizdeki boşluğu daha da derinleştiriyor. Bugünkü kapitalizmin sorunu da bu. İnsanlar acaba kaybettikleri şeyi tekrar kazanmak için bir harcama yaparlar mı? Bir şeye sahipken onun değeri konusunda bir fikre sahip miyiz? Çalışan bir böbreğe, kalbe, karaciğere sahip olmanın değeri nedir acaba?” diyerek bu organlardan birisinin çalışması durduğunda tekrar çalıştırmak için ne kadar para ödersiniz, sorusunu dersine girdiği tüm öğrencilere sorduğunu ve öğrencilerin tamamından sahip olduğumuz her şeyi öderiz cevabını aldığını belirtti. Bülten