Öncelikleri değiştirmektir sevmek. Bu söz, yazar Hasan Gökçe'nin 'Bir Denizli Öyküsü' yazısında geçiyordu bu cümle. Bence, diğer bir değişle 'sevmek, sevdiği kişi için gerektiğinde kendi önceliklerini değiştirmektir' anlamına da geliyor. Öykü kısaca şöyle: 'Birbiriyle samimi dört arkadaştılar. İkisi erkek ikisi bayandı. İki çift güvercin gibiydiler. Muharrem Zeynep'in, Hasan da Meral'in yarım elması, ayrılmazıydı. Karşı cinsler birbiriyle, dördü de kendi içinde 'Kanka' idi. Her fırsatta birlikte olmaktan, aynı sofra etrafında buluşmaktan, oturup saatlerce konuşmaktan keyif alırlardı.

Sorun üretmeden, mazeret belirtmeden onlardan birinin birlikte paylaşabilecekleri bir öneriye (örneğin sinemaya gitmek gibi, falanca yerde yemek yemek gibi) , diğerleri karşı çıkmıyor, uyum gösteriyordu.

Birbirlerinin önceliğine saygı duyuyor, kendi önceliklerini duruma göre diğerlerinin önceliklerini öne alarak yer değiştiriyorlardı. Arkadaşları onlara muhteşem dörtlü diyordu. Onların anladığı sevgide, niçin, nasıl, nerede gibi soğuk tavırlı isteksiz sorularla işi yokuşa sürmek yoktu. Bu sorular hemen gelme ve katılma isteği için buluşmayı kolaylaştırmak için kibarca ve arzu ile sorulabilirdi. Sevdiğin insan gel diyorsa geleceksin, saçını değiştir diyorsa, soru sormadan değiştireceksin. Çünkü asıl amaç, sinema, yemek, piknik değil, beraber bakmaktır aynı pencereden.

Sorular, sorgulamalar peşi peşine gelmeye başlayınca, sevginin büyüsü bozulur. Sevdiğin kadar sevilirsin. Aldığından fazlasını verme gayreti göstermeyen sevgi cimrileri, aslında sıradan çıkarların izlerini sürüyor demektir. Bir cuma akşamı bu dört arkadaş sinema önünde buluşmak için sözleştiler. Hanımlardan biri filmi daha önce gördüğü halde, gurubun ahengini bozmamak için filmi daha önce gördüğünü söylemeden buluşmaya katıldı, beylerden biri çok sevdiği futbol takımının maçını seyretmekten vazgeçerek buluşmaya katıldı.

Diğer ikisi de başka işlerini erteleyerek buluşmaya katıldılar. Ve o gece şunu bir kere daha anladılar: Önceliklerini değiştirmeye razı olmakmış sevmek. 'Ben o filmi gördüm. Bizim takımın maçı var bu akşam. Kuaförüme sözüm var canım' türünden gerekçeleri olanların, karşısındakine sevgisi değil, ilgisi vardır yalnızca. Ucuzluk pazarına düşmek üzere olan bir ilgidir o. Çünkü gerçek sevgi sormaz, peşine takılır sevdiğinin. Hadi gidelim'in karşılığı, nereye, niçin? olamazdı hiçbir zaman. Çünkü sevgi bekler, sabreder, katlanır. Çünkü sevgi eksik aramaz, eksiği tamamlar sebep sormadan. Onu yemem, onu sevmem, prensiplerim var gibi yüzlerce örneği olan ekşi duruşlar arasından sevgi doğmaz. Doğsa da serpilip boy atamaz. Sevgi için önceliklerini değiştirmeyi göze alacaksın önce'.

Öykü böyle bitiyordu. Bu görüşlere ben de şu düşüncelerimi eklemek istiyorum değerli okurlarım: Sevgi gayet tabi beklemez, hele aşk hiç beklemez. Sevdiğinin ilgisinden, içtenliğinden, uyumundan, kararlılığından ve sevgisinden her an, her saniye emin olmak ister. En küçük bir kararsızlık ve isteksizlik, dal gibi kırılmasına sebep olabilir. Bu, sevenlerin birbirlerinin her isteğini ne olursa olsun yapmak, birinin diğerinin kölesi olmak değildir. Birbirlerinin kölesi gibi olurlarsa zaten köle olmamış olurlar, birbirlerinin efendisi olurlar. Fedakarlık yarışı, aslında mutlu etme ve mutlu olma yarışıdır. Sabır, nezaket ve hoş görü, fedakarlığı kolaylaştırır. Kusurları değil, meziyetleri görerek ve düşünerek sevgiyi sürdürmek ve asla vazgeçmemek gerekir. Tüm sevgilerden ve herkesin dostluğundan vazgeçen insan, bir gün yaşamaktan da vazgeçebilir. Sevdikçe seviliriz. Sevildikçe sevmeliyiz ve bu sevgiye layık olmalıyız.

Hak etmeyenden sevgi geri alınır. Birbirini sevenlerin, bu sevgiyi korumak için, önceliklerini birbirleriyle sık sık yer değiştirmelerinin, aslında yaşamı da kolaylaştırdığını unutmamak lazımdır. Bu sayede ha bu gün ha yarın, onların tüm öncelikleri nazara alınmış ve uygulamaya konmuş olmaktadır. Bu durum çeşme başında iki kovanın da yavaş yavaş birlikte dolmasına benzer. Aksi durumda, yani 'benim önceliğim önde olsun, önce benim dediğim olsun' düşüncesi ile hareket etmek ise, çeşme başında kovalarla itiş kakışa benzer ve bu arada sular boşuna akar. Belki de kimse kovasına su dolduramaz. Gerçek sevgi, bir damla suyu boşa harcanmayacak eşsiz güzellikte bir deniz gibidir. Bu denizde yüzmek, yaşamaktır. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım…