* Gaziantep'te en büyük sıkıntılardan bir tanesi biz Gaziantepliler birbirimizi sevmiyoruz

* Asım Güzelbey'in, 'marka kent olmaz, kentin markaları olur' tespitine katılıyorum

* Gaziantep'in marka kentten önce yaşanabilir kent olması lazım

* Logo için vatandaşa danışılmalı, yarışma yapılmalıydı

*OSB'nin sanayiciler tarafından yönetilmesi gerekiyor. Ben beklerim ki, en azından 100 tane sanayicinin bir dilekçe verip biz kendimizi yönetiriz demelerini

*Ağaç kesmenin hele hele fıstık ağacı kesmenin bu kentte vebali olduğuna inanıyorum.

* Adil beyin açıklaması talihsiz. Biz bir şeyleri beğenmeyenleri kentten göndermeye çalışırsak, o zaman bir müddet sonra bu şehirde kimse kalmaz. Ya sev, ya terket zihniyeti bir orta çağ zihniyetidir.

xxxxxxxxxxxx

ORTAK AKIL YÖN DEĞİŞTİRDİ

Gaziantep Kulübü eski başkanı Kamil Gereçci, Gaziantep'te ortak aklın yön değiştirdiğini, piramidin tersine döndüğünü belirterek, "Eskiden benim bildiğim, bizim şahit olduğumuz ortak akıl çalışmaları tabandan yukarı doğru çıkan bir çalışma tarzıydı. Öyle olması lazım. Ama şimdi baktığımızda yukarıdan tabana giden bir çalışma tarzı var. Yani yön değiştirdi. Piramit tersine işlemeye başladı. Yukarıda empoze edilen bazı şeyler Gaziantep'e kabul ettirilmeye çalışılıyor" dedi.

-"Büyükşehir Belediyesi bir ilke imza attı ve Gaziantep için bir logo çalışması yaptırdı. Çok tartışılan logoyu beğendiniz mi?"

LOGOYU BEĞENMEDİM

-"Ben geçmişte kentin bir logosu olduğunu hatırlamıyorum. Belki çalışmalar yapılmıştır. Bugün kentte bir logo çalışması yapılması gayet doğal bir şey. Bir kere başta onu koyalım. Bir kentin bir logosunun olması lazım. Ha bu logoya gelince ben şunu söyleyebilirim. Bunun için bir gayret sarfedilmiş, kentin kurumları açısından bu gayretle beraber para harcanmış ve iyi bir şey çıkarılmaya çalışılmış. Bir defa bu logonun çalışmasını yapanlar için, 'ya kötü yaptılar, iyi yaptılar diye eleştirilerde dikkatli olmak lazım. Böyle bir logo çalışması yapılması, şehirde logo ihtiyacının olduğunun belirlenmesi, önemli bir şey. Ve şehrin görünür kurumları tarafından, başta belediye olmak üzere, sanayi odası, ticaret odası, vilayet ve diğer kurumlar, bu gayretin içinde olmuş. Tabi zevkler ve renkler tartışılmaz. Ben bu logoyu beğenmedim. Daha iyi bir logo olabilirdi diye düşünüyorum."

-"Belediyenin logo çalışması yaptırması güzel dediniz? Belediye nerede hata yaptı?"

LOGODA YÖNTEM YANLIŞ

-"Tabi bir logonun tutup tutması da şuna bağlı. Türk Dil Kurumu bazen bazı Türkçe isimler çıkarır. Piyasada bir ara olur, ama zamanla kaybolur bunlar. Çünkü bu tür şeyler vatandaşın benimsemesine bağlı. Ben bu logonunda tutacağını zannetmiyorum. Burada şöyle bir yöntem yanlışlığı var. Bu logo hazırlanırken, bunun biraz daha açık hazırlanması lazımdı. Nedir bu? Bir yarışma sonucu hazırlanması lazımdı öncelikle. İkincisi bu yarışma sonucunun kamuoyuyla paylaşılması lazımdı. Örneğin 100 tane logo katılımı var diyelim, bu işi bilen, aklı eren bir jüri heyeti tarafından bunun sayısının 10-15'e düşürülüp, bunlarında şehrin muhtelif yerlerinde, AVM'lerde, parklarda, bazı genel yerlerde sergilenmesi lazımdı. Bu konuda halkında görüşlerinin alınması lazımdı. O zaman daha iyi bir logo olurdu. Hiç olmazsa kamuoyunun büyük çoğunluğunun desteklediği bir logo ortaya çıkardı."

-"Logoyu neden beğenmediniz?"

LOGO GAZİANTEP'İ YANSITMIYOR

-"Anlaşıldığı kadar bu logo, hızlı bir şekilde, birazda kapalı bir sistemle ortaya çıkan bir logo. Onun için beğenenlerde olabilir, ben beğenenlerede saygı duyuyorum. Ama kişisel fikrim Gaziantep'i yansıtan bir logo olduğu kanaatinde değilim. Zevkler ve renkler tartışılmaz. Logo Gaziantep'i yansıtmıyor. Aceleye getirilmiş bir çalışma. Bu çalışmayı yaptıranların iyi niyetinden benim en ufak bir şüphem yok. Öncelikle bunu söyleyeyim. Ama daha iyi bir çalışma yapılabilirdi, kanaatindeyim. Tabi bu halk tarafından benimsenmezse zaman içerisinde tutmaz zaten. Dediğim gibi Türk dil Kurumunun belirlediği bazı sözcükler gibi. Türk Dil Kurumu bunları koymuştru fakat bünye bunu kabul etmemiştir. Bu logonunda aynı akıbeti payşalacağını düşünüyorum. Ben ücretle ilgili bir fikir söylemek istemiyorum. Şimdi beğendiğim bir logo olsa ücret benim için önemli değil. Beğenmediğim için ücret fazlaya geldi bana. Bana göre değer değil, başkasına göre değer olabilir. Beğenenlere ve beğenmeyenlere karşılıklı saygı göstermek lazım. Ama logonun hazırlanış yöntemi yanlış bir yöntem."

-"Sanayi Odası Başkanı Adil Konukoğlu, logo tartışmalarının yapıldığı günlerde verdiği bir demeçte "Markalaşma gayretini hiçe sayanlara şunu söylemek isterim; bu şehri beğenmiyorsanız bu şehirde ne oturursunuz, ne de buraya gelirsiniz?" dedi. Konukoğlu'nun bir sözlerini nasıl yorumladınız?"

SANAYİ ODASI BAŞKANIMIZIN SÖZLERİ MAKSADINI AŞMIŞTIR

-"Amacını aşan bir beyanat. Ben Adil Beyin kendinden bunu duymadım. Ama bazı basın yayın organlarında okudum. Tabi herkesin bir şeyi beğenme veya beğenmeme özgürlüğü var. Eğer biz birşeyleri beğenmeyenleri kentten göndermeye çalışırsak, o zaman bir müddet sonra şehirde kimse kalmaz. Çünkü herkes herşeyi beğenmek mecburiyetinde değil. Mühim olan bazı şeyleri beğenenlerle beğenmeyenleri, bu her konuda olabilir, sırf logo konusunda değil, bazı şeyleri eleştirenlerle eleştirmeyenleri, bazı konularda farklı düşünenleri hep beraber, aynı kentte müşterek yaşaması önemli. Bunu başarabiliyorsak, biz birşeyler yapıyor sayılırız. Yoksa benim gibi düşünmeyenler ki, ben Adil Bey'in o kastta olacağını da zannetmiyorum. Dil sürçmesi mi olmuş, talihsiz bir beyanat mı diyelim, öyle karşılayalım, soru ne şekilde soruldu, ne şekilde cevap verdi, onu bilmiyoruz ama hoş bir şey değil. Kastını aşan bir açıklama olarak değerlendiriyorum."

-"Marka kent nasıl olunur?"

ÖNCE YAŞANABİLİR BİR KENT OLMALIYIZ

-"Mühim olan değişik fikirdeki insanları, her fikirdeki değişik görüşteki insanları birarada yaşatabilme. Marka şehir önemli bir şey. Bir defa marka kent meselesi var. Ona da biraz değinelim. Önce biz marka kentten önce yaşanabilir kent olmamız lazım. Daha biz yaşanabilir bir kent olmadan, marka kent olamayız zaten. Dünyadaki bütün kentler yaşanabilir kentlerdir. Önce yaşanabilir kentlerdir, sonradan marka kentlerdir. Ama biz, şehirde bizden farklı düşünenleri şovanist bir anlayışla şehri, kenti terketmeye davet edersek, o zaman yaşanabilir bir kent olmuyoruz demektir. Onun için onun, yaşanabilir bir kent olmadığımız bir yerde bir marka kentten bahsetmeninde bir anlamı yok."

-"Gaziantep marka kent olma yolunda nerede?"

ASIM BEY DOĞRU SÖYLÜYOR

-"Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Asım Güzelbey'in bir açıklaması vardı. Ben Asım Güzelbey'i icraatları açısından belediye başkanlığı yaptığı dönemde bir çok konuda eleştirmiş bir insanım. Ama marka kentle ilgili söylediğinin çok doğru olduğu kanaatindeyim. Güzelbey, 'marka kent olmaz, kentin markaları olur.' Bir kentin ne kadar çok markası varsa, o kent o alanda markalaşır dedi. Mesela bir kentin 15-20 tane markası olur, kent o markalarla beraber yücelir, yükselir. Bu konu önemli bir konu. En azından ona çalışalım, burada çeşitli markaların oluşmasına gayret gösterelim.

-"Gaziantep'te marka denince akla ilk gelen firmalar, ürünler nelerdir?"

GAZİANTEP'İN İKİ MARKASI VAR

-"Mesela gastronomi çok önemli. Sırf gastronomi ile de markalaşma olmaz. Şu anda Gaziantep'in markası ne derseniz, ben birinci derece İmam Çağdaş derim. Herkes tarafından biliniyor. Gerçek bir marka. İkinci marka derseniz Orkide Pastanesi'ni söyleyebilirim.

Niye bunları söylüyorum, çünkü dışarıdan gelirken, uçakta insanlar beni İmam Çağdaş'a götürün, kebap yiyelim, baklava yiyelim, Orkide'nin sabah kahvaltısı iyiymiş diyen yabancılar var. Demekki iki tane markamız var. Başka markamız yok bizim, varsa söyleyin. Zamanla Zeugma Müzesi, Karkamış'ta kazılarımız bittiği zaman Karkamış Ören yeri gibi bir çok yeri marka haline getirmemiz lazım, bunları çalışmamız lazım. "

-"Yani çok markalarımız olunca mı, marka kent olacağız?"

PARİS'İ TERKET DİYE BİR ŞEY YOK

-"Marka kentten önce yaşanabilir bir kent haline gelmemiz lazım. Yaşanabilir kentten maksadımı açıklayayım. Değişik fikir ve görüşleri olan, değişik etnik kökenleri olan insanların barış içinde bir arada yaşaması. Multi kültürel bir kentiz bir artık. Yani Gaziantepli olarak ataları Gaziantep kökeninden gelen bir insan olarak söylüyorum, biz çok eskiyi ararsak yanılırız. Gaziantep'te Gaziantepli kalmadı diye ağlamanın bir alemi yok. Biz artık büyük bir kentiz. Belki bundan 50-60 yıl sonra Londra, Paris gibi bir kent olacağız. O kentlere gittiğimizde görüyoruz, çok kültürlülük var. Ama bunların hepsi yaşanabilir şehir. Çünkü insanlar farklı görüşleriyle bir arada yaşayabiliyorlar. Paris'te şunu beğenmiyorsan Paris'i terket diye bir şey yok."

-"Gaziantep zaten hep bir hoşgörü şehri değil miydi?"

ORTA ÇAĞ ZİHNİYETİ

-"Artık bir realiteyi de unutmamamız gerekiyor. Suriyeliler meselesi var. İnşallah barış sağlanır, bu insanlar ülkelerine dönerler. Ama şehrimizde 400-500 bin adet Suriyeli var. Bunların bir kısmı dönecek ama bir kısmı burada kalacak. Bunlar da zamanla bizim kültürümüzün bir parçası olacaklar, bunu şimdiden hazmetmemiz lazım. Onun için bu kentin akil insanlarının, yöneticilerin bu kenti çok kültürlü bir kent, yaşanabilir bir kent haline getirmesi gerekiyor. Marka kentten önce artık barış kenti olmamız gerekiyor, bunu sağlamamız lazım. Önce hoşgörülü olmamız lazım. Kimseyi fikirlerinden, düşünce yapısından, etnik kimliğinden, dilinden, mezhepsel durumundan, dininden ötürü yargılamamız lazım. Gaziantep'in temeli hoşgörü üzerinedir. Bir hoşgörü kentidir. Yüzyıllardır değişik kültürler ve değişik etnik ve dinsel kökenli insanlar yüzyıllarca birlikte burada yaşadılar. Bunu hepimiz biliyoruz. Yeni Gaziantep'te de alışmamız gerekiyor ve yeni Gaziantep'te bunu sağlamamız gerekiyor. Yaşanabilir bir barış kenti olmamız lazım. Onun için Gaziantep'in akil insanlarının bu konuya bir çözüm bulmaları mutlaka gerekiyor. Bu şekilde surayı sevmeyen terketsin gibi bu tür söylemlerden kaçınmamız lazım. Ya sev, ya terket zihniyeti bir orta çağ zihniyetidir."

-"Gaziantep ortak aklıyla da hep örnek gösterildi. Ancak son yıllarda ortak aklın eskisi gibi sesi çıkıyor. Eskiden sanki bir daha başkaydı?"

ORTAK AKIL YÖN DEĞİŞTİRDİ

-"Ortak akıldan ne kastedildiğini iyi görmek lazım. Şehrin sorunları konusunda müşterek çözümler üretmek çok güzel bir şey. Bunda bir sorun yok. Zaten 20-30 senelik geçmişimize baktığımızda bu şehrin sorunları ortak olarak çözüldü. Bu şehrin milletvekilleri hangi partiden olursa olsun, bu şehrin kurumları STK'ların başında olan insanlar, biraraya gelir, şehrin sorunlarını tartışır. Gaziantep'in sorunlarında ortak akılla çözüm yolları aramak güzel bir şey. Tabi ortak aklın çalışma yöntemi çok önemli. Eskiden benim bildiğim, bizim şahit olduğumuz ortak akıl çalışmaları tabandan yukarı doğru çıkan bir çalışma tarzıydı. Öyle olması lazım. Ama şimdi baktığımızda yukarıdan tabana giden bir çalışma tarzı var. Yani yön değiştirdi. Piramit tersine işlemeye başladı. Yukarıda empoze edilen bazı şeyler Gaziantep'e kabul ettirilmeye çalışılıyor. Oda ortak akıl mı, ortak akılsızlık mı gündeme geliyor o zaman. İnsanlar şunu soruyor, ortak akıl, ortak akıl diyorsunuz niye bizim aklımız yok mu ki? Yani ortak aklın yön değiştirmesi, bizim gibi düşünen insanların kafasında bazı soru işaretleri yaratıyor."

-"Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde bir değişim oldu. Ortak akıl toplandı ve bir seçim yaptı. Bunu nasıl okudunuz?"

DENİZ BEY'İN KAPASİTELİ OLDUĞU SÖYLENİYOR

-"Gaziantep'te en büyük sıkıntılardan bir tanesi biz Gaziantepliler birbirimizi sevmiyoruz. Bu önemli bir şey. Öyle bir sıkıntımız var. Biraz içimizde kıskançlık var. Dışarıdan gelen insanlar burada daha bir el üstünde tutuluyor gibi. Örneğin Organize Sanayiyi ele alırsak. Burada bine yakın sanayici var. Başında iyi kötü bir başkan vardı. Yanlış yapmıştır, doğru yapmıştır. Onları tartışmıyorum. Ama onu değiştirip de bir bürokratı oraya getirirsek burada bir yanlışlık var demektir. Bine yakın sanayici grubu bir bürokrat tarafından yönetilecek. Bana göre sanayi bölgesi sanayiciler tarafından yönetilmeli. Deniz beyin kişiliği ve kapasitesi ayrı bir şey. Ben Deniz beyin şahsıyla ilgili konuşmuyorum. Deniz beyi tanımıyorum ama tanıyan arkadaşlarımın bana verdikleri şeyler kapasiteli bir insan olduğunu ve sorun olmadığını söylüyorlar. "

"Sanayiciler neden bunu talep etmiyor?"

SANAYİCİ KENDİ KENDİNİ YÖNETMELİ

-"Organize sanayinin bir müteşebbis heyet tarafından yönetilmesi uygun değil. Normalde sandık kurulup sanayicilerin kendilerini yönetecek yöneticileri kendilerinin seçmesi gerekiyor. Eğer Gaziantep organize sanayi bölgesi buna uygun değilse Türkiye'de hiçbir organize sanayi bölgesi uygun değil. Ama her nedense bu müteşebbis heyet gücü elinde tutmak istiyor. Sanayicilere de suç buluyorum. Ben hiçbir sanayiciden duymadım ki, 'hop ne oluyor? Bundan sonra biz kendi kendimizi yönetiriz, siz bizi niye yönetiyorsunuz?' demedi. Organize sanayinin sanayiciler tarafından yönetilmesi gerekiyor. Ben beklerim ki, en azından 100 tane sanayicinin bir dilekçe verip biz kendimizi yönetiriz demelerini. Ama her toplum layık olduğu şekilde yönetilirmiş. Bu Gaziantep'teki sanayiciler için de geçerli."

-"Üniversitede fıstık ağaçlarının kesilecek olmasının gündeme gelmesi gözleri yeşil alanlara çevirdi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?"

REKTÖR COŞKUN BİR BİLİM ADAMI

-"Yeşil alanların korunması konusu son derece önemli. Fıstık ağaçlarının yetişmesi çok zor. Yavuz bey bir bilim adamı. Böyle kafadan ağaç katliamı yapacağını yakıştırmam. Fiziki şartlar ne, yapılacak yerden başka uygun bir yer yok mu? Bunların açıklanması gerekiyor. Aklı selim düşünmek gerekiyor. Fıstık ağacı zor yetişen bir ağaç. Birde vebal var. Vebale inanan insanlarız. Ağaç kesmenin hele hele fıstık ağacı kesmenin bu kentte vebali olduğuna inanıyorum. Kentin buna tepki göstermesi güzel bir şey. Tabi kentten bu konuda yine şikayetçiyim. Sizin Gazeteniz özellikle, birkaç tane herşeye tepki gösteren insanların dışında buna tepki gösteren yok. Nedense bu hale geldik."

-Geçmişte belediyede yöneticilik yaptınız. Yeşil alanlar konusunda çok fazla imar plan değişikliği yapılıyor. Eskiden de yeşil alanlar konusunda çok yanlışlar yapılır mıydı?"

YEŞİL KATLİAMLARI ŞİMDİ DAHA FAZLA

-"Önceki dönemlerde de yanlışlar yapılıyordu. Tabi yeşil alanlar ve kültürel alanlarla ilgili bu kadar bilinç yoktu. Sonradan toplumun bilinçlenmesi sonucu kültürel eserlerin ve yeşil alanların ne kadar önemli olduğu toplum tarafından benimsendi. Bu konuda hassasiyetler başladı. eskiden toplum bu kadar yapılan yanlışlara, yeşil alan kıyımlarına bu kadar ses çıkarmazdı. Toplumda o kadar bilinç yokmuş. O zamanda yapıldı bu tür şeyler ama bu zaman daha fazla. Hem yapılan yeşil katliamları fazla, hem de toplumsal bilinç yükseldi, göze batmaya başladı. Toplum kültürel değerlerine, tarihine ve yeşil alanlarına sahip çıkmaya başladı." Meral KINACILAR