Herşey Sayın Cumhurbaşkanının çağrısıyla başladı; 8. muhtarlar toplantısında muhtarlara Hangi evde kim var, nedir ne değildir. Bunu gelecek, orada kaymakamına, valisine emniyet müdürüne bildirecek dedi. Ardından 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suç faillerinin yakalanmasına yardımcı olanlara veya yerlerini yahut kimliklerini bildirenlere para ödülü verilmesine dair bir yönetmelik Resmi Gazetede yayımlandı. Sağlanacak bilgi, aydınlatılacak suç veya ihbar edilecek fail dikkate alınarak ilan edilecek miktarda ödül verilecek. Suç failinin terör örgütünde üst düzey yönetici olması veya aydınlatılacak suçun toplumda oluşturduğu infial ve etki dikkate alınarak, ödülün miktarı artırılabilecek. Bir kişi, birden fazla suçun aydınlanmasına veya birden fazla failin yakalanmasına yardımcı olursa, ödül miktarı, aydınlatılmasına yardımcı olduğu her suç ve fail için ayrı ayrı belirlenebilecek. Bunun üzerine CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇTAROĞLU, MHP Grup Başkan Vekili Oktay VURAL, bazı aydınlar hatta Hükümetin içinden AB Bakanı Ali Haydar KONCA konuya ilişkin eleştiriler yaptılar. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin DEMİRTAŞ en sert eleştiride bulunan siyasetçi oldu; büyük olduğunu söyleyen bir devletin çaresiz kalarak vatandaştan, ispiyonculuktan medet umduğunu, ispiyonculuğun onursuzluk olduğunu iddia ederek sizin ispiyonladığınız insan gerçekten öyle mi değil mi bilemezsiniz. Onun başına gelecek her şeyden siz sorumlu olursunuz. Toplum bir anda birbirine güvenmeyen, komşuluk ilişkilerinin inanılmaz dejenere olduğu, güvensizliğin hakim olduğu, birbirine insanların düşman haline getirildiği bir durum, kaos ortaya çıkabilir. ikazında bulundu ve halka ispiyonculuk yapmayın çağrısında bulundu. Vanlı bir muhtar daha önceden Sayın Cumhurbaşkanının çağrısına tepki göstermiş ve muhbir olmayacağını açıklamıştı. Suçların aydınlatılması için ihbar müessesesi Türk Hukukunda eskiden beri var. Hem eski hem de yeni TCKda yer alan ihbar ayrıca Kaçakçılık Kanununda da düzenlenmiştir. Özellikle uyuşturucu maddelerin kaçakçılığının aydınlatılmasında, yakalanan maddenin değeri üzerinden muhbir de gelir elde etmektedir ki bu olmasa uyuşturucu ile mücadelede başarı neredeyse imkansızdır. Şimdi de terörle mücadelede aynı enstrümandan yararlanmak istenilmektedir. Meselenin esası, özgürlük ile güvenlik arasında dengedir. Devletin görev ve sorumluluğu özgürlüklere zarar vermeden, onları koruyup geliştirerek güvenliği sağlamaktır. Ne özgürlüklerden taviz verilebilir ne de güvenlik riske atılabilir. Zaten çağdaş ülkeler de bunu böyle yapıyor. Özellikle terör olaylarının yoğun olarak yaşandığı yerlerde istihbarat ve kolluk teşkilatlarının görevlerini yaparken vatandaşların da yardımlarına ihtiyaçlarının olduğu bir gerçektir ve zorunluluktur. Bunun da özgürlük - güvenlik dengesi içerisinde yapılması şarttır. Ayrıca, yapılmak istenen ne kadar doğru olursa olsun kamuoyuna doğru anlatılamıyorsa ya da halk güven duymuyorsa yanlıştır. Dolayısı ile sadece mevzuat düzenlemesi yaparak sonuca ulaşmak mümkün değildir. Bir toplumda bölünmüşlük söz konusu ise ihbar, iftiranın aracı olabilir. İkinci olarak, bilgi almak istenilen suç ve örgüt, toplumun tümü tarafından bir tehdit ve tehlike olarak görülmediğinde de sonuç alınamaz. Uyuşturucunun bir tehlike olduğu konusunda halkın tamamı hemfikirdir. Ancak, doğru ya da yanlış, terör konusunda halkın tümünün aynı düşüncede olduğu söylenebiliyor mu? Demem o ki, sosyolojik gerekler yerine getirilmeden sadece hukuki düzenleme sorunu çözmez. Emniyet Müşaviri olarak Washington DCde görevli iken bu ülkedeki ihbar uygulamasınıı incelemiş ve raporlayarak ilgili mercilere göndermiştim. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) İç Güvenlik Bakanlığı 11 Eylül ikiz saldırılarından sonra ödül sistemini tekrar kullanmaya başlamıştır. Son yıllarda da BİRŞEY GÖRÜRSEN SÖYLE (http://www.dhs.gov/see-something-say-something) isimli bir proje yürütmektedir. Bir suçla ilişkili olarak kişi, yer, olay vs hakkında herhangi bir bilgisi olanların kamu düzeninin korunmasına katkısı amaçlanmıştır. Örneğin unutulmuş bir çantayı gören birinin bunu bildirmesi bile yararlı olabilir, böylece o çanta kayıp ise sahibine ulaştırılır ya da içinde tuzaklanmış bir patlayıcı varsa ihbarcının kendisi dahil birçok kişinin hayatı kurtulur. Üniversiteler ve özel şirketler başta olmak üzere resmi ya da özel pekçok kurum, kuruluş bu projenin destekçileridir. Proje ile ilgili görselleri hemen her yerde görmek mümkündür. Proje genel kabul görmekte, benimsenmektedir, yani halkın desteği alınmıştır. Bir yandan devletin ve organlarının güçlü olduğu, diğer yandan temel hak ve hürriyetlerin anayasa ve yüksek yargı güvencesinde olduğu ABDde suçla mücadele sadece devlet organlarına bırakılmamış, halkın desteğine de müracaat edilerek aktif katılımı sağlanmıştır. Avrupa ülkelerinin hemen tamamında, gördüğü bir hukuksuzluğu hatta sigara izmaritini yere atmak gibi bir yanlışı ihbar etmek en temel vatandaşlık ödevi olarak kabul görmüştür. İhbar, bir hukuki müessesedir. Güvenli bir ortamda yaşama hakkı olan kişilerin bunu kirleten suçlara ilişkin bilgi sahibi olduğunda bu kiri temizlemekle görevli ve yetkiye sahip devlet organlarını bilgilendirmesi onun en tabii hakkı ve aynı zamanda ödevidir. İspiyon ise birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyip başkalarına bildirerek çıkar sağlama, gammazlama olarak tanımlanmıştır. Temelinde başkasının özeli hakkında bilgi edinme fiili olduğu için hukuka aykırıdır, suçtur. Evet, suçla mücadele münhasıran devletin tekelindedir. Ancak başarılı olunabilmesi için halkın desteği şarttır. Kamuoyu desteği için de devlete ve kurumlarına güven gerekir. Güven ise, adalete olan inançla mümkündür. Aksi halde OMERTA egemen olacaktır yani suç örgütünün susma kuralı!