Obez bir çocuk yakınlarına sevimli ve hatta daha sağlıklı gelebilir. Oysa bu durum onun ilerideki yaşamında pek çok problemin hazırlayıcısı ve başlatıcısı olacaktır. Şişmanlık; Kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, dislipidemi, insülin direnci, diyabet, kas ve iskelet sistemi hastalıkları ve özellikle ağır psikolojik strese yol açması nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur. Şişmanlık ne tür sağlık problemlerine neden olur ? Çocukluk çağı şişmanlığında ailenin etkisi nedir? Çocukluk çağında obezitenin önlenmesi için neler yapılmalıdır ? Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Zirve Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi ve Beslenme Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Sema Erge, “Ebeveyni inaktif olan çocukların inaktif olma oranı daha yüksektir. Çocuklar akıllıca seçim yapabilme yetisine sahip oluncaya kadar seçimler ebeveynler tarafından yapılmalıdır.” şeklinde konuştu.

Şişman çocukların ergenlikten önce boyları ve kemik olgunlaşma düzeyleri yaşıtlarına göre ileridedir. Bu nedenle ergenlik belirtileri erken yaşta ortaya çıkar, büyüme de erken yaşta tamamlanır diyen Erge, “Şişman çocukların besin alımları genellikle yemek seçici, yemek saatleri düzensiz, diyet öyküleri aşırı besin tüketici ve atıştırıcı tip, ödül olarak şeker ve aşırı karbonhidratlı besin tüketen ve bol yağlı özellikle kızartmaya eğilimli, sebze-meyve tüketimi az, et tüketimi fazladır. Şişman çocuklarda yürüme gecikir, sıklıkla pişik ve deri enfeksiyonları görülür, büyümenin erken tamamlanması nedeniyle kemik yaşları yaşıtlarına göre ileri, düz tabanlık ve bacaklarda eğrilik, erken ergenlik belirtileri, kalp-damar hastalıkları, yüksek kan lipid profili en çarpıcı belirtileridir. İleriye dönük gastrointestinal sorunlar (safra kesesi taşları) uyku apnesi, nörolojik komplikasyonlar, endokrin sistem bozuklukları, psikososyal sorunlar ve kanser riski gibi hastalıklar oluşabilir.” dedi.

Aile Yapısı Obezite Oluşumunda Büyük Risk Taşıyor

Ailedeki şişmanlık çocukluk çağı obezitesi için en güçlü risk etmenidir şeklinde konuşan Erge, “Obezite oluşumunda genetik etmenlerin % 25-80 oranında rol oynadığını söyleyebiliriz. Aile ilişkisi çocuğu hem genetik hem de çevresel olarak etkiler. Normal vücut ağırlığına sahip anne-babanın çocukları arasında şişmanlık oranı %8-9 iken, anne-babadan birinin şişman olması çocuklardaki şişmanlık sıklığını %40’a, her ikisinin şişman olması halinde %80’e çıkıyor. Yalnız, bu durumun kalıtımsal bir değişkenlikten çok, ailenin beslenme alışkanlığından ileri geldiği düşünülüyor.” diye belirtti.

Annenin Beslenmesi Bebeğin Doğum Ağırlığını Etkiler

Annenin gebelik döneminde az veya aşırı beslenmesi, fazla kilo alması, hamilelik öncesinde veya sırasında diyabetin varlığı gibi durumlar bebeğin doğum ağırlığını etkiler diye konuşan Erge, “Çeşitli nedenlere bağlı olarak çocukların daha az aktif olmaları, spor etkinliklerinde azalma, durağan aktivitelerin artışı vb. obezitenin oluşmasına yol açar. Okula servis ile gitme, asansör kullanımı, uzaktan kumandalı cihazlar, sınavlar için uzun süreli çalışma saatleri, yeşil alanlardan yoksun apartman yaşamı, spor dersi yerine başka derslerle uğraşmak anlayışı çocuklarda şişmanlığın fiziksel aktivite azlığına bağlı nedenler olup obez olma riskini arttırır. Televizyon, bilgisayar ve cep telefonlarının başında harcanacak zaman, çoğunlukla ev dışında harcanacak zamandan kullanılır. Yeme ile ilgili çeşitli mesaj ve modeller ve yeni besin ürünler televizyon yolu ile duyuruluyor. Televizyon, çocuğu sedanter yaşama yöneltirken besin alımını da uyarıcı niteliktedir. Bu nedenle günlük televizyon izleme süresi ile obezite görülme oranı arasında pozitif bir ilişki vardır.” dedi.

Seçimler Ebeveynler Tarafından Yapılmalı

Erge, “Aşırı yeme olanakları ve evde bulunan yiyecekler bir çocuğun beslenmedeki seçiciliğini etkiler. Bazı çalışmalar ailenin sosyoekonomik yapısı ile obezite arasında negatif ilişki olduğunu göstermektedir. Anne ve babanın beslenme alışkanlıkları çocuğa örnek olacak beslenme modelidir. Ebeveynlerin fiziksel aktivite derecesi de çocukların aktivitesini etkiler. Ebeveyni inaktif olan çocukların inaktif olma oranı daha yüksektir. Çocuklar akıllıca seçim yapabilme yetisine sahip oluncaya kadar seçimler ebeveynler tarafından yapılmalıdır.” dedi.

Çocuğun kilosu veya görünüşüne değil, sağlığındaki olumlu değişikliklere odaklanılması gerekildiğini belirten Erge, “Öncelikle hem anne hem de baba çocuğuna beslenme ve yaşam tarzı konusunda liderlik yapmalıdır. Çocuğu beslenme ile obezite ve riskleri konusunda bilgilendirmekte ailenin görevidir. Anne baba çocuğa “yürüyüş yap, spora git “demek yerine birlikte yürüyüş, bisiklet ve yüzme programları yapabilir. Sağlıklı beslenme kurallarını önce anne-baba uygulamalı, ailenin yaşam tarzı değişmelidir. Ev yemekleri tercih edilmeli, evde sağlıksız besinler bulundurulmamalıdır. Akşam yemeği sonrası atıştırmalıklardan uzak durulmalı, okul beslenme listelerini izlenmelidir. Televizyon ve bilgisayar başında geçirilen saatlere sınırlama getirilmelidir.” dedi.

Okul programlarında obeziteye yönelik eğitim sağlanması da obezitenin önlenmesinde yararlı olacaktır diyen Erge, şu tavsiyelerde bulundu; “Çocuğun ağırlığı ne olursa olsun sevgi ve cesaret her zaman gösterilmelidir. Çocukların sizin belirlediğiniz porsiyonları benimsemeyebileceği kabul edilmelidir. Biberonla ve anne sütüyle beslenen bebeklerde, hazırlanan biberonun tamamının bitirilmesine veya daha çok emzirmeye çalışmak doğru değildir. Şekerli yiyeceklerin hazırlanmasından kaçınılmalıdır. Ev içerisinde yüksek kalorili yiyecekler bulundurulmamalıdır. Yağlı yiyecekler sınırlandırılmalıdır. Çocukların yeterli posa alması için meyve-sebze tüketimi desteklenmelidir. Yiyecekler, çocuğu avutmak veya ödüllendirmek amacıyla kullanılmamalıdır. Televizyon ve bilgisayar başında geçen süre için limit olmalıdır. Hareketli oyunlar için çocuklar desteklenmelidir. Düzenli, birlikte yapılabilecek aktiviteler geliştirilmelidir.”