Herkesin o gece kendine göre bir hikayesi var elbette.. Önce gelen haberler, sonra endişeli bekleyiş, ardından hareketlenmeler ve son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın o telefon konuşmasıyla birlikte vatandaşların sokağa çıkma emrini verişi.. Bir rüya gibi sanki.. Türkiye darbelerden ve teşebbüslerinden zaten bıkmıştı.. Nedense hep askeri kanattan gelmişti bu darbe işleri.. Dış güçlerin elini çekmediği ülkemizden tüm darbelerin arkasında mutlaka ellerinin var olduğu gerçeği, bizlere Demokrasi adına yapılıyor diye yutturulmaya kalkışılır ama hiç de öyle sonuçlanmazdı.. Birçok masum insan tutuklanır cezaevlerine atılırdı.. Derin izleri vardı, geçmişte darbe teşebbüsleri, darbeler ve sonrasında yaşananların..15 Temmuz gecesi yine böyle bir teşebbüsten sonra şaşırmıştık adeta ilk saatlerde.. Tabii bizim gazeteci olarak daha farklı bir sorumluluk içinde davranmamız gerekiyordu.. Yapacağımız en küçük bir yanlışlık çok sıkıntılar yaşatabilirdi.. İnsanlar yanlış yönlenebilir, olmasını hiç istemediğimiz sonuçlarla karşılaşabilirdik.. Gazete olarak hemen harekete geçtik.. İlk işimiz haberleri ve gelişmeleri internet sitesinden anında aktarmak oldu. Bir yandan Türkiye’de yaşananlar, diğer yandan Gaziantep’te olup bitenler.. Serdar Özekşi, Leyla Özekşi Polat, Ebru Kont ve ben hemen kriz masası oluşturmuştuk.. Çok titiz bir şekilde haberleri sizlere yansıtmaya başlamıştık..O HEYECANI KİM UNUTABİLİR KİTabii şehirde gecenin ilerleyen saatlerindeki hareketlilik başlamıştı.. Herkes üzerini giyinip sokağa çıkmaya başladı. Vilayetten gelen bilgi ile Demokrasi meydanına akın akın insanlar geldi.. Trafik kilitlenmişti. Herkes heyecanlı ama kararlıydı.. İstemiyordu darbeyi.. Yeter diyordu feryat ederek.. İşte o duygular demokrasi meydanını doldurup taşırdı. İnsanlar yollara taştı, araçlar meydana uzakta ancak parkedecek yer bulabildi.. Hepsini aktardık bu yaşananların.. Sadece biz değil elbette, Gaziantep basınının haberci olanları da harekete geçmişti.. Mesai saati, izin veya benim görevim değil anlayışının yerine habercilik sorumluluğu ağır basmıştı. Zaten öyle de olmalıydı.. Bilgi kirliliği yaşatılmadı hiçbir zaman, kimse kimseyi arayıp sormadan herkes sorumluluk içinde hareket etti.. Bu çok önemli bir gelişmeydi..VALİ ALİ YERLİKAYA’NIN ANLATTIKLARI ŞAŞIRTICIYDITabii burada kenti yönetenlerin de neler yaşadıkları önemliydi. Örneğin Vali Ali Yerlikaya, o gece askeri harekatın olmaması için inanılmaz bir çaba sarfetti.. Bunu daha sonra kayıtlara geçen sözlerinden aktaracağım sizlere.. Okuyunca özellikle 5. Zırhlı Tuğay Komutanı ile ilgili yaşananları da öğreneceksiniz.. Sayın Ali Yerlikaya, 15 Temmuz 2016 günü darbe girişiminden haberdar olduktan sonra saat 22.00 gibi sanık Murat Soysal'ı aradığını belirtmiş ve yaşananları şöyle anlatmıştı: “Nerede olduğunu sordum. Hatay'dan geldiğini söyledi. Ne olup bittiğini sorunca, 'Karargahtan bir talimat geldi, ona uyarım.' dedi. Ses tonu ve tarzı farklıydı. Eskisi gibi benimle saygılı konuşmuyordu. Bunun üzerine Adana Tümen Komutanı Osman Erbaş'ı arayıp, Murat Soysal’ın farklı konuştuğunu söyledim. O da Soysal’ın Gaziantep'e hayra gelmediğini, zaten Kilis'e gitmesinin hayra alamet olmadığını ve talimat aldığını söyleyerek, 'Ona engel olun, tugaya girmesin.' dedi. İlerleyen süreçte Şeref Albay'la görüştüm, o da darbe girişiminin FETÖ'cüler tarafından yapıldığını söyledi. Çevik kuvvette toplandık. Murat Soysal, 01.45'te tugaya gelmiş. Öncesinde zaten belediye araçlarını tugay önüne yığmıştık. Osman Paşa, bize, “Murat Soysal'ı gördüğünüz yerde öldürün, tugaya girerse sıkıntı çıkaracak.' dedi. Ben de özel harekat personeline 'Darbe girişimi yapmak suretiyle tugaydan tanklar çıkıp engelleri aşarsa sanığa ateş edin.' dedim"

TUĞAYIN ARKA TARAFINDAN GİRMİŞ

Vali Yerlikaya o gece yaşananları anlatırken bir ayrıntıya daha dikkat çekmiş ve “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer siyasilerin konuşmalarından sonra ortamın iyiye gitmeye başladığını anlamıştık. Bu sırada Murat Soysal, tugayın ön tarafından değil, arka tarafından bir yerden girmiş. Soysal, saat 02.00'den sonra ancak beni aradı, 'Milletimin emrindeyim.' dedi. Ben de 'Kendine yakışanı yaptın.' dedim. Sabah tekrar aradı ve merkez komutanlığınca kendisinin alınacağını belirterek, engellememi istedi. Ben de 'Adli bir soruşturma, benim yapabileceğim bir şey yok, gidip ifadeni ver, senin için iyi olur.' dedim. Beni darbe girişimi sırasında kimse aramadı. Sanık seyahat ediyor olsa bile tugaydan bir yardımcısına arattırabilirdi." ifadelerini kullandı.

FATMA ŞAHİN HİKAYESİ DE ÇOK İLGİNÇEvet.. O gece Sayin Yerlikaya’nın dışında Fatma Şahin’in de yaşadıkları vardı elbette..Fatma Şahin, 15 Temmuz günü, 120 ülkeden katılımın olduğu UNESCO toplantısı için İstanbul'daydı. Darbe girişimini toplantı sırasında öğrendi ve hemen Gaziantep'e gitme kararı aldı. Havalimanına geldiğinde 10 kadar tankla karşılaştığını vurgulayan Şahin, yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: "Yol tankla kapatılmıştı ve bir üsteğmenin silahını sivillere yönelttiğini ve insanları yaraladığına şahitlik ettik. Burada beklerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısından sonra sokağa dökülen halkın direnişine yakından şahitlik ettik. Aracımızın ışıkları kapalıydı ve bir üsteğmen sık sık bizim otomobili kontrol ediyordu. Bizi görür mü diye hiç endişe etmedik. O kişi, aracımız resmi plakalı olduğu için içerisinde kimin olduğunu öğrenmek istiyordu. Vatandaşlar ise sürekli o darbecinin yanına gidip, 'Kardeşim burada ne oluyor, ne arıyorsun' gibi sorular sorarak askerin psikolojisini bozdu. Vatandaş onu püskürtmeseydi, eminim gereğini yapacaktı. Her canlı ölecek ama vatan, millet için ölmek çok şerefli bir ölümdür."BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI CEMALETTİN DOĞAN OLACAKMIŞ Fatma Şahin, Gaziantep’e döndükten sonra özellikle Gaziantep 5. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Soysal ile ilgili gelişmeleri ve yaşananları anlatmıştı.. Soysal ile yaklaşık 1,5 yıl beraber çalıştıklarını söyleyen Şahin, "Gaziantep'teki en önemli konu sınır güvenliği. Kendisi de bundan sorumluydu. Bu süreçte, sınıra güvenlik duvarı yapılması, kameraların yerleştirilmesi gibi birçok konuda elimizden gelen desteği sağladık. Olayın anlayamadığımız tarafı da bu. Şerefsizlerin, kötü niyetle kendilerini gizledikleri buradan anlaşılıyor. Biz büyük bir güven esasına göre çalıştık. Sınırını, namusumuzu güvenmişiz. Arkadaşlarımız, olay günü Murat Soysal'ın tavırlarının değiştiğini söylediler. Beni arayarak tugayın kapılarını iş makinalarıyla kapatmamızdan ötürü yaşadığı rahatsızlığı dile getirmeye çalışıyor. Ben de aksine her türlü tedbirin alınması için talimat verdim. Kendisinin ismi sıkıyönetim komutanı olarak geçiyordu. Gece saat 03.00'e kadar güç denemesi yaptı. Güç denemesinde başarılı olamayınca saat 03.00'ten sonra da 'Efendim, sizin emrinizdeyim' diyor. Oysa o gece 03.00'ten sonra "emrinizdeyiz" demesinin de hiçbir anlamı kalmamıştı. Zaten darbenin gerçekleşmesi halinde Soysal'ın sıkıyönetim komutanı olacakmış. Benim için kendisinin ilk dakikalardaki tavrıydı. Benim yerime de şu anda tutuklu olan ve geçen yıl Gaziantep'te görev yapan Tuğgeneral Cemalettin Doğan'ı da Gaziantep Byükşehir belediyesine başkanı olarak atayacaklarmış.. Çok şükür Allahımıza" O GECE VE SONRASINDA GAZİANTEP FARKINI GÖSTERDİŞunu asla gözden kaçıramam.. Ve yazmak zorundayım.. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Darbe gecesi Türkiye'nin tüm dünyaya yiğitlik ve kahramanlık dersi verdiğini söylemişti. Bende o gecede Gaziantep’in apayrı bir yeri olduğunu ve kahramanlık adına, yiğitlik adına tarihine ve şanına yakışır bir sınav verdiğini belirtmeliyim.. Gaziantep’i yönetenler ile vatandaşların bütünlüğü, o gece yapılanlar, şehrin tarihi açısından önemli bir yer tutacaktır.. Allah bu ülkeye bir daha darbe yaşatmasın..

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR