Faiz lobisi ile ilgili bir önceki yazımızı; "Kredi kartları kullanıcılarını uçurumun kenarına hızla yaklaştırıyor diye bitirmiştik" neden böyle düşündüğümüzü de hızla artan kredi kartı sayıları ve aylık harcama rakamlarına bağlamıştık, rakamlar içimizi karartmaya yetiyor, gelir ortadayken harcamalar, limitler almış başını gidiyor hiçbir tedbir hiçbir önlem yok. Tek yapılan "Ayağınızı yorganınıza göre uzatın", "kredi kartı ödeme aracıdır borçlanma aracı değil", "kredi kartı almayın" içi boş söylemler ibaret, yinede hepsine eyvallah da Sn. Başbakanın "faiz den elde ettiğin o paralar mezara sığmaz" dediği gibi vatandaşında ayakları yorgana sığmıyor, çıkacağı kadar çıkmış... Fazi lobisiyle mücadele ediliyormuş gibi görülüp farklı bir mücadelenin içine girilmesi bizim seyrimizide değiştirdi, şimdiye kadar yeteri önlem alınmaması bundan sonra hiçbir şey yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Öncelikle devleti idare edenler vatandaşının günlük yaşam koşullarını göz önüne alıp, her bireyin insanca yaşayacağı bir standart belirlemek ve o standartlarda yaşamasını sağlamak durumundadır. Bunun için öncelikle iş aş sorunu ortadan kaldırılmalı, devlete olan güven sağlamlaştırılmalıdır. Ardından emeğe saygı gösterilip sabit gelirli işçi, memur, emeklinin, asgari ücretlinin, taşeron çalışanının gereksinimlerini karşılayacak bir ücret belirlenip ödenmelidir. İnsanların ekonomik özgürlüğüne fırsat verilmelidir. Baktığımızda asgari ücreti açlık sınırının altında belirleyenlerin, devletin vergi gelirini sabit gelirlinin kazancına endeksliyenlerin, holding sahiplerinden alamadıkları vergiyi memurdan alanların, bu ve benzeri tekliflere sıcak bakmayacağı ortadadır. Maalesef vatandaşın mağduriyeti birilerinin işine gelmektedir. Birilerine bağlı bağımlı toplumların özgür düşünüp, hareket etmesi mümkünmüdür ? Bağımlı kendi ayaklarının üzerine basamayan vatandaş özellikle siyasiler ve para babaları için rant kapısıdır, küçük şeyler karşılığı gebe edilenler ömür boyu köle gibi kullanılmaya mahkumdur. Halkın bu durumu değişmeden ekonomik özgürlüğü sağlanmadan miting meydanları da, eylem alanları da tıklım tıklım dolacak faiz ve siyaset lobisi hep kazanan olacaktır. Siz devleti zayıflatıp ona ait işletmeleri özelleştirip ekonomik özgürlüğü olan bireyleri faiz lobisinin kölesi ederseniz bir vakit sonra faiz lobisiyle ne kadar mücadele ederseniz edin bu inandırıcı olmadığı gibi başarılıda olmaz. Faiz lobisi TÜPRAŞ'a yapılan baskınlarla farklı bir boyut kazandı. Tüpraş ülkenin en büyük kuruluşlarından biri, 2005'te %51 lik hissesi 4.140 milyar dolara satıldığında yeni bir TÜPRAŞ yapmak isteseniz 60 milyar dolar paranız olması gerekiyor du. Babalar gi bi satarım anlayışı parayı verene düdüğü çaldırdı bir yıllık geliri karşılığında Tüpraş'ı sattı. En çok kazanan en çok vergi ödeyen bu kurum ülkemizin en büyük küresel sermaye gruplarından biri olan KOÇ GRUBU'nun eline geçti. Alan ve satan arası çok iyiyken, nasıl olduysa GEZİ OLAYLARINA destek veriyorlar gerekçesi ile bu grup birden FAİZ LOBİSİ oluverdi. Doğrudur tüm küresel sermaye grupları gibi bu grupta gelirinin büyük kısmını faizden elde etmektedir. Türk milleti inim inim inlerken günlük 1 doların altında gelire sahip insanlarımız varken bu beyefendilerin günlük kazancı 10 milyon dolarlarla ifade edilmektedir. Nefis bu doymaz. 100 binden fazla çalışanına baktığımızda istihdama sağladıkları katkı ortadadır. Bankası, Avm'si, Fort'u, Tofaş'ı, Arçeliği, Yapıkredisi, Otokar'ı yüzlerce fabrikası ve hepsinden daha değerlisi TÜPRAŞ'ı ile bu grup ciddi bir ekonomik güçtür. Siyasetle bu para baronlarının arası oldukça iyidir, birbirlerine hep gebedirler menfaatlerine halel getirmezler, ne zamana kadar çıkarları çatışıncaya kadar. Çıkar çatışması, gezi parkında başlayıp bir süre sonra maksatı dışına çıkan olaylar sırasında ortaya çıktı. Olayların başlangıcına değil ama sonrasına destek vermek hükümetle bu kadar çıkar ilişkisi olan bir grup için akıl işi değil, ki ciddi manada destek vermiş olsalardı bu olaylar bu kadar çabuk durulmazdı. Koç Grubu kanunsuz bir iş yapmışsa her vatandaş gibi, kurum kuruluş gibi yasal yollardan cezasını çekmelidir, bu hiç kimseyi rahatsız etmez aksine adalete olan güveni artırır. Bunları yıllardır koruyup kollayanlar her türlü usulsüzlüklerine göz yumup, büyütüp besleyenler, hoşlarına gitmeyen işler yaptılar diye işyerlerine polis eşliğinde müfettiş baskınları yaptırtması bu yolla hizaya getirmeye çalışması çok doğru bir yöntem değil. Hele hele bunlara ait varlıklara el koyup kendi yandaşlarına, yakınlarına devretmek hiçte ahlaki değil. Doğru olan bu kurum kuruluşları işimize geldiği zaman değil her daim düzgünce usulüne uygun denetlemek, yetimin garibin gurebanın hakkını yedirtmemek, hukuku çiğnemelerine fırsat vermemektir, varsa yolsuzluk hukuksuzluk, usulsüzlük cezasını çektirtmektir... Aksi taktirde bu yapılanların hiç de samimi olmadığı ortaya çıkacaktadır... Devam edecek...