Halkımız son derece unutkan bir toplum. Geçmişte yaşanan bir olayı hatırlatarak bugüne bağlamak istiyorum.

57. Hükümeti hatırlarsınız. Hani rahmetli Ecevit'in başbakanlığında ANAP ve MHP ortaklığıyla kurulan hükümetten söz ediyorum. Bu hükümet zamanında Bakan Sadettin Tantan bir takım temiz eller operasyonu başlatmıştı. Bir operasyon bitiyor, ardından diğeri başlıyordu. Operasyonlar bir süre devam ettikten sonra Rusya'dan alınan doğalgazla ilgili Mavi Akım Projesi operasyon kapsamına alındı. Araştırma ve tutuklamalar dipten başlayıp tepelere doğru tırmanıyordu. Ortada önemli bir yolsuzluk iddiası ve belgeleri vardı. Konuya gelince;

Rusya'dan alınan doğalgazın Samsun/Ankara boru hattı ihalesini Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın kardeşi Turgut Yılmaz almıştı. Ortada 40 milyon dolar rüşvet iddiası vardı. Tabi ki, konu ANAP'lı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'i de ilgilendiriyordu.

Yapraklardan ve dallardan başlayan operasyon bir müddet sonra gövdeye inerek Bakan Cumhur Ersümer'in kapısına kadar dayandı. Çünkü ortaya atılan yolsuzluk ve rüşvetle ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in bilgi sahibi olduğundan şüphe kalmamıştı.

Operasyon Ersümer'in kapı eşiğine dayanınca Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz hergün ekranlarda bağırıp çağırmaya başladı. Öfkeden kızaran suratıyla devletin savcısına, polisine, jandarmasına ve Sadettin Tantan'a veryansın ediyordu. Yolsuzluk ve rüşvetin aktörleri değil de bunları ortaya çıkaran Tantan, savcı, polis ve jandarma suçluydu. Bu konuyla ilgili Zafer gazetesinde yazdığım bir yazı yüzünden mahkemenin eşiğinden dönmüştüm. Mesut Yılmaz eleştirilemezdi. Kanunların üstündeydi ve her istediğini söyleme özgürlüğü vardı.

Sonunda Sayın Tantan görevden alındı.

Bugünlerde benzeri bir olayla karşı karşıyayız. 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili olarak Sayın Başbakanın suçlamadığı kimse kalmadı. ABD, CIA, İsrail, Mossad, AB, İran ve yurt içindeki paralel devlet suçluydu. Bu suçlular arasında nedense PKK asla yer almadı. Başbakanın bakanlarına tuzak hazırlamışlardı.

Paralel devletin temsilcileri kimler? Soruşturmayı başlatan savcı, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve şube müdürleri, Ülkedeki çok sayıda emniyet ve şube müdürleriyle savcılar paralel devletti. Ama ben bu konuda Başbakanın bir sözünü hatırlatmak isterim. Gezi olayları sırasında ''Benim polisim kahramanlık destanı yazıyor…'' dememiş miydi? Senin polisin paralel devlete katılmışsa ve bundan haberin olmuyorsa yine suçlusun. Çünkü ülkede her şey senden sorulur…

Ayakkabı kutusunda saklanan paraların, İçişleri Bakanının oğlunun evinde bulunan kasaların, para sayma makinalarının ve paraların sahipleri suçsuzdu. Son derece yufka yürekli ve hayırsever işadamı Reza Zarrab da suçsuzdu. Sayın Başbakanın bulunduğu protokol resimlerinde en ön sırada ve protokolda oturan Reza Türkiye'ye hizmet etmek(!) için devletin bakanlarıyla arkadaştı ve onlarla aynı saygıyı görüyordu.

Bakanların çocukları bazı yasadışı olayları yürütmek için babalarından habersiz, devlet içinde istediği her şeyi yapabilir mi? Bu mümkün değil.

Efendim Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ayakkabı kutularında sakladığı milyon dolarları Çorum'da İmam Hatip Lisesi yaptırmak için bağış olarak toplamış. Bu bağışları neden kendi bankasındaki bir hesapta toplamıyor? Çünkü kaynağı karanlık. Ayrıca haram para ile cami veya okul yapılır mı? Bu savunma kargaları bile kahkaha krizine soktu.

Hasılı kelam halkın zekasıyla alay etmeyi sürdürüyorlar.

Yaşanan olaylar Mesut Yılmaz'ın yaşadıklarıyla aynı. Bu soruşturma yolları kapatılmazsa ipin ucu bir anda zengin olan çoluk çocuğa ve onların babalarına kadar uzanacaktır.

Sayın Başbakan çok önemli bir hata yaptı. Soruşturmanın ve tutuklamaların hemen ardından sessiz sedasız ilgili bakanları görevden alacaktı. O zaman bu olay katlanarak büyümezdi. Başbakanın suçluları arka çıkması, yanında gezdirmesi, kamu görevlerini görevden alması, ilgili savcıya ortaklar göndermesi ateşin üzerine petrol boru hattı bağladı. Bu ateş sönmeyecek. Bu yanlışlar devam ettiği müddetçe AKP'nin sonu da ANAP'ın sonu gibi olacaktır.

Bizim için adaletin tecellisi önemli. Hangi paralel devlet adaleti tecelli ettirecekse onu destekleriz. Kim adaleti önlemeye ve küllemeye çalışıyorsa karşısındayız.

Bekleyip göreceğiz.