Gaziantep'in musikide diğer bir çok ile göre çok ileri düzeyde olmasında, yadsınamaz katkısı olan dernek, 80 kişilik ekibiyle aynı zamanda Büyükşehir Belediyesi'nin korosu olarak da hizmet veriyor. Dernek Başkanı A. Muhtar Küçükkömürcü, müziğin insanların ruhunu geliştirdiğini, yücelttiğini, rehabilite ettiğini belirtirken, "Müzikle ya da sanatın herhangi bir dalıyla ilgilenen bir insanın cinayet işlediği, hırsızlık, yolsuzluk yaptığına çok ender rastlanabilir. Müzik suçu da önlüyor" dedi.BİR AVUÇ MUSİKİ SEVER KURDUDerneğin 1952 yılında Dr. Cemil Özbal ve bir avuç musiki sever tarafından kurulduğunu anlatan Muhtar Küçükkömürcü, o yıllarla ilgili şu bilgileri verdi:"Dr. Cemil Özbal ve Dr. Emin Kılıçkale, İstanbul'daki eğitimleri sırasında musiki çevrelerinde bulunuyorlar. Oradan aldıkları birikim ve feyiz ile Gaziantep'te müzik çalışmalarını devam ettiriyorlar. Öncelikle halk evinde başlıyor çalışmalar, sonra halkevlerinin kapatılmasıyla evlerde devam ediyor. Sonuçta 3-5 kişiyle başlayan bu musiki topluluğu büyüyor, gelişiyor ve 1952 yılında resmen Gaziantep Turk Musikisi Derneği olarak kuruluyor ve bugüne kadar çalışmalarına devam ediyor" dedi.89'DAN BU YANA DERNEK BAŞKANIYIMKendisinin 1982 yılında derneğe mensup olduğunu söyleyen Küçükkömürcü, "O dönemde toplantı yasakları sözkonusuydu. Dernek çalışmaları 80 darbesinden sonra kesintiye uğradı. O arada kurucu hocamız Cemil Hocamız 14 Mart tıp bayramında vefat etti. Ondan sonra Ali Çelikbaş, Zeki Büyükipekçi, Yılmaz Kale, Ümit Öcal, Ünal Süzgün, Doğan Şerfettinoğlu, Selçuk Karslıgil, Aydın Büyükmurat görev yapıyor. Ben görevi Aydın Büyükmurat'tan devraldım. 1989'dan beri devam ettiriyorum" dedi.FATMA ŞAHİN SANATA KATKI VERİYOR2005 yılına kadar Gaziantep Türk Musikisi Derneği olarak yılda iki kere konser verdiklerini, o tarihten sonra belediye ile de çalışmaya başladıklarını belirten Küçükkömürcü, "Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Asım Güzelbey zamanında belediye salonunu kullandığımız için başkana bir hediye sunduk, bir konser hediye ettik. Ondan sonra dedilerki, 'Büyükşehir Belediyesinin korosu olun.' Kabul ettik. 2005 yılından başlamak üzere iki yılda bir, üç yılda bir sözleşme yenilemek üzere belediyeyle işbirliği yapıyoruz. Yılda iki, üç, dört, bazan 6 konser veriyoruz. Konserlerimizi Büyükşehir Belediyesi Türk Musikisi Korosu olarak veriyoruz. Asım Bey'den sonra Fatma Şahin'de kültüre, sanata katkı vermeye devam etti. Protokollerimizi yenilemek suretiyle belediye ile olan işbirliğimiz devam ediyor. Bu arada dernek statümüz devam ediyor. "KONSERVATUARIN KURULUŞUNDA YER ALDIKBelediyeden katkı ve destek aldıklarını, bu katkılarla derneğin bir mekana kavuştuğunu dile getiren Küçükkömürcü, "Ses kaydı yapılabilecek bir stüdyoda olması gereken bütün cihazlarımız mevcut. Bir yıldırda çalışmalarımızı burada sürdürüyoruz. Daha önce belediyenin salonlarında, kütüphane binasında çalışıyorduk. Gaziantep'in kültür sanat yaşamına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Gaziantep'te Türk musikisi diğer bir çok ile göre çok ileri durumda. Bu dernek çalışmalarından kaynaklanıyor. Dernek altyapısı, bu şehirde bir konservatuar kurulmasına vesile olmuştur. Gaziantep Üniversitesi Konservatuarının kuruluşunda yeraldık. Resmi kadrolar oluşuncaya kadar derslere girdik. İlk öğrenciler bizim öğrencilerimizdir" diye konuştu.ZEKİ MÜREN ANISIGaziantep'in gerçekten musuki konusunda çok önemli bir yeri, bilgi birikimi, altyapısı olduğunu belirterek bir de anektot anlatan Küçükkömürcü, "Merhum Zeki Müren konser için gelir. Duayen Gazeteci Yusuf Ağar, o zaman Hürriyet Gazetesinin muhabiridir. Sayın Ağar'dan gazete yönetimi Zeki Müren'le röportaj yapmasını ister. Ünlü sanatçı Şehir sinemasının üzerinde Şehir Oteli vardı, orada konaklamaktadır. Randevulaşırlar. Ağar, gittiğinde Zeki Müren'i elinde notlar koridorda bir aşağı bir yukarı çalışıyorken görür. Üstat ne yapıyorsunuz, hayırdır? der. Zeki Müren, 'Ben Gaziantep'in musiki kültürünü biliyorum, bir hata yapmamam için iyi şekilde hazırlanmam gerekir' der. Yani buraya gelen bir çok sanatçı böyle sınav heyecanıyla gelirler. Mesela Gaziantepli musiki sever bir sanatçıdan eser istekte bulunacağı zaman o anda hangi makam icra ediliyorsa o makamdan istekte bulunur, ya da farklı bir makamda ise isteyeceği şarkı sıra o makama geldiğinde ister. Böylesine bir bilgi birikimi vardır, Gazianteplinin. Belki iddialı olacak ama hakikaten bizim derneğimizin bunda katkısı çok fazla. Türkiye'deki binlerce dernek var. Türk musikisi konusunda İstanbul'da mesela 800 küsur dernek var. Her ilde 5-6 dernek var. Esasında Türk musikisinin yaşamasını gelişmesini de bu dernekler sağlıyor" dedi.İNSANLAR TELEVİZYONUN ESİRİ OLDUMedya organlarının başka müzik dallarını öne çıkarması, pop müziğin pompalanmasıyla Türk Sanat Müziğinin yaygın olmadığını, ancak kendi ağırlığı ve değerinden de bir şey kaybetmediğini vurgulayan Küçükkömürcü, "Ben bunu şuna benzetiyorum. Bir kuyumcu dükkanıyla, manavın müşteri potansiyeline benzetiyorum. Bugün kuyumcu, değerli malzemeler pazarlıyor, herkes alışveriş yapamıyor. Ama manav öyle değil. Bugün televizyonlarda bütün gün pop müzik yayınlanıyor dolayısıyla gençlik onunla müziği tanıyor ve ona yöneliyor. Şimdi herkesin elinde gitar görürsünüz, eskiden ya ud vardı ya keman. Yumurta ve tavuk hikayesi gibi medya bu müzik türünü öne çıkardıkça o müzik türüne olan talepte artıyor. Önceden insanlar en fazla bir radyo ile vakit geçirirdi. Şimdi yüzlerce kanal var. İnsanlar televizyona esir oldu. Herhangi bir enstüramanla, müziğin bir dalıyla, sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmaya insanların zamanı kalmıyor" dedi.MÜZİK SUÇU DA ÖNLÜYORGaziantep'in çok fazla göç aldığını, sokakta üç kişiden ikisinin Suriyeli olduğunu, neredeyse Türkçe konuşan kalmadığını üzülerek dile getiren Küçükkömürcü, "Tabi bunlar kendi kültürlerini de getirip geleneklerini devam ettiriyorlar. Dolayısıyla bizim sanat dallarımız bizim kültürümüz biraz seçkinlerin uğraşı haline geldi. Maalesef böyle olsun istemeyiz. Türk müziği saray müziğidir, seçkinlerin müziğidir. Hayır kesinlikle böyle bir şey yok. Doğuştan itibaren müzikle içiçeyiz. Adımız konurken kulağımıza ezan okunur, bu bir müzik türüdür, mezarın başında gene Kuran okunur gene müzik türüdür. Biz insanları rehabilite ediyoruz. Eskiden müzikle bazı hastalıklar tedavi edilirmiş. Bütün kötü alışkanlılar boşluktan kaynaklanır. Hedefimiz Türk musikisini yaşatmak, öğretmek ve sevdirmek. Müzik insanların ruhunu geliştiriyor, yüceltiyor. Yani çok ender rastlanabilir müzikle ya da sanatın herhangi bir adalıyla ilgilenen bir insanın cinayet işlediği, hırsızlık, yolsuzluk yaptığı. Müzik suçu da önlüyor" diye konuştu.GAZİANTEP ÇOK ŞANSLIBaşarılarını ekip ruhuna bağlayan Kömürcü, "Burası 65 yıllık geçmişi olan bir dernek. Nejdet Yaşar, Sami Göğüş, Çetin Körükçü, İhsan Güvenç gibi, birçok insan bu dernekten, bu kültürden yetişmiştir. Derneğimizde her meslekten insan var. Lise, üniversite öğrencileri de var. Bu derneğin sıkıntısı mekan sıkıntısıydı. Halk evlerinde, iş hanlarının karanlık odalarında, toplantı salonlarında, okulların bodrum katında çalıştık. Hiç unutmam, çalıştığımız yerin üstünde öğrenci tuvaletleri vardı. En büyük hedefimiz ye sahibi olmaktı. Asım Güzelbey döneminde başlayan, Fatma Şahin'le devam eden işbirliğimizden sağladığımız katkıyla bir mekana sahip olduk. Cumhurbaşkanlığı Devlet korosunun çalışma yeri bile yok. Türkiye'deki binlerce dernekte sadece iki ya da üçünün böyle bir mekanı var. O bakımdan Gaziantep çok şanslı diye düşünüyoruz. Bunu da arkadaşlarımızla birlikte başardık. Bu bir ekip işi. Coşkun Akkan, Ali Ercan, Günsel Ateş, İrfan Korkmaz, Mete Ateş, Ökkeş Güdemez, Figen İşler, Necip Nalçacı'nın ciddi emekleri var"şeklinde konuştu. Meral KINACILAR