Hayat hikayelerden ibaret derler.

Doğrudur.Her insanın bir hikayesi ve kahramanı var.Tesadüfler mi hayatımızı belirler yoksa hayat tesadüflerden mi ibaret ? Bunu, yaşarken anlıyor ve görüyor insan. Bir bebek dünyaya geldiğinde o aileye kaç bin wattlık umut ve sevgi ışığı verdiğini ancak o anne ve baba bilir. O bebeğe verilen emeklere, dökülen gözyaşlarına yabancı kalmak ne mümkün…

Bir damla göz yaşına bir ömür feda edecek ebeveynlerin olduğunu düşünürsek, bir ailenin çocuğunu büyütene kadar ne fedakarlıklar yaptığını fark etmemek için insanların bazı erdemlerden yoksun olması gerekir. Kendi canımız yanmadan başkalarının acısını anlamak, bizi insan kılan en yüce değerin başında gelir.

Yıl 1994…

Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi'nde çalışıyorum. Belki de yaşamımı ve hayata bakış açımı değiştirebilecek bir olay yaşayacağım, aklımın ucundan bile geçmezken, eroin bağımlısı bir gencin yaşadıkları, yaşamımda unutamayacağım bir yer kaplıyor.

Eroin dehşetinin ne kadar zararlı olduğunu, toplumun temeline konabilecek güçlü bir dinamit unsuru taşıdığını narkotik şubesinde çalışırken daha iyi anlamıştım. Çünkü uyuşturucu madde bağımlılığı sadece ülkemizi değil, tüm dünyayı tehdit eden küresel bir sorundu…

Uyuşturucuyla operasyonel anlamda mücadele eden bir birimde çalışırken, eroin krizine giren gençlerin dramını ve acı sonla biten yaşamlarını gördükçe, nasıl bir sorumluluk altına girdiğimi daha iyi anlıyordum.

Mehmet isimli gencin dramı da diğer acı sonla biten gençlerin hayat öykülerinden farklı değildi.

Oysa eroine ulaşmadan önce hayat dolu, yaşama sevinciyle ailesinin kıvancı olarak görülen Mehmet, yaşamının altın çağındaydı.

Şubeye sık sık gelen Mehmet, eroin illetinden kurtulmak için şubeyi kendi düşüncesinde bir çıkış yolu olarak görmekteydi.

Birkaç kere tedavi olmak amacıyla AMATEM'e gitmiş fakat bu illet onu öyle bir esir almıştı ki ne yapsa ne etse kurtulamıyordu. Eroin, fiziksel anlamda onu krizlere soktuğunda, önce üşümeye, sonra terlemeye, ardından kramplar halinde acılar çekmeye dayanamıyordu artık…

İnsana ait olan her değerin içini boşaltarak, insanları kendi kar hırslarına alet eden ve içlerini boşalttıkları değerlere kendi kokuşmuş yaşam kültürlerini dolduran karanlık ruhlu insanların kurbanıydı Mehmet...

Kendisine sormuştum; 'Mehmet, uyuşturucu dünyası nasıl bir dünya?' diye.

Bana cevabı biraz bilgece gibi; 'Abi, hayatında gözleri hiç görmemiş biri, ışığı sana anlatabilir mi?.. Ya da yaşamı boyunca hiç portakal yememiş bir insan portakalın tadını anlatabilir mi?.. Kuşkusuz ki hayır… İşte ben, bu illeti tattım ama dünyam karardı… DEVAM EDECEK