MÜSLÜM GÜRSES; IŞIĞIN BOL OLSUN..
Ebru Kont
Önceleri tarzı bana fazlaca arabesk geldiği için çok da ilgimi çekmezdi.. Hatta hayranlarının kendilerini jiletlediğini gördükçe okudukça sinirden kendimi yerdim, bunu yapanlara da bir türlü anlam veremezdim, ne yalan söyleyiyim..!!
Bir nevi Zikir sırasında kendilerini şişleyenleri çağırıştırırdı bana bir anlamda.. Sonraları sevmeye başladım ben O'nu.. Belki farklı türden şarkıları seslendirmeye başlamasıyla birlikte kanım ısınmaya başladı Müslüm Baba'ya bilemiyorum ama sempati duyup takdir etmeye başladım. Hele ki "Sahneye sarhoş çıkıyor", "İlaçlı bu adam!" gibi söylemlerin ardında yatan gerçeğin ayırdına vardığımda iyice bir göğsüme bastırıp, sevipsarmalama durumları kendini gösterir oldu bende... Er ya da geç ne fark eder, sevmiştim seni Müslüm Gürses; ışığın bol, gittiğin yer ferah olsun!..
İLERİ DEMOKRASİ
Geçen hafta "Müslüm Gürses öldü!" diye bir manşet okudum. Hemen sonrasında ise "yanlış bilgilendirme" açıklamasını okuduğumda içimden bir ses yani iç sesim güle güle dedi. Nedendir ben de bilmiyorum ama içimdeki ses o haberin doğru olduğunu, bir iki güne kesin ölüm haberi gelir diyordu, geldi de! Peki neden başlığı altında iç sesim ile bu konuyu tartışırken buldum kendimi.. Tartışmamızın sonucu aşağıdaki gibi..:
Müslüm Gürses yaşam savaşını kaybetti, zaten aylar süren bir savaştı, ama öyle bir zamanda son noktayı koydu ki tam da gündemi meşgul eden ve tabii ki meşgul etmesi istenen Apo ile görüşmeler sahne önündeydi; sahne ışıklarının bir başka tarafa yönlenmesini hangi artist ister ki!Sakın yanlış anlamayın bunu ben demiyorum, şuursuz iç sesim diyor.
Yönetmen bazı sahneleri yıldız oyuncularına göre ayarlar. Filmi finanse eden yönetmene "Şu şahsı biraz daha önde oynat" dese, kaç yönetmen "EVET" demezki? Neyse, şuursuz iç sesimin seslenişleri bunlar; bilmiyor ki ileri demokrasiye geçmişiz çoktan! İleri demokrasi denen o kavramı benim şuursuz mantığım da anlamadı ya zaten, "Başkanlık Sistemi"ni bırakın ilerisine, düz demokrasiye bile oturtamadı gitti! Tek beyin, tek dudak, tek görüş.. Eee, hani nerede demokrasi? Hem de kocasının istediği partiye oy atan, hak ve hukukunu bilemeyen, bilmemekle kalmayıp arayamayan; aramaya kalksa da bulamayan toplumlarda... "Aaaa, ayıp ama"! Demeyin, çarpılırsınız vallaha! Eski kocası öldürmekle tehdit ediyor diye kaç kadın başvurdu resmi mercilere ve kaç kadın kendisini tehdit eden kocasını şikayet ettiği halde öldürüldü sokak ortasında? Hakkını arasa da bulamayanlara bir başka örnek daha isterseniz:
Tecavüze uğramış kişilere "Kişiliği bozulmuş mu?" adı altında yapılan yaptırımlar ile tecavüze yeltenip de başaramamış kişilere sunulan serbestlikler...Çok mu hemcins kayırıcı oldum ki? Derken iç sesim bana demokrasi diyor; her bir bireyin düşüncesinin ve ifadesinin değer bulduğu bir yönetim biçimidir; ne üniversite öğrencilerinin seslerine karşı gözlerine biber gazı sıkmak ne de genç fidanlar misali bedenlerine tazyikli su sıkmak ile açıklanabilir! Bu bağlamda "Tek fikir, tek görüş, tek ses" ne kadar biber gazına, ne kadar tazyikli suya eşdeğerdir diye düşünmek gerekir. Düşünmenin demokrasilerde suç karşılığı yok; yalnız dikkat etmek gerek.. Kişisel bilgisayarınızdan bir dosya pat diye çıkabilir ve hiç beklemediğiniz bir anda "Vatan haini" damgası ile etiketlenebilir ve kendinizi bir anda savunmasız bir halde dört duvar arasında bulabilirsiniz. İç sesim böyle diyor! Dış sesim kısık; malum mevsim kış bu nedenle gripal vaziyetler!
Yorumlar