Şehitkamil İlkokulu Müdürü öğrencilik yıllarımdan beri tanıdığım biriydi. Doğum yerlerimiz arasında on kilometrelik bir mesafe vardı. Ortaöğretimi Kilis'te aynı okulda okumuştuk. Bu nedenle birbirimize yakın olduğumuzu sanıyordum. Yüzüme karşı bana saygılıydı. Meslekteki kıdemim de yirmi yedi yılı bulmuştu.

Artık emekli olmaya hazırlanıyordum.

Bir teneffüs sırasında öğretmenler odasında çay içiyorduk. Ders zili çaldı. Elimde yarım bardak çayla odanın kapısındaydım. İçerde de iki bayan öğretmenimiz oturmuş çaylarını yudumluyordu. Öğrenciler sınıflara doluşmaya başlamıştı. Müdür yanımıza geldi ve doğrudan bana hitap ederek;

-Ders zili çaldı sen burada çay içiyorsun. Diğer öğretmenler abimiz böyle yaparsa biz de yaparız, demezler mi? Sınıfınıza gidin hocam, dedi.

Kafam bir anda bozuldu. İçerde oturanlara değil de, sınıfa gitmek için ayakta ve kapıda bekleyen bana söylemişti bunları. Anlaşılan müdür gururunu tatminle meşguldü. Beklemediğim bir uyarıydı bu. İçimden ''Ben sana bunun hesabını sorarım,'' diyerek sınıfa gittim.

Ders boyunca emeklilik konusunu düşündüm. Teneffüste müdür yardımcısı olan amcam oğlunun yanına gittim. Birlikte emekli olmayı teklif ettim. Kabul etti. Sonra müdürün yanına gittim;

-Müdür bey ben derse yine bir iki dakika geç gireceğim. Beni şikayet et, Hakkımda soruşturma başlat… diyerek sınıfımın yolunu tuttum. Müdür bozulmuştu.

Sınıfta müdürün açıklarının listesini yapmaya başladım. Müdürün suç ortağı olan ve mutemetlik yapan müdür yardımcısının da ayrıca yaptım listesini…

Müdürle köprüleri atmıştım.