Sözlerime minik bir fıkrayla başlıyorum.
Kentten köye giden yeni gelin sabahleyin kapıya çıkınca keskin bir gübre kokusuyla irkilir.
Kendisini izleyen kaynanaya söz vurarak.
-Bu nasıl pis koku. Ben şimdi bu kokuyu yok ederim, diyerek süpürgeyi alır ve avluyu süpürmeye başlar. Kaynana geriden gülümseyerek seyretmekte.
Bu olay bir ay kadar devam eder. Bir gün gelin süpürgeyi bırakarak, kaynanaya döner.
-Bak, gördün mü? Zibil kokusu kalmadı işte. Kaynananın yanıtı ilginçtir.
-Gelin hanım. Zibil kokusu hala aynı ama senin burnun alıştı...
AKP iktidarı döneminde enflasyonun gerilediğinden, halkın refaha kavuştuğundan söz edilmekte. Halkın çoğunluğu da buna inanmakta. Çünkü her saat başı yeni fiyat ayarlamaları yok artık.
İktidar yetkilileri ekranlardan el kol hareketleriyle ve şişinerek bu durumu anlatmakta. Bizler de kös kös dinlemekteyiz.
Acaba gerçekten enflasyon düştü mü?
Enflasyonun düşmesi halkın alım gücünün artması anlamına gelir. Halkın alım gücünde artış ve refah düzeyinde yükseliş var mı?
Ne gezer?
Halk perişan. Ekmeği denkleştirme çabasında.
Ancak burnumuz alıştı kokuya...
*
Bazı örnekler verebiliriz.
Enflasyonun düşmesi fiyat istikrarının sağlanmasıyla anlaşılır. YTL dolar karşısında değerini korumakta değil mi? Öyle gibi görünüyor.
Peki o zaman geçen yıl tonu 180 dolar olan kömürün tonu bu yıl neden 280 dolara yükseldi? Dolar üzerinden yapılan alışverişlerde fiyatın sabit kalması veya çok küçük oynamalar yapması gerekmez mi?
Çarşıya pazara bakalım bir de.
Domates, patlıcan, yeşil biber, salatalık gibi günlük tüketilen gıda maddelerinin geçen yıl fiyatı ile bu yıl fiyatları arasındaki fark enflasyon oranı kadar mı?
Değil...
En ucuz satılan meyvelerden greyfurt geçen yıl 3-400 YTL idi. Bu yıl 750 YTL: Gıda maddelerini bir kenara bırakalım. Elektronik alanında kalite düşürülerek bazı ucuzlamalar mevcut. Tekstil ve konfeksiyon alanlarında ise stok eritmeye ve iflastan kurtulmaya yönelik ucuzlamalar var.
Bu görünüme bakarak enflasyonun hükümetin dediği gibi tek rakamlarda seyrettiğine inanmak mümkün mü?
Asla mümkün değil.
*
Halkın çoğunluğunu teşkil eden kesimlere soralım.
Köylü, çiftçi, memur, işçi, emekli, esnaf, vs... Bu kesimlerin kazançları zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde mi acaba?
Hepsi de sıkıntıda. Tamamı hükümetten şikayetçi. Çiftçi yüksek girdiler ve düşük taban fiyatlar yüzünden çıkmazda. Haydi onlara 'Ananı al da git lan..!' diyelim. Siftahsız kepenk kapatan esnafa ne diyeceğiz?
Asgari ücret belirlenirken ondalık sayılarla toplama çıkarma yaparak kılı kırk yaran hükümet, yaklaşık 400 YTL ile bir ay nasıl geçinileceğinin yollarını göstermekten aciz. Memur ve emekli maaşları ekmek parası, ev kirası ve faturaları karşılamaktan çok uzakta. Emekli, dul ve yetimler ise zaten unutulmuş kesimler. Ne halleri varsa görsünler... Geriye ne kaldı.
Yedi bin YTL ile geçinemediğini söyleyen ve ek iş yapmak zorunda kalan bir Başbakan. Bir o kadar maaşla geçinemeyen milletvekilleri....
Onların çekirdek paralarıyla geçinen bir millet...
Mucizeler yaratan bir millet...
Böyle bir iktidarın yönetiminde yıllarca yaşamaktan daha büyük bir mucize var mı? .