Sözlüklerde Siyasetin, Arapça kökenli bir kelime olduğu, "at eğitimi, at talimi" anlamına geldiği yazmaktadır. Osmanlı'da ise devlet geleneği için siyaset sözcüğünün "ceza" ve özellikle "ölüm cezası" anlamında kullanıldığı çok defa görülmüştür. Hatta uzun yıllar da uygulanmıştır. Yunan siyasal yaşamında ise siyaset, polise veya devlete ait etkinlikler biçiminde tanımlanmıştır. Siyaset, "Her şeyden önce bir yönetme sanatı veya bilimidir, yani siyaset bilimidir. Hükümet/devlet icraatlarını etkileme, değiştirme veya yönlendirmek işidir. Devlet yönetimini veya kontrolü ele geçirme ve elde tutma bilgisi veya sanatıdır. Bireyler ve gruplar arasında güç ve liderlikle ilgili olan rekabettir. Bir takım maharet ve hünerlerle, çoğu kez dürüst veya ahlaki olmayan şekilde uygulamalarla karakterize edilen etkinliklerdir. Bir toplumda yaşayan insanlar arasındaki ilişkiler karmaşasının bir toplamıdır. Yaşanılan zaman veya gelecek için kararlar almak ve uygulamak için koşullar ve verilerin ışığında alternatifler arasından seçilen eylem veya eylemleri ortaya koymak, belirlenen yöntem veya biçimlerde uygulamaktır. Özellikle bir devlet organının uygulanabilir icraat ve genel amaçlarını ana hatlarıyla açıklayan yüksek düzeyli planlardır." gibi açılım da yapılmıştır. 657 sayılı Kanunda memurların ödev ve sorumlulukları, hakları ve yasaklarına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Ödev ve sorumlulukların düzenlendiği bölümde, "Tarafsızlık ve devlete bağlılık" başlıklı 7 inci maddede "Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar." hükmü yer almaktadır. Bu konu ile ilgili yapılan birçok anketi izledim ve takip ettim. Genel olarak bu anketlere katılanların büyük bir çoğunluğu memura siyaset yasağının kaldırılmasını talep etmektedir. "1982 Anayasası'nın hazırlandığı ortam ve hazırlanış tekniği; hukukun genel ilkelerine ve insan haklarına açıkça aykırılığı artık aleni bir şekilde tüm kesimler tarafından da bilinmektedir. Hukukun genel ilkelerine göre ÖZGÜRLÜKLER ASIL VE ESAS, YASAKLAR VE SINIRLAMALAR İSE İSTİSNADIR." denilmektedir. Eflatun gibi bazı düşünürler siyasetin bilginler tarafından yapılması halinde toplum için yaralı sonuçlar doğuracağını ileri sürmüştür. Onlara göre siyasette bilgi, başarı için çok önemli bir faktördür. Türkiye'nin en okumuş ve kültürlü vatandaşlarının (Memurlar) bu bilgi ve deneyimlerinden siyaset dünyasının da istifade etmesinin ülkemiz için çok önemli bir kazanç olduğunu düşünüyorum. Belki de böylece çalışanların sorunlarının çözülmesi daha kolay olacak; siyasette kalite artacak; siyaset, sorun üretme mekanizması olarak değil de çözüm üreten kurum haline gelecek. Ancak bunların ötesinde uygulamaya bakılınca hala memurlara siyaset yapma yasağı uygulanarak Ülkemiz için çok önemli bir kitle siyasetin dışında bırakılmaktadır. Bu yasağın altında derin bir korkunun yattığı aşikardır. Elbette uzun uzun açılarak izah edilse korkunun ne olduğuna dair herkes birkaç önemli kelam edebilir. Ben fazla değinmek istemiyorum. "Memurların siyasi partilere üye olması, toplantılarına katılması yasak denilmektedir." ancak etrafımıza baktığımızda bunu uyan da uygulayan da nerdeyse yok gibidir. "Partizanlık yapılmayacak." denmesine rağmen siyasi partilerin tüm faaliyetleri memurlarla dolmaktadır. Memurlar siyasi görüşleri neticesinde çalıştıkları kurumlarda çok rahat partizanlığın alasını yapmaktadırlar. Bu anlayışın nasıl işlediğini de neredeyse herkes bilmektedir. Bütün vatandaşların olduğu gibi memurların da oy verdiği ve desteklediği siyasi parti ve siyasi görüşü vardır. Memurlara, "Sakın ola ki tuttuğunuz partiye oy vermeyin." denilmemektedir. Memurlar seçimlerde oy kullanan önemli bir kitledir. Belki de oy kullanmanın ötesinde oy kullanacak halk kitlesini etkileyen en önemli toplum kesimini temsil etmektedir. Partizanlık yapmak için illa da bir partiye üye olmak gerekmemektedir. Üstelik ülkemizde en ücra köşesinde önemli bürokrat atamaları bile uzun yıllardır siyasetçiler eliyle yapılıyorken. Şöyle bir bakınız; her iktidar, hatta her bakan değiştiğinde bürokraside birçok değişiklik olmuyor mu? Ve hala siyasetin tamam demediği hangi atama ve görevlendirme sağlıklı bir şekilde yürümektedir? Yasal olarak müdahale edemedikleri hariç. AK Parti dönemi belki de en masum dönemdir. Geçmiş dönemi hatırlamak bile istemiyorum. Bir de memurlar siyasi partilere üye olamıyorlar ama seçimlerde aday olabiliyorlar. Seçimlerden belli bir süre önce görevinden istifa ediyor. Herhangi bir siyasi partiden aday adayı olabiliyor. Aday gösterildi ama seçilemedi veya aday gösterilmedi ise seçimlerden hemen sonra isterse görevine geri dönebiliyor. Bir gün önce siyaset yaparak ülkeye hizmet için kampanya yürüten memur bir gün sonra eski çalıştığı yere dönünce her şey yasak oluyor. Peki basit bir soru: -Bu siyaset yapma değildir de nedir? Kısacası, amma doğrudan amma dolaylı olarak Ülkemizde memurlar siyaset yapmaktadırlar. Ciddi yasak olmasına rağmen. Ancak memurların siyasi partilere üye olma yasağı; Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırılık taşımaktadır. BM İnsan Hakları Sözleşmesi 21.maddesi ile BM Medeni ve Siyasal Hakları Sözleşmesi'nin 21.maddesinin hükümleri memurlara tüm diğer vatandaşlar gibi; siyasi partilere üye olabilme hakkı da vermektedir. Anayasamızın 90. Maddesine göre bağlı bulunduğumuz Uluslararası Sözleşmeler bağlayıcı hükümler içermektedir. Onun için memura siyaset yasağının bir temeli de bulunmamaktadır. Bu yasağın kalkması ile ilgili olarak sendikaların çok daha fazla çalışma yapması gerekmektedir. İleri demokrasilerin gereği neyse Ülkemiz adına onu istemek de ayrıca her vatandaşın vatandaşlık görevi olmalıdır... Sizce Memura Siyaset Yasağı Kaldırılmalı mıdır? Ne dersiniz?