Bir hayal perdesinin aralığından zamana ve mekana bakmak ne güzel. Zamanın gölgesi suya aksettiğinde, su kendisini kuşatan yeni anlamlarla, ipek kaftanını giyecektir elbette. Peki ne menem şeydir, su? Duru, berrak, saf, temiz ve akışkan. Bir güzelliği tarif ederken su gibi deriz. Hayat kaynağımızdır. Olmazsa olmazımızdır. Yine bir olayı tarife kalkışırken, su gibi aktı, gitti deriz. Su Allah'ın bahşettiğidir. Su içinde yaşadığımız hayattır. Zaman, mekan ve insan suya düşen aksidir yaşadıklarımızın. Onlar ki derya içre balık misali suda yaşarlarda, ancak yaşadıkları yerin bir derya, kendi varlıklarının ise bir balıkta şekil aldığının farkında olmayanlardır. Ve sonunda gölgeler suya iner. Hayat akıp gider, hayaller bu akışın içinde kaybolur, söner. Peki, gölgeleri suyun hakimiyetinden kim kurtaracaktır? Elbette yazarak hayata ve insana katkı sağlayanlar. Yazmak çoğu zaman geçmişe ait yaşanmışlıkları mazinin elinden kurtarma sanatı değilmidir? Mustafa N. Bozhüyük bir hayal perdesinin aralığından mazideki Gaziantep'e bakarken, yaşadığı şehre ve tükettiği zamana mana elbisesi giydirerek iz bırakanları resmediyor. "Gölgeler İndi Suya" adli kitabının takdiminde, maziden başlayan ancak atiye yol açan düşüncesini şu sözcüklerle ifade ediyor: "Bir ömür boyu büyüklerimden dinlediğim gerçek hayat hikayelerini, her zaman yazmayı düşünüyordum. Yaşadıkları dönemlerde; çeşitli izler bırakan bu değerli insanların, gelecek nesiller için bıraktıkları, izlerin silinmeye başlaması benim için, bu kitabı yazmayı kaçınılmaz bir görev haline getirdi. Kitabımdaki isimleri geçen kişiler ve yaşadıkları, olayların gerçekleştiği zamanda yaşamış olan, günümüzde ise iyice yaşlanmış bir köşeye çekilmiş oturan, akil insanlar nerede yaşıyorlarsa, gidip onları buldum. Yaşlı akil insanların tatlı dilleri ve güzel anlatımlarıyla dinlediğim hikayeleri beni çok etkiledi. Son döneme kadar halk arasında çok konuşulan, fakat günümüzde varlıkları, yaşadıkları ve bıraktıkları hikayeleri unutulmaya yüz tutan, bu insanları gelecek kuşaklara aktarmak istedim."