Değerli dostlar;

Son zamanlarda güzel sözler (aforizmalar) yazmak gibi çok farklı bir hobim oluştu. Çünkü bu ne şiir yazmaya, ne öykü ve roman yazmaya, ne de başka bir şey yazmaya pek benzemiyor. Çünkü belki sayfalarca anlatılabilecek herhangi FİKRİ ve DÜŞÜNCEYİ veya MESAJI birkaç sözcük veya cümle içine sıkıştırmaya çalışıyorsunuz...

İşte bu yüzden kendimi ilerletmek için gözlemlerimi daha da arttırdım… Zaman zaman yazdıklarım yanlış anlaşılsa da yazmaya devam ediyorum. Çünkü ben gözlemlerimi yazıyorum okuyanlar şahsımla özdeşleştiriyor. Kimileri çok megaloman olduğumu, kimileri çok hüzünlü, sıkıntılı, kederli olduğumu, kimileri de psikolojimin falan çok bozuk olduğunu BİLE düşünüyor. Halbuki hiç birisi değil sadece insanları gözlemliyorum VE YAZIYORUM. Elbette zaman zaman duygularımı ifade ettiğim oluyor, ancak geneli gözlemlerimle ilgili sözler…

Bir de insanlar yazdıklarımı okuyunca, 'Allah Allah ben bu sözü hatırlıyorum veya okudum veya falanca söze ne kadar da benziyor gibi bir yaklaşımda bulunuyorlar.' Açıkçası bunu da tamamen şahsıma yapılmış ince bir hakaret olarak algılıyorum. Çalmak, çırpmak, alıntılamak veya kopya çekmek bizim mayamızda olmadığı gibi, bunu yapanlara da fırsat vermeyecek bir izana sahibiz. Ama dilin kemiği yok ki ha bire konuşuyor. Kendileri üretmeyenler kıskançlıklarından dolayı karalamaya ve kötülemeye çalışıyorlar…

İlerleyen zamanlarda bu konuda bir kitap çıkarmak da istiyorum. Geçenlerde en çok beğenilen sözlerimden birisi olan, 'Menfaatleri bitene kadar değil; yürekleri yetene kadar sizi terk etmeyenler gerçek dostlardır.' sözümü google amcada arattığımda 36 bin değişik sayfa açıldığını gördüm. Ulusal köşe yazarlarından tutun da, daha nicelerine kadar bu sözümü ya anonim ya da başka birisinin adı ile yayınlamışlar. Bazılarına mail attım, bazılarına uyarı gönderdim, ancak sanal alem korkunç bir derya ne kadar lafımızı dinletebilirsek artık…

Yine çok beğendiğim ve anlamlı bulduğum sözlerimden birisi de 'Eskiden Mekke Müşrikleri helvadan putlar yapar sonra da acıkınca yerlerdi; şimdilerde de makam ve mevkiden putlar yaptık birbirimizi yiyorum.' sözüdür.

Hz. Peygamber "Kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih edenlerden" bahsetmiş yine "Emaneti ehline veriniz" ayeti de olayı net bir şekilde izah etmişken, herkesin HERHANGİ bir makam için kendini en ehil kişi görmesi; oraya gelen kişi kardeşi de olsa, ehil de olsa beğenmemesi çağımızın en GÜNCEL hastalıklarından birisidir sanıyorum...

Bizler dünyevi makam ve mevkilere o kadar değer verdik ki, MAKAMI putlaştırdık adeta... Oysa asıl değer vermemiz gereken Yüce Yaratıcının yanındaki makam için en ufak bir çabamız olmadı...

Makam ve mevki zaafımızı bilen kişi kurum ve kuruluşlarda, kıran kırana İNSANLARI kapılarında KUL eyleyip, birbirlerini ezmelerine MÜSAADE etmekte ve seyirci kalmaktadırlar...

Emanet ehil ellerde olmadığından, EN ÇOK YALAKALIK yapanlar, o makamları TEPEDEN KAPIYORLAR... Sonrası mı, sonrası KÜLLİ TUFAN…

Bunun adına da HAKKANİYET diyorlar... Oysa onlarca kişinin sistematik olarak hakkını yiyorlar bilmiyorlar… Belki de bilerek yapıyorlar bilemem…

Daha adil ve yaşanabilir bir ülke, EMANETİN HAKKINA VERİLMESİ ile gerçekleşecektir. Bugün yaşadığımız sıkıntıların büyük bir bölümü, BENİM ADAMIM OLSUN İSTERSE ÇAMRDAN OLSUN mantığının yansımaları değil de nedir?

Neyse kalın sağlıcakla…