Kurumsallaşma kelimesinin cümle içinde kullanımına epey bir alıştı şehrimiz. Hep bir ağızdan bu yolda emek verdiğini iddia eden pek çok işveren ve kurum da var artık.

Sistem bilincine sahip olduğunu söyleyen yeni kuşak işveren kitlesi ve fazlasıyla kaybettiğimiz ve hala kaybediyor olduğumuz kalifiye personeli şehrimize tekrar kazandırmaya çalışan şirketlerin varlığı göz dolduruyor. Ancak söylemde pek bir aktif eylemde epey bir pasif kalan bu yaklaşım hiçbir fayda sağlamıyor şehrimize.

Herkes her şeyi ben yöneteyim, her şey benim kontrolümden geçsin yaklaşımıyla başarının bireylere değil ekiplere bağlı olduğu gerçeğine aykırı hareket etmeye devam ediyor maalesef.

Kurumsallaşmak sorumluluk vermek, görev dağıtmak ve ekip arkadaşının uzmanlığına saygı gösterip güvenmek demektir.

Kurumsallaşmak kişilere bağlı değil sistemlere bağlı çalışma alanlarının bulunduğu yapılar demektir. Kurumsallaşmak şirket bünyesinde insan kaynakları biriminin bulunması demektir.

Kurumsallaşmak bu insan kaynakları biriminin şirket yönetiminin vizyonuyla bütün fakat aynı zamanda alanının gerekliliklerini de sürece profesyonel bir şekilde katarak çalışması demektir.

Kurumsallaşmak insan kaynaklarının personelin tüm süreçlerinde şirket yönetiminden daha fazla ve daha aktif yer alması demektir.

Kurumsallaşmak şirket yönetiminin tek sesliliği değil, tüm personeli temsil eden, personelin gelişimini, değişimini ve daha başarılı olması için kariyer planlama ve yetenek yönetimi çalışmalarını organize eden ve gerçekleştiren insan kaynaklarının da içinde bulunduğu çok sesli bir orkestra olmak demektir.

Zenginlik çok sesli çalışmaların doğru organizesi ile tek sesli bir bütün çıkarmak değil midir zaten. Dolayısıyla kurumsallaşmak yetki vermek, teslim olmak, interaktif bir iletişim içinde farklı düşüncelerin yapıcı gerçekliğinde buluşmak demektir.

Kurumsallaşmak çalışma alanlarının daha verimli hale gelmesi için yazılı kuralların olduğu ve herkesin bu kurallara uyduğu bir yapı demektir.

Kurumsallaşmak patronun ya da yöneticinin değişen duygularının gel gitlerinde kaybolan ve yıpranan değil, akıl ve mantığın ön planda olduğu kontrollü sağlam yapılar demektir.

Kurumsallaşmak ekip olmak ve ekibin aklının bireyin aklının üzerinde olduğu gerçeğini kabullenmek demektir. Kurumsallaşmak saygı, sadakat, başarı, sürekli gelişim, paylaşım ve en önemlisi kalıcılık demektir. Emek verdiği, yetiştirdiği kalifiye gücü bünyesine daimi katmak demektir.

Kurumsallaşmak değer vermek ve değer görmek arasında ki doğru orantılı bir ilişki serisine sahip olmak demektir.

Gaziantep, hakiki kurumsallaşmaya acilen ihtiyaç duymaktadır. Yoksa yıllarca emek verdiği, gençliğini adadığı, ciddi yatırımlar yaptığı yapıların hepsi bir sonraki kuşağa bile geçemeden yok olup gidecek. Gaziantep, sanayisi çok gelişmiş ancak profesyonel iş algısı bu gelişime hiçbir şekilde ayak uyduramamış bir şehir olma yolunda emin adımlarla ilerliyor ne yazık ki.

Bu algının değişmesi için gereken en önemli ihtiyaçlardan birisi işveren kitlesinin acil olarak bu konuda eğitim almasıdır. Tabi bu kitlenin ödülden ödüle koşan maddi yatırımlarla sadece patron olabileceğini ancak lider olamayacağını idrak etmesi temennim de şöyle bir köşede dursun efendim.

Batı stratejik İK konuşurken biz daha personelcilik ile insan kaynaklarının aynı şey olmadığını anlatıyorsak bu da lükse olan ihtiyacın eğitime olan ihtiyaçtan daha fazla olduğu, insanların eğitim düzeyi, okuma oranı, kültürel seviyesi, beyin gücü değil de mal varlığıyla ve yapay kimliğiyle ön plana çıktığı bir şehir olmamızdan kaynaklanıyor olabilir mi acaba? Cevapları duyar gibiyim. Saygılar benden efendim.