Toplumda son yıllarda artan şiddet, uyuştucu ve cinayet olaylarını sosyolojik açıdan değerlendiren Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özkan Yıldız, bunların 20-30 yılın birikimi olduğunu söyledi. Özkan, ”Toplumda bir çözülme yaşanıyor, değerlerde büyük bir erozyon var. Toplumu birarada tutan büyük aile modeli, değerler kayboldu. Aile, akrabalık kurumu sarsıntı geçiriyor. Geleneksel aile kurumunun yerine koyacak kurumlar üretemedik. Toplumda büyük bir kuralsızlık, bir kaos, bir anomi hali yaşanıyor. Birşeyler iyi gitmiyor, toplumun ruh sağlığında ciddi aksaklıklar var. 20-30 yıldan beri gelen çarpık kentleşmenin, kentle bütünleşememenin, göçün sosyal olumsuzluklarının giderilememesinin patolojik yansımalarını görüyoruz” dedi.Gaziantep'te geçtiğimiz günlerde miras sebebiyle kayınvalidesi ile tartışan bir genç cinnet getirerek 4 kişiyi öldürdü. Yine 3 yıl önce boşanma aşamasında olan bir genç eşiyle birlikte 8 kişiyi öldürdü. Toplumda büyük infial uyandıran, bu ve benzeri olayların artışıyla ilgili Özkan Yıldaz’la konuştuk. Özkan Yıldız, artan şiddet ve cinayet olaylarının temelinde yatan sosyolojik ve psikolojik etkenlerle ilgili Gazetemize önemli açıklamalarda bulundu.BÜYÜK BİR KURALSIZLIK YAŞANIYORYaşanan şiddet ve cinayet olayyarının toplumda son 20-30 yılın birikimi olduğunu belirten Yıldız, ”Toplumda bir çözülme yaşanıyor, değerlerde büyük bir erozyon var. O geleneksel toplumu tutan büyük aile modeli, gelenekler, değerler kayboldu. Bizi biz yapan, toplum olarak birarada tutan o aile değerlerinin çürümesi, yok olması çöküşü hazırladı. Bugün şiddet, cinnet ve cinayet olayları, gençlerde uyuşturucu bağımlılığı ve suçlu sayıları geometrik olarak arttı. Artık toplum olarak yaşamanın ne kadar zorlaştığının örnekleriyle karşı karşıyayız. Sosyolojik ve psikolojik olarak toplumda büyük bir kuralsızlık, bir kaos, bir anomi hali, anomik bir süreç yaşanıyor” dedi.HAYVANA YÖNELİK ŞİDDET ARTTIGöçle gelen insanların kentle entegrasyonunun önemine dikkat çeken Yıldız şunları söyledi:”Hem içinde bulunduğumuz toplumdaki entegrasyon yani bütünleşememe hali, hem göçle gelen insanların kentlere tutunamaması, ekonomik yaşamdaki zorluklar ve bu zorlukla başedememe stratejileri artık sadece aile içindeki şiddeti, cinayet olaylarını değil, sağlık kurumunda doktora yönelik şiddeti, hayvana yönelik şiddeti yani her türlü şiddet olaylarını artırıyor. Ben bunu Türkiye’deki anomi kentleşmenin, anomik kuralsızlığın değerlerdeki büyük erozyonun insan halinde toplum halinde birarada yaşayamamanın bir tezahürü olarak okuyorum bunu. Sosyolojik açıdan böyle bakıyoruz. 20-30 yıldan beri gelen çarpık kentleşmenin, kentle bütünleşememesinin göçün sosyal olumsuzluklarının giderilememesiyle alakalı sorunlar olarak görüyoruz.”İÇSELLEŞTİRİLME‘Topyekün toplumun genetik kodlarının, toplumun kültürel kodlarının, toplum halinde biraradada sağlıklı bir şekilde birarada yaşayabilmenin, bütünleşebilmenin yolu açılmalı’ diyen Yıldız, ”Bu tür hadiselerin çok iyi incelenmesi lazım. Bunlara ilişkin özellikle ulusal politikaların gözden geçirilmesi gerek. Eğitim sisteminde başta sosyolizasyon süreçlerinin özellikle aile içerisinde insanı toplum halinde yaşamaya iten değerlerle ilgili bilinçlendirme, içselleştirilme şart. O yüzden Türkiye’de bence çarpık kentleşme politikalarından tutunda, eğitim sisteminde, aile kurumunda yaşanan erozyon ve kırdan kente göçün sağlıklı yönetilememesiyle alakalı olarak ortaya çıkan bunalımın ortadan kaldırılması gerekiyor” dedi.DAYANIŞMA DUYGUSU VARDIGeniş geleneksel ailenin bir sığınak olduğunu, üzüntünün büyük anne, büyük baba, teyze, hala biraraya gelip üzüntü, sıkıntının birlikte giderildiğini söyleyen Yıldız, ”Dayanışma duygusu vardı, karşılıksız birşey verebilme, karşılıksız bir şey yapabilme vardı,şimdi o yok. Tam tersi şimdi aile bir şiddet merkezi haline geliyor. İşte bakıyorsunuz çocuğuna işkence yapan baba, ya da anne, işte bakıyorsunuz oğlu tarafından öldürülen anne baktığınız zaman aile kurumunda büyük bir erozyon, büyük bir değişim yaşanıyor. Aile kurumu büyük bir sarsıntı geçiriyor, akrabalık sistemi sarsıntı geçiriyor. Aile kurumunun yerine koyacak kurumlar üretemedik, biz duygusundan ben duygusuna döndük, ben duygusu her ne kadar modern bir toplum yaratıyor olsada Türkiye’de o modern toplumu yaratabilecek, geleneksel toplumun boşluklarını giderecek sivil toplum kuruluşları da maalesef o boşlukları gideremedi. Bunlar maalesef o boşluklardan ortaya çıkan sızıntılar. Her çağın her dönüşümün mutlaka kendine özgü kurumları üretmesi lazım” diye konuştu.SUÇLUYU KAZIYIN ALTINDAN İNSAN ÇIKARToplumda birşeylerin iyi gitmediğini, toplumun ruh sağlığında ciddi aksaklıklar olduğunu, çok sayıda nüfusun köyden kente taşındığını dile getiren Yıldız, “Bugün bunun patolojik yansımalarını görüyoruz. Cinayeti işleyen kişinin mutlaka geçmişinde bir sıkıntı göreceksiniz. Ya okul sistemini erken bırakmıştır, ya ailede sürekli yaşadığı bir problem, bir şiddet durumu vardır. Yani mutlaka bir patoloji vardır bu tür cinayeti işleyen kişilerin kökeninde. Suçluyu kazıyın altından insan çıkar diye bir deyiş vardır. Kişiyi suça iten koşullarında çok iyi incelenmesi lazım. Bu tür olaylar giderek yaygınlaşıyorsa bunun üzerinde ulusal aile politikaların, ulusal sosyal politikaların mutlaka gözden geçirilmesi gerekiyor. Ve o yüzdende ortaya çıkacak olan bilimsel raporların, çalıştayların gözden geçirilmesi sürekli güncellenmesi ve bunun uygulamaya dönüştürülmesi lazım” dedi. MEDYANIN DA CİDDİ ETKİSİ VARTürkiye’de daha çok devasa inşaat projelerine kaynak ayrıldığını, ancak insan boyutunun hep unutulduğunu belirten Yıldız, ”İnsan boyutu unutulduğu zamanda ne oluyor gençler uyuşturucunun tuzağına düşüyor, suça itilen çocukların sayısında ciddi artış oluyor, çocuk işçiliği, çocuk yaşta evlilikler artıyor. Yaşanan ekonomik problemler ve bu ekonomik problemlerle başedememe noktasında aile destek sistemlerinin çözülmesiyle birlikte bu tür şiddet olaylarında önümüzdeki dönemde daha da artış olacağını beklemek mümkün. Çünkü toplum büyük bir sosyal patlama süreci yaşıyor ama bu görünmüyor. Çünkü tek kanaldan bir havuz medyası ülkenin sürekli bir boyutunu veriyor. Medyanın da burada ciddi etkisi var. Medya eleştirisi yapmak gerekiyor”dedi. CİDDİ BOŞLUKLAR VARToplumda büyük bir anomi, büyük bir kaos, sosyal patlama yaşandığını ifade eden Yıldız şöyle devam etti:” Avrupa toplumlarının 200 yıl önce yaşadıklarını biz şu an yaşıyoruz. Hükümet her ne kadar ciddi sosyal politaka tedbirleri alıyorsada, bazı sorunlara çok fazla dokunamıyor çünkü kaynaklarımız kısıtlı. Önemli çalışmalar yapılıyor ama bunların icraata dönüştürülmesi, yapısal olarak bunların bir bütünlük içerisinde ulusal politika dahilinde hayata geçirilmesinde çok ciddi sıkıntılar ve boşluklar var. O boşlukların giderilmesi noktasında mutlaka ilgili kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin, medya organlarının bu noktada kesinlikle çok daha yapıcı, çok daha somut sonuç alınacak politikalara ihtiyacı var.”OKULLAŞMA SİSTEMİNDE HALA CİDDİ SORUNLAR VARGöç araştırmalarında, kente gelipte kentleşemeyen, kent kültürünü, yaşam tarzını hala benimseyemeyen, temel asgari sorunlarını çözemeyen, okullaşma sisteminde hala çok ciddi sorunların olduğunu belinten Yıldız, “Özellikle kalabalık ailelerin kentlerde kent yaşamına adapte olabilecek noktasında alarm ve sinyaller var. Bunlara toplumsal sorun olarak baktığımızda kısa orta ve uzun vadeli politikaların mutlaka hayata geçirilmesi noktasında önlemlerin alınması gerekir diye düşünüyorum. Varolan, iyi işleyen projelerin daha fazla desteklenmesi lazım. Çalışmayan projelerden verimsizlikten uzaklaşmak lazım. Sadece sosyal yardım vererek, kentleşmeyen, kentin yaşamına adapte olamayan insanları kentli yapamazsınız, sorunu ertelerseniz”şeklinde konuştu. KIRILGAN AİLELERE DESTEK VERİLMELİKurumlarda yeniden bir aidiyat duygusu yaratılması noktasında aile kurumunun güçlendirilmesi gerektiğini belirten Yıldız, ”Özellikle kırılgan aile yapılarında muhakkak aile sosyal politikalar bakanlığının, sosyal destek mekanizmalarını güçlendirmesi gerekiyor. Kırılgan ailelerde ileride ortaya çıkabilecek risklerin yönetilmesi noktasında toplumların, kentlerin risk haritalarının çıkarılması ve çıkarılan risk haritalarının mutlaka uygulamaya dönüştürülmesi lazım. Bizde aslında her şey çok güzel yapılıyormuş gibi görünüyor ama uygulamada maalesef bunu göremiyoruz. Özellikle politika üreten kurumlarda sürekliliğini sağlanması gerekiyor. Sıkıntılı ailelerin, kente tutunamayan, ekonomik zorluklar içinde olan ailelerin mutlaka takibinin yapılması gerekiyor. Bunlara sosyal desteklerin artırılması gerekiyor” dedi. Meral KINACILAR