Akkuş'un Ormancık köyünde iki yıl görev yaptım. Kışlar çok zorlu geçerdi. Yağmur pek nadir görülür, kış boyu kar yağardı. Fırtına olmadığı zamanlarda kar elekten elenircesine yağar, fazlaca üşütmezdi. Kar kalınlığı ortalama bir metreyi bulurdu.

Kar yağdığı zaman halk arasında kuduz adında vahşi bir hayvandan söz edilir. Bu hayvanın evcil köpeklere ve diğer evcil hayvanlara kuduz hastalığını aşıladığı söylentisi yayılırdı. Akkuş Kaymakamlığı da her kış mevsiminde ilgili kurumlarla işbirliği yaparak evcil hayvanların başıboş bırakılmaması için karar alırdı. Bu karar okullara yazılı olarak dağıtılırdı.

Bir teneffüs sırasında öğrencilerimden biri yanıma gelerek çocukların çevresinde bir köpeğin dolaştığını söyledi. Av tüfeğini alarak çıktım odamdan. İri yarı bir köpek hain bakışlarla çocukların çevresinde dolaşıyordu. Taş atıp kovalamaya çalışınca saldırgan tavırlar sergiledi. Köpeği av tüfeğiyle vurarak öldürdüm.

Birkaç gün sonra beni ilçedeki jandarma karakolundan çağırdılar. Köpeğin sahibi beni karakola şikayet etmişti. Karakol komutanı astsubay köpeği vurup vurmadığımı sordu. Ben de tehlike arzettiği için vurdum, kuduz olabilir dedim. Komutan;

-O köpekler kuduz olmaz, diye yanıtladı.

-Her türlü canlı kuduza yakalanıyor da, bu köpek neden kuduz olmaz, diye sordum.

-Olmaz hoca. Git köpeğin sahibiyle anlaş, dedi.

-Nasıl anlaşacağım?

-Adam bin liraya almış köpeği. Öde parasını, olay kapansın.

Anlaşılan komutana torpil yapılmıştı. İstenen para da iki aylık maaşıma denk geliyordu. Sonunda mahkemelik olduk. İlk duruşmada kaymakamlığın yazısını hakime sundum. Beraat kararı verildi ama köyde de düşman sahibi olmuştum.

Vay be… Ne komutanlar vardı o yıllarda!

Yazar İletişim

[email protected]