Önce yarım asırlık Gaziantepspor. Sonra çeyrek asırlık “Gaziantep27” mi?Ökkeş Özekşi’nin son yazısını okuduğumda “eyvah" dedim kendi kendime. “Korktuğum başıma geldi.”İçimin derinden derine sızladığını hissettim. Dile kolay tam 25 yıl. Bir çocuk gibi büyüttüğümüz, koklamaya kıyamadığımız bir çiçek gibi “Gazete27”Önce benzi soldu, renkleri kayboldu. Şimdilerde ise “damarlarımıza kan akışı yavaşladı, dallarımız kuruyor” diyor Ökkeş Özekşi. Bu bir feryat. Duyana görene.Birden fazla okudum o yazıyı. O çığlığı aylar öncesinden, hatta birkaç yıldan beri işitiyor, hissediyordum.Sonunda gelinen nokta tam da burası. Hüzün, sitem madem öyle serzenişleri, hepsi burada.Madem öyle, bu şehrin “Gaziantep27”ye ve onun liderlik ettiği performansa, etkin muhalif gücüne ihtiyaç yoksa “ Hadi öyleyse” gelinen son noktayı işaret ediyor.Pergeli biraz daha açık tutalım.Bugün yaşadıklarımız ve seçimlerden sonra yaşayacaklarımız son 17 yılın eseri. Ankara’daki iş bilmezliğin, yönetmemek üzere gelenlerin, çürümüşlüğün ve çözülme politikalarının sonucu değil mi?Kağıt fabrikalarını kapatanların, kağıt tekelini birkaç yandaş ithalatçı firmaya peşkeş çekenlerin. Ekonomiyi iğneden ipliğe dış müdahaleye hazır hale getirenlerin.Kısacası başımıza ne geldiyse, sizin o “yerli ve milli” olmayan teslimiyet politikalarınızın eseri değil mi?“Gaziantep27”nin sebebi de sizsiniz. Gözlerimizdeki hüznünde. Peki, diğer gazeteler ne mi yapıyor?Gazete değil, boyalı kağıt basanların dışındakiler tıpkı “Gaziantep27” gibi direniyor. Renkli baskıdan siyah-beyaza geçiyor, sayfa sayısını azaltıyor, enini boyunu kırpıyor, kadrosunda kısıtlamaya gidiyor, çalışan sayısını olabilecek en asgariye çekiyor.Çözüm mü? Hayır. Duyan var mı? Ne oluyor diyen var mı ? Yine hayır. Yolunda gitmeyen birşeylerin olduğu muhakkak. Bizim üzerimize düşen görev nedir, diyen var mı?Eğer iktidar yalakalığında zurnanın son deliği iseniz zaten sorun yok.Al takke ver külah işi götürürsünüz. Sorun gazetecilik ve habercilik yapmak isteyende, namus işçiliğinde kilitleniyor.Halkın doğru ve tarafsız haber edinme hakkını koruyan ve “Basın bir milletin müşterek sesidir. Susturulamaz” diyende.Bu bir süreç, yani asıl projenin bir parçası. Buna Gaziantep27'de, Ökkeş Özekşi'de nasıl direnç gösterecek oda gelecek günlerin içinde saklı.Sevgili kardeşim Ökkeş Özekşi biraz buruk, biraz sitemkar "belki bir Suriyeli işadamı Gaziantep27’yi yaşatır” diyor.İlahi, içinde Ökkeş Özekşi’nin otoritesinin, Leyla Özekşi’nin enerjisinin, Ebru Kont’un çalışma azminin, Meral Kınacılar ve Muharrem Türkoğlu’nun haber telaşının, Serdar Özekşi’nin teknik katkısının, Mavi Gözlü’nün işi yetiştirme azminin olmadığı “Gaziantep27” yaşar mı?Anılan bu bir avuç kadronun yarattığı kahramanlığın adresi ve öyküsü “Gaziantep27” değil mi?Yani siz olmazsanız "Gaziantep27”yi kimse yaşatamaz.Yani maddi güç, para bu işin olmazsa olmazı ama sadece para zoruyla da bu iş olmaz, olamaz.Hafızamızı biraz yoklayalım. Gaziantepspor'umuzu da sırtlan sürülerinin insafına terk ettiler, Baykuşlar ise tünediği yerden manzarayı seyretmekle yetindi.Durum meydanda.Toplumun genelinde umutsuzluğun sarıp sarmaladığı, rahatsızlık ve kaderine razı olmak gibi genel bir görüntü hakim. Bu rahatsız kesim kimlerden oluşuyor biliyor musunuz? “Öz yurdunda garip, öz yurdunda parya” memleketin aslisi, yerlisi, Fransız'a kurşun atanların torunları, bir de ehli namus yaşam mücadelesi verenler sorumun cevabı da meselenin kendisi de burada gizli bence.