HABER MERKEZİ
Çeliktürk, "Kentlerimiz; sağlıksız, deprem güvenliği olmayan kaçak ve mühendislik hizmeti almayan bir yapı stoku ile karşı karşıya kalmıştır. Bugün kentsel dönüşüm YIK-YAP anlayışıyla bir müteahhit anlayışı ile ele alınmakta ve rantı yüksek olan yerlerde yapılmaktadır. Sorun deprem değil, depreme dayanıklı yapı üretilmemesidir" dedi.
Çeliktürk, 17. Yılında, 17 Ağustos Depremini unutmadıklarını, unutturmayacaklarını belirtti. Çeliktürk, "17 Ağustos 1999 Kocaeli ve 12 Kasım Düzce depremleri binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına, milyarlarca liralık mal kaybına neden oldu. Yapılarda meydana gelen yangın ve kimyasal madde sızıntıları nedeniyle insanlar zehirlendi, bir çevre felaketi ortaya çıktı" dedi.DEPREM ÜLKESİYİZÜlkemiz topraklarının yüzde 66’sının 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer aldığını belirten Çeliktürk, "Ülke nüfusunun yüzde 70’i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altındadır. Türkiye çok sık deprem yaşayan ve bu depremlerde can ve mal kayıpları olan bir deprem ülkesidir" dedi.RANT VE SPEKÜLASYONA DAYALI EKONOMİDepremden korunmak için mühendislik bilimine uygun hareket edilmesi, deprem büyüklükleri dikkate alınarak yapı üretim yerleri ve yapı üretim sürecinin bilime ve bilgiye dayalı olarak yönetilmesi gerektiğini söyleyen Çelirtürk, "Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, planlı bir üretim ekonomisi yerine ranta ve spekülasyona dayalı bir ekonomiyi egemen kılan bir anlayışın sonucu olarak kentlerimiz; sağlıksız, deprem güvenliği olmayan kaçak ve mühendislik hizmeti almayan bir yapı stoku ile karşı karşıya kalmıştır" dedi.imo2.jpgYAPI STOKUMUZUN DURUMUÇeliktrük, gerek 17 Ağustos Depreminin ortaya çıkardığı gerçekler,gerekse diğer depremlerde karşılaştığımız durumların yapı stokumuzun büyük ölçüde risk taşıdığını, yani deprem güvenliklerinin olmadığını, açıklıkla ortaya koyduğunu belirtti.BU SİSTEM DEĞİŞMELİMevcut yapı stokunun deprem güvenliğinin olmadığını belirten Çeliktürk şunları söyledi: "Bu yapıların güçlendirilmesi gerekir. Onarım ve güçlendirme çalışmaları rasyonel değilse yıkılıp yeniden yapılmaları gerekir. Yeni yapılan yapıların yeterli ölçüde mühendislik hizmeti alması ve denetlenmesi gerekir. Mal sahibi adına kendisini denetleyecek olan yapı denetim kuruluşunu müteahhitler belirlemektedir. Bu sistemin değişmesi gerekir. Yapı denetim ücreti son derece yetersizdir. Denetim sürecinde bulunan meslek insanlarının mesleki yeterlilikleri, meslek odası tarafından belgelenmemektedir" diye konuştu.KADROLAR TASFİYE EDİLDİ'Meslek odaları yapı üretim sürecinin dışına itilmiştir' diyen Çeliktürk, "Yetkin mühendislik yasası tüm uğraşılara rağmen çıkarılmamıştır. 1938 yılında çıkarılan, sadece diploma almaya bağlı olarak hizmet üretilmesini sağlayan “Mühendislik Mimarlık Hakkında Yasa” değiştirilmemiştir. Kentleşme süreci ile ilgili olarak ya sağlıklı planlar üretilmemiş ya da üretilmiş olsalar bile uygulama dışı bırakılmıştır. Ne yazık ki yapılmış olan bu çalışma ve ortaya çıkarılan raporlarda bulunan değerli bilgiler dikkate alınmamış ve bu çalışmaların yapılmasına öncülük eden kadrolar da ilgili bakanlıklardan ve yerel yönetimlerden tasfiye edilmişlerdir" diye konuştu.YIK-YAP ANLAYIŞIKentsel dönüşümün sosyal boyutu, kentsel boyutu, finansal boyutu, yasal boyutu, yıkım ve geri dönüşüm boyutunun son derece önemli konular olduğunu söyleyen Çeliktürk, "Kent yaşamına sadece mekânsal ölçekte bakmamak gerekir. Bugün kentsel dönüşüm YIK-YAP anlayışıyla bir müteahhit anlayışı ile ele alınmakta ve rantı yüksek olan yerlerde yapılmaktadır. Kentsel dönüşüm bütünlüklü bir planlamanın sonucu olarak değil, kent planlamasının kendisi olarak ele alınmaktadır. Ayrıca konuyu daha ilgi çekici kılabilmek için “deprem odaklı kentsel dönüşüm” adıyla sunulmaktadır" dedi.GÜÇLENDİRME ŞART17 Ağustos 1999 yılında var olan yapıların bugün de varlıklarını sürdürdüğünü ifade eden Çeliktürk, "Bu yapıların güçlendirilmesi gerekir. Bugün özellikle rantı yüksek olan yerlerde yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarıyla yıkılmaması gereken yapılar yıkılmaktadır. Daire alanları küçülmekte, daire sayısı artmakta, bu bağlamda nüfus oranı da %30 mertebesinde artmaktadır. Kentin fiziksel eşiklerinin aşılmış olmasının yanında demografik yapı da bozulmaktadır. Aynı alt yapının, aynı yolların olduğu yerlerde artan daire sayısı nüfusu artırmakta, nüfus artışı da otomobil sayısında artışlara neden olmaktadır" dedi.DEPREME HAZIR DEĞİLİZ17 Ağustos Depreminin üzerinden 17 yıl geçmiş olmasına rağmen İstanbul başta olmak üzere, kentlerimizin depreme hazır olmadığını dile getiren Çeliktürk şunları söyledi:"İnşaat Mühendisleri Odası, yapı üretim süreci tüm eksiklerinden arındırılıncaya kadar, yapı stoku iyileştirilinceye, güvenli ve sağlıklı yapı üretilinceye ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayıncaya kadar çalışmalarını sürdürecektir" şeklinde konuştu.